Kemal Burkay Zana için ne dedi?
Abone olKemal Burkay, Leyla Zana'nın yaptığı açıklamaları, partisi Hak-Par'ın internet sitesinde yazdığı makelede değerlendirdi
Kemal Burkay, açıklamalarıyla gündem yaratan Diyarbakır Bağımsız
Milletvekili Leyla Zana'nın, iç hesaplaşmanın sonucu konuştuğunu
savundu ve "Zana bu eşiği aştı" dedi. Burkay,
Zana'nın "Kürt sorununu Erdoğan çözer" sözleri
için de "Erdoğan'a tam bir güven kredisi açan Zana kadar
iyimser değilim" yazdı.
Burkay, Zana'nın açıkladığı görüşlerinde hem doğru hem yanlış
değerlendirmeler olduğunu, doğru ve olumlu bulduğu görüşlerinden
birinin, Abdullah Öcalan'ın yakalandıktan sonra bağımsızlık gibi
temel bir isteği terk ederek, çıtayı çok aşağılara çekmesi olduğunu
yazdı.
Burkay, "Zana bunu, 'Türk halkıyla birlikte yaşamaya 'Evet' demek
ve yerel yönetimlerin yetkilerini genişletmek' olarak niteliyor.
Öyle olunca da PKK'nın bunun için silahlı mücadeleyi sürdürmesinin
artık gereksiz hale geldiğini söylüyor ve onu silahları tümden
bırakmaya çağırıyor. Bu doğru bir tespit ve öneridir. Ben de zaten
uzun zamandır aynı şeyi söylemekteyim" dedi.
Kemal Burkay, Zana'nın birkaç ay önce, "PKK'nın silahları
sigortadır" dediğini, son eğerlendirmelerinin değişim için önemli
ve bir kırılma noktası olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
OLAN BİTEN ZANA GÖRDÜ
"Zana'yı bu değişime getiren etkenler konusunda değişik yorumlar
var. Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin telkinleri bunlar arasında.
Bence en önemlisi hayatın gerçekleridir ve bu kapsamda kitlelerin
savaştan bıkması ve barış istemesinin siyasiler üzerinde yarattığı
basınçtır. PKK'nın yürüttüğü savaşın, geçmiş bir yana, özellikle de
son dönemde anlamını tümüyle yitirdiği, Kürt halkına bir yararı
olmadığı, tersine çözüm sürecinin önünde bir engel haline geldiği,
görebilen herkes için ayan beyandı. Olan biteni Zana ve
arkadaşlarının da gördüğüne kuşku yoktu. Ama kapalı kapılar ardında
bu gerçeği dile getirirlerken kamuoyu önünde hep sustular veya
farklı konuştular. Sanırım Zana'nın iç hesaplaşması sonunda onu
konuşmaya itti. Zana bu eşiği aştı. BDP Eşbaşkanı Demirtaş, başta
Zana'yı sert biçimde eleştirdi. Ama, çok geçmeden kendisi de,
özellikle Dağlıca-Yeşiltaş Karakolu baskını ardından PKK'yı silahlı
eylemleri tümden terk etmeye çağırdı. Ötekilere gelince en azından
sustular ve bu da bir bakıma Zana'yı dolaylı onama anlamına gelir.
BDP kesimi bakımından yanlışı savunmak bundan böyle kolay
olmayacak. Bu, havanın artık değiştiğini, rüzgarın başka yönden
estiğini ve PKK'nın altındaki zeminin kaydığını gösteriyor. Bu
durumda PKK'nın silah bırakmasının yakınlaştığını söylemek kanımca
bir kehanet değil."
Burkay, PKK'nın silah bırakması halinde doğal olarak askeri
operasyonların da duracağını, bunun siyasetin işini
kolaylaştıracağını ancak, bunların tek başına Kürt sorununun çözümü
anlamına gelmeyeceğini söyledi. Kemal Burkay, Sorunun sona ermesi,
Kürt halkının tüm temel haklarını tanımaya bağlı. Bu da adil bir
çözümü, eşitlik temelinde bir çözümü gerektirir" dedi.
ZANA KADAR İYİMSER DEĞİLİM
Kemal Burkay, Leyla Zana'nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile
ilgili değerlendirmeleri ve Kürt sorununu çözeceğine dair umutlu
olduğunu söylediğini hatırlatırken şunları yazdı:
"Erdoğan ve hükümetinin seçimlerde halktan sağladığı yüzde 50
oranındaki destek elbet başlı başına önemlidir. Bunun yanı sıra AK
Parti hükümeti darbe girişimlerini savuşturarak, darbecileri
cezaevine doldurarak, askeri vesayeti oldukça geriletti ve attığı
öteki adımlarla yargı vesayetini de giderdi. Bu Erdoğan'a ve
hükümetine önemli bir güç kazandırdı. Erdoğan, geçmişte TRT Şeş'i
açmak gibi cesur adımlar da attı. Böylesi güçlü bir hükümet isterse
elbet Kürt sorununu çözmek için köklü adımlar atabilir. Ama Erdoğan
ve partisi buna hazır ve istekli mi? İşte bu tartışılır. Geçmişte,
açılım sürecinin başında kendilerinin böylesine, Kürt sorununun
çözümüne elverir ciddi bir projesi yoktu, kanımca bugün de yok.
Üstelik Erdoğan'ın son dönemdeki söylemleri, örneğin, Kürt
sorununun artık bittiğine dair açıklamalar ve tüm olup bitenlerden
sonra Kürtlere ancak haftada 2 saatlik seçmeli dersin uygun
görülmesi vb. umut kırıcı. Kürt dili ilkokuldan üniversiteye kadar
eğitim dili haline gelmeden, kamu alanı da dahil, hayatın her
alanında serbestçe kullanılmadan, Kürtlere çoğunlukta oldukları
bölgede, yani Kürdistan'da kendi kendini yönetim hakkı tanınmadan
(bu eşitlik temelinde bir federasyon, en azından Kebek türü geniş
bir otonomi olmalı) bu sorun nasıl çözülecek? Bu ise köklü ve cesur
adımlar atmayı gerektirir. Erdoğan ve Partisi böylesine adımları
atabileceklerinin işaretini veriyorlar mı, buna hazır ve istekliler
mi? Keşke olabilseler. Ne var ki hiç de bunun işaretleri yok, ama
tersi işaretler bir hayli var. Öyle olunca da ben bu konuda,
Erdoğan'a tam bir güven kredisi açan Zana kadar iyimser
değilim."
KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜĞÜ HÜKÜMETE DEĞİL KENDİ MÜCADELESİNE
BAĞLI
Kemal Burkay, AK Parti'nin her yaptığına karşı olmak, olumlu
adımlarına destek olmamanın yanlış olduğu kadar, böylesine bir
sınırsız güvenin de yanlış olduğunu yazdı. Burkay, yazısına şöyle
devam etti:
"Hayalci olmayalım. Hükümetin atabileceği olumlu adımları elbette
destekleyelim, onu bu doğrultuda teşvik edelim; ama bilelim ki Kürt
halkının özgürleşmesi her şeyden önce onun mücadelesine bağlıdır.
Bu mücadele de doğru bir kanalda kitlelerin gücünü birleştirerek
sağlanabilir. Silahların susması, siyasetin yolunun açılması bu
bakımdan kendi başına önemlidir. Bu Kürt siyasal hareketini hem
PKK'nın vesayetinden kurtaracak, hem de devletin baskıları ve ayak
diremesi için var olan bahaneleri ortadan kaldıracaktır. Halkımızın
barışçı yöntemlerle dile getireceği haklı taleplerin hem Türk, hem
dünya kamuoyunda daha çok destek bulması mümkün olacaktır. Kürt
halkının özgürleşmesi gibi Türkiye'nin bir bütün olarak
demokratikleşmesi de buna bağlıdır."