Kemoterapi'de bunları satın tüketmeyin!
Abone olKanser nedeniyle kemoterapi gören hastaların balık ve balık yağı tüketmemeleri gerektiği açıklandı.
Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim
Birliği (LLMBİR) Derneği Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhit
Özcan, kemoterapi gören hastalara balık ve balık yağı tüketmemeleri
uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Özcan, Congresium Kongre Merkezi'nde alanında hasta ve hasta yakınlarına açık tek ulusal kongre niteliğindeki, bu yıl 3'üncüsü düzenlenen "Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları Kongresi"nin basın toplantısında, kanser hastalarının sorunları ve güncel tedavi yaklaşımlarına ilişkin bilgi verdi.
Balık ve balık yağı tüketiminin kemoterapi evresindeki kanser hastalarında ciddi olumsuz etkileri olabileceğini anlatan Özcan, bu konuyla ilgili Hollanda'da yapılan ve nisan ayında JAMA Oncology Dergisi'nde yayınlanan bilimsel araştırmayı anlattı.
Balık yağının omega 3 ihtiva ettiği için masum göründüğüne değinen Özcan, "Araştırmada, omega 3'te bulunan yağ asitlerinin hap olarak ya da balık yiyerek alındığında bazı kemoterapide alınan ilaçların etkisini yok ettiği ortaya konuldu" dedi.
Araştırmanın deney hayvanları üzerinde gerçekleştirildiğini
aktaran Özcan, "Araştırmaya göre bu ürünlerde çok çok düşük
seviyelerde bulunan bir yağ asidi (PIFA= endojen platinum induced
fatty acid) dalaktaki bazı hücreleri uyararak, tedaviye direnç
yaratıyor" diye konuştu.
Bazı balık türlerinde de bu yağ asidinin fazla miktarda bulunduğuna dikkati çeken Özcan, şu ifadelere yer verdi:
"Özellikle kemoterapi öncesindeki 3 gün ve sonrasındaki 3 gün bu açıdan önemli görünmektedir. Bu yüzden lütfen hastalar, kemoterapi öncesi ve sonrası günlerde balık yağından ve balık yemekten uzak dursunlar bu onların aldıkları ilaçların etkisini azaltabilir. Mesajımız, 'Aman balık yemeyin' değil, kemoterapi öncesi ve sonrası günlerde birkaç gün balıktan uzak durunuz. Balık perhizi yapınız."
Prof. Dr. Özcan, geçtiğimiz yıl kongrede düzenledikleri basın toplantısında yapılan haberler neticesinde birçok kanser hastasında iyileşmeler yaşandığını ve hayatlarının kurtulduğunu söyledi.
KOLALI İÇECEKLER
"Sodalı içeceklere renk vermek için kullanılan yapay karamel
boyasında (karamelizasyon) kullanılan 4 metilimidazol (4-Mel) adlı
maddenin kanser yapıcı özelliği bulunmaktadır" diyen Özcan, 2000'li
yıllarda fare deneylerinde bu maddenin net bir şekilde kanser
yapıcı olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
Uluslararası Kanser Araştırmaları Birliği (IARC) tarafından da söz konusu maddenin potansiyel kanserojen ilan edildiğini anlatan Özcan, "ABD'de yeni yapılan bir araştırmada da Kaliforniya ve New York'ta satılan sodalı içeceklerden örnek alınarak, içeriklerinde farklı miktarlarda 4- Mel maddesine rastlanmıştır. Biz de diyoruz ki bu konu derhal gündeme alınsın. İçerisinde ne kadar 4- Mel bulunduğu kutuların üzerinde yer alsın. Çünkü 29 pikogramın üzerinde olmaması gerektiğini IARC, ABD'de yasayla düzenlemiş. Biz de en azından bunu yapalım. Bu ürünlerin kullanımı özellikle dişi farelerde lösemi ve bir takım adenomların riskini arttırmış, dolayısıyla potansiyel kanserojen" ifadelerini kullandı.
Özcan, bazı soslarda ve karamelizasyonun olduğu bir çok üründe bu maddenin bulunduğunu ancak en yüksek tüketim miktarının kolalı içecekler olduğu için bunun dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
LLMBİR Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Harun Akın da Türkiye’de kanser alanında klinik araştırmaların "kanayan yara" olduğuna işaret ederek, ülkemizdeki klinik araştırma sayılarının artırılması gerektiğini bildirdi.
LLMBİR Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Sema Karakuş ise fiziksel aktivite yani egzersizin hodgin dışı lenfoma (HDL) gelişme riskini de yüzde 30’a kadar azalttığının kanıtlandığını vurguladı.
LLMBİR Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Başak Erdem de kanser tedavisinde, birçok hastanın kullandığı alternatif tıp tedavi yöntemlerine ilişkin olarak kullanılan yöntemlerin tamamlayıcı tıp uygulamalarından farklı, hastaların modern tıptan uzak tutarak doğru ve etkin tedavilere ulaşmalarına engel olduğunu anlattı.
Kongre, 30 konuşmacının yaptığı sunumlarla 4 oturum halinde devam etti.