Alışveriş merkezinde ki tanınmış bir markadan ayakkabı alırken hanımefendi “ Kredi kartımı, yoksa EFT mi ? EFT olursa çok iyi olur" dedi.
Yüzüne anlamsızca bakınca "Kart komisyonu, KDV’den çok tutuyor" dedi.
Son aylarda bu durumla sıkça karşılaşır oldum. Küçük esnaf kredi kartını tercih etmiyor. Nakit istiyor, ya da kartın komisyon bedeli de ödemeye ekleyip çekiyor. Nakit 500 lira karta 590 lira diyerek caydırıyor. Post cihazı arızalı, internette sorun var gibi argümanları da sıkça duyar olduk.
Araca yakıt aldım pompacı "Abla fiş istiyor musun?" diye sordu. Çünkü fiş kesilmezse KDV benzinciye kalıyor.
Mağazalar, kredi kartı vermeyin, nakit olsun indirim yapalım diyor.
KDV düşmanlığı sadece tekstilde değil. Sağlıkta, kozmetikte, araç servislerinde kısacası her yerde…
Özel muayenehanelerde psikoloğu, psikiyatrı, cerrahı, uzmanı, profesörü ödemeyi nakit ve elden istiyor.
Bakkalı, berberi, fırını, tamircisi, servisi almış olduğu hizmet karşılığında vatandaşa fiş ya da fatura kesmekten kaçıyor. Vergiyi cebe indiriyor. KDV yolsuzluğu son aylarda çok arttı. Bunun sebebi; basit gıda hariç diğer ürün ve hizmetlerde KDV’nin çok tutuyor olmasıdır.
Kuaför 1500 lira diyor, peşinden hesaba atarsını ekliyor. Fiş kesmiyor. Küçük esnaf “kendince kendini koruyor”. Olan maaşlı, bordolu çalışana oluyor. Beyan üzerinden vergi verenlerde ödemeleri gereken gelir vergisini kırparak ödüyor.
Vergiye dair yeni düzenlemeleri hakkaniyetli bir şekilde uygulamak ve sıklıkla denetim yapılması gerekir. Yoksa göz yumulan kayıt dışı ekonominin tüm yükü bordolu çalışanların üzerine kalacak. Bu adaletsiz şartlar sayesinde bir kesim büyük kazançlar elde etmeye devam ediyor.
Soru şu; vergi sisteminde adalet sağlanamazsa enflasyon nasıl düşecek?
YORGUNLUK KRONİK HASTALIĞA DÖNÜŞTÜ
Yorgun olan yanımız bedenimiz mi?
Yoksa ruhumuz mu?
Ya da zihnimiz mi?
Pek çok defa net ve açık değilse de yorgunluğun hayatın rutini, ayrılmaz parçası haline geldiği kesin. Yüksek yaşam temposu, sarpa saran rutinleşmiş diyaloglar, dozunu çokça aşmış zirve yapmış stres, uykusuzluk, beslenme bozuklukları, hareketsiz yaşam nedeniyle hantallaşan bedenlerimizdir bizi yoran…
Psikolojik anlamda yorgunluk veren, geçmişteki pişmanlıklar, geleceğe ait kaygılar, endişeler…
Savaş, deprem, ekonomideki yüksek fiyat artışları toplumsal bir yorgunluğa kapı araladı.
Diğer yanda pandemi süreci ve bitmeyen varyantlar, kronik hastalıklar, tansiyon, kalp, şeker ve obezitenin bizi ne kadar yorabileceği konusunda hem fikiriz.
Yorgunluk bazı zamanlar masum nedenlerden kaynaklanmayabilir. Rutinde bir hastalık olmasa da ciddi bazı hastalıkların işaretçisi olabiliyor. Önemsemek, ciddiye almak gerekir.
Bazen de çok basit haller bizi yorabilir.
Uzun süre aç kalmak,
Yeterli miktarda su içmemek,
Aşırı gıda tüketimi,
Yoğun egzersiz,
Uykusuzluk, ya da aşırı uyumak,
Bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi haller
O nedenle yorgunluk deyip geçmeyin, mutlaka önemseyin. Çünkü hayatın telafisi yok…