Kekeç de Çölaşan'ı haksız buldu!
Abone olYeni Şafak'ta Emin Çölaşan'ı eleştiren yazarlar artıyor. Ahmet Kekeç'te Çölaşan'ın aynı yazılar ve başlıklar kullandığını örneklerle köşesinde tek tek sıraladı...
Taha Kıvanç'ın Emin Çölaşan'ın aynı şeyleri yazdığı
doğrultusundaki açıklamalarına aynı gazetede yazar olan Ahmet
Kekeç'ten destek geldi. Kekeç, yazısıyla Fehmi Koru ve Taha
Kıvanç'ın safına katılmış oldu. Kekeç Çölaşan'ın aynı başlıklar ve
yazılar yazdığını örnekleriyle köşesinde şöyle sunuyor:
Benim ve tabii Fehmi Koru'nun atladığı önemli bir ayrıntıyı, "Medya
Dördüncü Kuvvet" yazarı Ertuğrul Acar yakalamış. Herkesle ve bu
arada kendisiyle de kavgalı Emin Çölaşan, sadece Kubilay günlerinde
değil, rutin günlerde de bazen aynı yazıyı yayımlıyor...
Kubilay ve Ramazan yazılarındaki benzerlik, hadi diyelim ki
"tematik zorunluluktan" kaynaklanıyordu; peki ağız dalaşına
giriştiği kişilere, dönüp dolaşıp aynı satırlarla, hatta bazen aynı
yazıyla mukabelede bulunmasına ne buyurulur?
Örnekse, Fehmi Koru'yla ilgili yazdıkları...
Çölaşan, tesadüfe (!) bakın ki, Koru'yla ilgili yazılarında da,
"Kubilay ve Ramazan yöntemini" benimsemiş. 17 Haziran 2000 tarihli
yazısının başlığı, "Takke düştü kel göründü!" Bu yazı şu satırlarla
başlıyor: "Kamuoyunda 'takkeli liboş' olarak bilinen ve dinci
gazetede yazarlık yapan Fehmi Koru isimli şahıstan geçenlerde
burada söz etmiştim. İşi gücü önüne gelene iftira atmak, yalan
yazmak, dedikodu üretmektir. Bunu da çoğunlukla Taha Kıvanç ismi
altında yapar. Gerçek ismini bile kullanmaktan korkan
biridir..."
Hemen bir arşiv taraması yaptım. Çölaşan'ın "geçenlerde" diye adres
verdiği yazı yok; muhtemelen elektronik arşiv uygulamasından önceki
yazısına gönderme yapıyor. Beyazıt Kütüphanesi'nde bulunabilir ama,
kim gidecek, ciltleri raflardan indirecek, tek tek sayfaları
çevirecek! Uzun iş... Mutlaka bu yazının başlığı da aynıdır ve
mutlaka aynı sözcüklerle başlıyordur.
Çölaşan'ın "ulaşabildiğimiz" ikinci Fehmi Koru yazısı ise, 25
Aralık 2004 tarihini taşıyor. Fakat, aynı yazı olduğu anlaşılmasın
diye başlıkta küçük bir değişiklik yapmış: "Takkesi düştü keli
göründü!"
Başlıktaki "si" ve "i" farkının yeterli olacağını düşünen Çölaşan,
yazıda da ufak-tefek değişiklikler yapmış. Bu yazı da şöyle
başlıyor: "Bizim medyada 'takkeli liboş' adıyla bilinen, İslamcı
bir gazetede Taha Kıvanç takma ismiyle çoğu uydurma dedikodu yazan
Fehmi Koru isimli yakışıklı, dünkü yazısında müneccimlik yapmış ve
benim aynı günkü -yani dünkü- yazımda Kubilay olayını yazacağımı,
hatta yazımda aynı cümleleri kullanacağımı önceden bilme becerisini
göstermiş! Valla helal olsun!"
Ertuğrul Acar'ın atladığı bir ayrıntıyı da ben hatırlatayım:
Çölaşan, Fehmi Koru'yla giriştikleri "ajan" tartışmasında da
sürekli aynı yazıyı yayımladı. Bu yazıların dökümü Fehmi Koru'da
vardır, günün birinde mutlaka açıklayacaktır. Belki dava dosyası
için saklıyordur, bilmiyorum!
Fakat daha da önemli ayrıntı şu:
Çölaşan, "Kubilay ve Ramazan yazıları" yöntemini başkaları için de
kullanmış.
Örnek mi?
Melih Gökçek...
Bugüne kadar kaç "İ nokta Melih" yazısı yazdı, hatırlamıyorum.
Belki onlarca, belki yüzlerce. Tesadüfe bakın ki, bu yazılardaki
"Müddei Çölaşan"ın söyledikleri de, ufak-tefek değişiklikler ve
takdim-tehirlerle birlikte, hep aynı. Şu sıra Melih Gökçek yazısı
yazmıyor. Neden acaba? Gökçek'in, Çölaşan'dan kazandığı son
tazminatla top alıp çocuklara dağıttığını istihbar ettim. "Emin
Usta Dönerleri"nden sonra... Tövbe tövbe!
Hemen aklıma, Çölaşan'ın Mehmet Barlas'la ilgili yazdıkları
geliyor. Elimde ayrıntılı bir döküm yok ama, hatırlayabildiğim
kadarıyla, Barlas yazılarında da, aşağı-yukarı, aynı sıfatlar, aynı
tamlamalar, aynı hakaret sözcükleri... Bazen, blok halinde, aynı
paragrafı aktardığı bile oluyordu.
Bir de Çölaşan'ın yazmadıkları, yazamadıkları var.
"Self-plagiarism" olmasın diye örnek sunmuyorum, neme lazım!
Meraklısı, Yeni Şafak'ta "Çölaşan'ın yazamadıkları" konusunda bir
"arşiv taraması" yapabilir.
YAZI:Ahmet KEKEÇ