En son söyleyeceklerimi baştan söyleyeyim; Ankara'ya
kadar gelen baro başkanlarının Eskişehir yolunda durdurulmasını
doğru bulmuyorum. O yanlıştan dönülmüş olması ise
avukatlar ve onların destekçileri olan CHP yandaşı
medyanın "zafer" nutukları bir kenara,
Türkiye'nin kazancı oldu.
Ve fakat...
Baro başkanlarının neden ısrarla yürümek istediklerini de
sorgulamamız gerekiyor.
Hatırlayın...
Gezi sürecinde, dönemin başbakanı Tayyip
Erdoğan bir grupla saatlerce görüşmüş, uzlaşmaya çalışmıştı.
Ama o grup bırakın uzlaşmayı, Erdoğan'a üçüncü köprüyü,
üçüncü havalimanını... dayatmış, iş başındaki iktidarı alt etmeye
çalışmıştı.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin
Feyzioğlu'nu Süleyman Özışık'la birlikte yaptığımız
Perde Arkası programında ağırladık.
Gezi'nin perde arkasında neler
yaşandığını anlattı bir bir..
Feyzioğlu, Ankara'da tam 48 saat boyunca hiç
uyumadı. Beraberindeki baro başkanlarıyla birlikte Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül'le tam 5 saat
görüşmüş.
Gerisini ondan dinleyelim isterseniz:
- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile 3 saat görüştük. AK
Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'le görüştük. Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın Baş Danışmanı Şeref Malkoç'la bir o kadar oturup
derdimizi anlattık. Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile epeyce
teşviki mesaimiz oldu.
Özeti, Feyzioğlu epeyce yol katetmiş bu
görüşmelerde.
Dinleyelim:
- Yürüyüş konusunda arkadaşlarımız direttiler. Çözüm odaklı
görüşmeler yapmamıza rağmen, araçlarla Anıtkabir'e gitmek yerine
ısrarla "Biz yürüyeceğiz" dediler.
Onların görüşüne saygı duydum tabii ki. Ama ben Meclis'te sorunu
çözme odaklı çalışmayı tercih ettim.
Şimdi soruyorum size, Baro başkanlarının
"Biz yürüyeceğiz" inadının Gezi'den bir farkı var
mı?
KRİZİ KİM ÇÖZDÜ
PEKİ
İlginçtir, Metin Feyzioğlu yaptığı görüşmeler
sonrasında kriz çözülünce Önder Sav ismi tedavüle sokuldu.
Bugün de baktım, bazı gazetelerde Önder Sav'ın
Süleyman Soylu'yu arayarak krizi çözdüğünü
yazmış.
Oysa, krizi çözen Önder Sav
değil, Metin
Feyzioğlu'ydu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu,
CHP'li Önder Sav'ın kendisini aradığını
doğruladı.
Ve fakat.
Krizin çözülmesinde Feyzioğlu'nun büyük payının olduğunu
belirtti:
- Hadi Bey, günlerdir Metin Feyzioğlu, ben ve Adalet Bakanı
sayın Abdulhamit Gül'le istişare ediyoruz. Metin Bey en başından
itibaren yaptığımız bu görüşmelerin bir parçası oldu. Sayın Önder
Sav aradı doğru. Ama Önder Bey aradığında zaten sorun
çözülmüştü.
Fotoğraf çok net olmasına net. Fakat karşı taraf o fotoğraf
karesinin içinde Metin Feyzioğlu olduğu için net fotoğrafı flu
görmek istiyor. Bir başka deyişle aslında net olan fotoğrafı, flu
görmeleri işine geliyor.
O halde neden Feyzioğlu'nun hakkı teslim edilmedi,
edilmiyor?
E çünkü...
Feyzioğlu yanlışları da dile getirerek, Tayyip
Erdoğan'ın yanında duruyor.
Külliye'ye (saray diyorlar) gidiyor, Türkiye Barolar
Birliği Başkanı olarak milli olmayı tercih
ediyor.
Linç edilmesinin bir başka sebebi yok yani!
NOKTA...
SÜLEYMAN SOYLU ÇOK GÜZEL
ÖZÜR DİLEDİ
Saygı Öztürk'ün yazısı CHP lideri
Kemal Kılıçdaroğlu'nun dilindeydi. İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu'nun Sözcü
gazetesi yazarı Saygı Öztürk'e haksızlık
yaptığını düşünüyor Kemal Bey:
- Süleyman Soylu Saygı Öztürk'ten özür
dilesin.
Hay hay...
Soylu hiç vakit
geçirmeden sosyal medya hesabı üzerinden "Özür dilerim
Kemal Bey." dedi ve ekledi:
- Sayın
Kılıçdaroğlu, Özür diliyorum. Taşlıtarla Nazlı Sokak'ta büyüdük
biz... Kadın, namus, insan, kavramını; ailemiz, öğretmenimiz,
camideki hocamız ve sokağımız öğretti bize...
Kılıçdaroğlu'nun şu
meseleyi anlaması için tane tane anlatmaya devam etti:
- Terk
etmeyeceğiz... Sizin gibi ve sessiz kalanlar gibi de olmayacağız...
Arkadaşlık, Saygı'ya "ayıp etmişsin özür dile" demekti.
Diyemedin... Bir anneye, kadına iftiraya karşı hep böyle olacağız
Özür dilerim...
Kısacası...
Kılıçdaroğlu "tak" dedi...
Süleyman Soylu, hiç vakit kaybetmeden
"şak" deyiverdi.
Erdoğan'ın deyişiyle, CHP'nin başındaki
zat, Süleyman Soylu'nun ne demek istediğini anlamış
mıdır!
Cevaplarınızı bu sitenin altındaki