Keçecilerin sır perdesi
Abone olKeçeciler türban sorununu Erbakan'a yükledi
Hürriyet yazarı Yener Süsoy bir dönemin etkili siyasetçilerinden
Mehmet Keçeciler ile konuştu. Keçeciler Erbakan ve türban ile
ilgili önemli açıklamalar yaptı.
Mehmet Keçeciler’i yakın dostları "Gönül insanı, Konya sevdalısı,
devlet adamı" olarak tanımlar. Sevgili Ertuğrul Özkök’ümüz ise
şunları yazmıştır: "Mehmet Keçeciler gibi siyasetçilere Türkiye’nin
ihtiyacı bulunduğuna inanıyorum. Bence her partide mutlaka bir
Mehmet Keçeciler olması gerekir.
" O halde düşelim yollara, varalım Keçeciler’in Ankara Angora
Evleri’ndeki yeni tripleks villalarına. Nahide-Mehmet Keçeciler
çifti bizi kapıda karşılasınlar, ayağımıza galoş isteyip girelim
büyük salona. Duvarlarda çiçek resimleri de var, sureti olan insan
resimleri de. Bilmeyenler için söyleyeyim; Keçeciler 1 Nisan 1944
Konya doğumlu. Yüksek İslam Enstitüsü ve Ankara Siyasal Bilgiler
Fakültesi mezunu. Ardeşen, Çumra, Kargı ve Fındıklı’da kaymakamlık
yapmış. Ardından İçişleri Bakanlığı bursuyla Paris’teki Sorbon II
Üniversitesi’nde hukuk mastırı yapmış. Turgut Özal’ın sağ kolu,
ANAP’ın kurucusu Mehmet Keçeciler, siyasetteki şöhretini Konya
Belediye Başkanı’yken partisi MSP’nin düzenlediği "Kudüs’ü Kurtarma
Mitingi"ne borçlu. O, kimine göre 12 Eylül öncesinin "Kutsal
İttifak" kurmaylarından. Kimine göre "takunyacı", kimine göre
"gerici". XVIII, XIX, XX. dönem Konya Milletvekili, Devlet,
Bayındırlık ve İskan eski Bakanı, 35 yıllık evli, 4 çocuk ve 1
torun sahibi. Onu bugünkü ANAP’ın MKYK üyesi olarak değil, başından
binbir olay geçen, nice tarihi olaylara tanıklık eden deneyimli bir
siyaset ve devlet adamı olarak dinlemek istedim.
Mehmet Keçeciler, yıllar önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la
birlikte Milli Selamet Partisi’nde saf tutuyordu.
- Tayyip Bey’e tavsiye ediyorum, cumhurbaşkanlığına heves etmesin.
Çankaya’ya çıkma niyetiyle Türkiye’yi germesin. Bunca yıllık siyasi
ve idari tecrübelerime dayanarak çıkış yolu gösteriyorum.
Cumhurbaşkanlığını 1961 Anayasası’nda olduğu gibi sembolik bir hale
getirsin, yetkileri başbakanlığa alsın. Tayyip Bey, anayasal
müesseselerle çekişerek oy toplamaya çalışarak yanlış yapıyor.
Çankaya ve yüksek yargıdan döneceği belli olan yasaları çıkarmaktan
vazgeçmeliler. CHP de onun karşı çıktıklarına sahip çıkarak oy
topluyor, tam bir kayıkçı kavgası. Tabanlarını tutmak için
"Görüyorsunuz, elimiz kolumuz bağlı, ne yapsak Anayasa Mahkemesi,
Danıştay, Cumhurbaşkanı yolumuzu kesiyor" demesi yanlış. AKP’nin
başarılı olmasını istedim. İçinde çok değerli dostlarım var, genel
başkanları, beraber, aynı çizgide siyaset yaptığım insan. Ama,
maalesef Tayyip Bey ve arkadaşları çok hazırlıksız geldiler. Keşke
Anayasayı değiştirebilselerdi, bu yüzden sitem ediyorum. Anayasayı
değiştirecek sivil çoğunluk, 1954’ten bu yana ilk defa bu hükümetin
eline geçti. Ama maalesef, AB’nin istediği birkaç maddeden başka
bir değişiklik yapamadılar.
Nahide hanımefendi, başını eskiden beri böyle mi örter?..
- Erbakan, ANAP’ı yıkıp Refah’ı birinci parti yapabilmek için
türbanı siyasi simge olarak kullandı. MSP zamanında bu yoktu, çünkü
başı örtülü olmayan MSP’li olamazdı. Başörtüsü elbette serbest
olmalı ama, bunların yaptığı sıkma baş işi yanlış. Erbakan türban
olayıyla İslama da hizmet etmedi. Milleti birleştirici bir unsur
olan dini, milleti bölen bir unsur haline getirdi. Ben hayatımın
hiçbir döneminde dini istismar etmedim. Bu maksatla değil sanık,
tanık sıfatıyla bile adliyeden içeri girmedim. Seçmenin huzurunda
masum derviş, Annkara’da ayyaş, berduş olmadım. Hiçbir zaman
laikliği dinsizlik olarak anlamadım. Hanımımın başı ben kaymakamken
de örtülüydü ama, devlet bize hiç karışmazdı. Ben hep devletime
sadık kaldım, her zaman devletimin yanında oldum. Bizim
devrimizdeki arkadaşlara bakın, Cemil Çiçek’in, Ahmet Karaevli’nin,
Ekrem Pakdemirli’nin hanımların da başları örtülüdür. Hanımlarımız
eskiden Anadolu’da hepimizin bildiği başörtüsü kullanırdı. Turgut
Bey ve Semra Hanım bizleri ikna ederek bir toplumsal uzlaşma
yarattı. Hanımlarımız başlarını modernize ederek örter oldu.
Bunlar, bir ara "Taksim’e cami yapacağız" diye tutturdu. Meclis
kürsüsüne çıktım; "Kardeşim konuşup durmayın, İstanbul belediye
başkanı sizden, başbakan da sizden. Yapacaksınız buyurun yapın"
dedim. Şimdi de Göztepe’ye camisi çıktı, rahat durmuyorlar. Biz
TBMM’nin orta yerine cami yaptık, Türkiye’den hiç ses çıkmadı,
çünkü ihtiyaç vardı. Ben hiç Milli Görüş taraftarı olmadım, bugün
AKP milletvekillerinde çoğunluk, Milli Görüşçülerin elinde.
Davranışlarında o istikamete gidiş var, kendilerine tavsiye
ediyorum, sakın eski yola gitmesinler.
Erbakan’ın hedefi ülkede İslamı hakim kılmaktı
Erbakan hocayı, onun en yakınında olan birinden dinlemek bir başka
olur herhalde.
- Erbakan ve arkadaşları, siyaset yoluyla Türkiye’de İslamı hakim
kılmayı hedefliyordu. Korkut Bey ve bizler ise, buna karşı çıkıp,
toplumun geldiği noktanın farkı olduğunu söylüyorduk. O zaman MSP
İstanbul İl Gençlik Kolu Başkanı olan Tayyip Erdoğan da bizimle
aynı görüşteydi. Biz demokrasiyi getirip, fikirlerin serbestçe
tartışılmasını savunuyorduk. İnsanlar Müslüman olduğunu serbestçe
söyleyebilirlerse, kuvvetli fikirler zayıf fikirleri daima asimile
eder. Bu da Türkiye’deki Müslümanların ihtiyacını karşılar, bundan
fazlasını yapmam mümkün de, doğru da değildir. Daha sonra hoca da
bizim dediğimiz yere geldi. Aslında baştan beri bizimle aynı
fikirdeydi ama, rey alabilmek için dışarıya farklı mesaj veriyordu.
Hocanın din devleti kurulmasına karşı çıktığını söyleyemem. Bu
arada şunu da söyleyeyim; Erbakan’ın cezaevine girmesini doğru
bulmuyorum ama, devletten aldıkları parayı kuruşuna kadar ödemesi
lazım. Cumhurbaşkanımız hocanın cezasını affetse, çok daha şık
olur.
Özal’a ANAP’ı kurmak için Demirel’den izin
"Bugün Anavatan Partisi’nde sayın Keçeciler’in yeri hemen benden
sonradır." (Turgut Özal 1986)
- Bizzat Özal’ın kendisinden dinledim. Kenan Paşa kendisine
başbakan yardımcılığını teklif ettiğinde, "Paşam, izniniz olursa
Zincirbozan’a telefon edip Süleyman Bey’in iznini alayım" demiş.
Kenan Paşa da "Tamam, ama burada benim yanımda konuş, başka yerden
telefon açarsan başın belaya girer" diye cevap vermiş. Turgut Bey
orada açmış telefonu. Demirel de "Bu vatan, bu ülke hepimizin,
tabii ki kabul edeceksin" demiş. Anavatan kurulmadan önce, Turgut
Bey’in Demirel’e yolladığı ilk mesaj şuydu; "Ağabey, eskilerin
güdümünde siyasete izin vermeyecekler. İznin olursa ben siyasi
parti kuracağım..." Gelen cevapta "Zemin çok kaygandır, sakın parti
kurma. Biz kuruyoruz, kurucu üye olmak istiyorsan gel" diyordu.
Turgut Bey ısrar etti; "Ağabey, kesinlikle biliyorum ki, eskilerin
kurduğu siyasi partilere izin verilmeyecek. Şu 3 arkadaşı kurucu
üye yapmam için lütfen izin ver; Mehmet Dülger, Atilla
Peynircioğlu, Avni Akyol." Kısa süre sonra Ekrem Bey aracılığıyla
cevap geldi. Özal’ın izin istediği 3 kişiye izin vermediği gibi,
bunlara Hasan Celal Güzel’i de eklemişti.
Söyleşi: Yener Süsoy
Kaynak: