Kazım Koyuncu ırkçılığa sevk etmedi
Abone olKazım Koyuncu, geçen hafta gözyaşlarıyla uğurlandı. Koyuncu'nun yakın arkadaşı ve meslektaşı Volkan Konak, Derya Sazak'a konuştu. Konak'ın gözüyle Koyuncu:
Koyuncu'nun müziği Lazların 'varız'
sesidir
Konak, "Kazım Koyuncu, devrimciydi, hümanistti. Ancak
hiçbir zaman müziğinde insanları isyana, bölgeciliğe, ırkçılığa
teşvik etmedi. Lazların da bayrağını taşıyordu. Ama Tuncelili de
sevdi" diyor
DERYA SAZAK: Geçen hafta kaybettiğimiz Kazım Koyuncu'nun
ardından 15 bin kişi yürüdü. 'Etnik müzik' yapan, solcu bir
sanatçıyı böylesine sahiplenmenin nedeni Çernobil'e bağlanan
kanserden ölümlerdeki artışa karşı duyarlılıkla sınırlı olmasa
gerek. Yakın arkadaşı olarak Kazım'ı Karadenizlilere sevdiren
müziğin felsefesi neydi?
VOLKAN KONAK: Kazım'ın Çernobil ve kanserle anılmasını istemiyorum.
Canım acıyor. Kazım'ın müziğini konuşmalıyız. Kişiliği, son
yolculuğunda onu uğurlamaya gelenleri birleştiren sosyal olgular
nedir, bunları görmeliyiz.
Sanatçı, devrimci olmalıdır. Hümanist olmalıdır. Kazım,
devrimciydi, hümanistti, insandı. Lazların da bayrağını
taşıyordu.
Karadeniz'de, Laz, Gürcü gibi gruplar var. Kazım, Laz'dı. Hopalı.
Laz kültürünü temsil ettiği için de geniş bir destek gördü.
Trabzon'un aydın bir yapısı vardır. Milattan önce 753 yılında
kurulan şehrin tarihi, Londra, Paris, İstanbul ve Roma'dan önceye
gidiyor. Kent bu kültür mirasının üzerine oturuyor, bakmayın
Trabzon'daki son linç hadisesine, o bir provokasyondu. Kazım
Koyuncu'ya da Trabzon'un sosyal demokrat yapısı sahip
çıkmıştır.
Tulumun yükselişi
Karadenizli olma kimliğinin, müziğine yansıması nasıl
oldu?
Kazım'ın müziğinde kemençe var, tulum var. Bizim kokumuz, rengimiz
var. Ben Volkan Konak müziği yapmıyorum, beste müziği yapıyorum.
Medya öyle algılamıyor. 'Karadenizli şarkıcı' diyor. 1992'de beste
müziğini Karadeniz'e getirdiğimde Kazım liseyi bitiriyordu. Laz
rock grupları vardı, amatörce çalışıyordu, 1995-96'larda İstanbul'a
geldi, kendi orkestrasını kurdu ve daha sonra ilk albümünü çıkardı.
Kazım'daki o devrimci boyutu gördüm. Müziğe asla bencil bakmadı.
Kazım Koyuncu'nun müziği bir yaşam biçimi, bir duruştu. Trabzon
muhalif bir şehirdir. Bu protest ruh, Kazım'ın müziğine
yansımıştır.
Yöreden kopmadı
Kazım'ın yükseliş serüveni nasıl başladı? Son dönemde
Karadeniz türküleri söyleyerek, horon teperek şöhret olan pop
sanatçıları görüyoruz, sizlerin farkı nerede?
Kazım etnik rock, hatta zaman zaman folk müzik yapıyordu. Yöreden,
köklerden kopmadığı için seviliyordu. Karadeniz derlemelerini
seslendiriyordu. Mekrel (Laz) halk şarkıları vardır. Gürcü ve Laz
müzikleri çok yakındır. Mesela Dido, Gürcistan'da söylenen bir halk
şarkısıdır; Kazım onu derleyip Türkiye'ye kazandırdı. Türkçe
söylediği şarkılar da çok: 'Oy dumanlar dumanlar, hep dağları
sardınız, yüreğimin derdini bilseniz, ağlardınız.'
Balkan ezgilerini Türkiye'ye taşıyan Goran Bregoviç gibi,
Kazım Koyuncu da Karadeniz'in sesini, pop arabeskten sıkılan kentli
dinleyiciye, üniversite gençliğine sevdirmeyi başarmış ve yeni bir
trend yakalamıştı.
Kazım'ın müziği ve sesi, Lazların
bir çıkışı, 'Bu ülkede biz de varız' mesajının ifadesiydi. 'Bu
ülkeyi biz karşılıksız seviyoruz' diyenlerin dışa açılımıydı.
Lazların çıkışı
Şöyle bir eksen kullandı: Yöresellik, ulusallık sonra evrensellik.
Kazım bu geçişleri iyi yaptı. Lazca halk ezgileri, Hemşin
türküleri. Müziği insanlara çok samimi ve sıcak geldi. Vazodaki bir
çiçek değildi Kazım, topraktaki bir ağaçtı. Etnik motifleri çağdaş
değerlerle birleştirince insanlar daha iyi algıladı, daha
evrenselleşti ve geniş kitlelere ulaştı. Lazlar çok sahiplendi ama
Tuncelili de sevdi Kazım'ı, Karadenizli olmayan kesimler de.
Kazım Koyuncu gitar çalıyordu ama yerel enstrümanlar da vardı
müziğinde, kemençe, tulum gibi. Türküden rock'a geçiş nasıl oldu?
CD dışında, film müzikleri de yaptı.
Gülbeyaz'ın müzikleri beğenildi. Televizyon çok etkili bir araç,
Şevval Sam'la bir düetleri oldu. Dizi müziği de Kazım'ın
tanınmasına katkı yaptı. Müziğinde etnik sazları öne çıkardı,
mesela kemençe ve tuluma çok büyük katkı yapmıştır.
Müzikten para kazanmadı
Tulumu alıp, klavye, bas gitar, davulla iyi kullandığınız zaman
İskoç, İrlanda müziği gibi enteresan bir tını çıktı ortaya.
Yüzyıllardır bu müzik Karadeniz yöresinde dinleniyor. Mesele bunu
çağdaş bir yorumla yeni bir dinleyici kitlesine iletmekti. Kazım o
demir kafesin içinde yanan mumu insanlara açtı. Laz müziğini,
evrensel bir dille yurtdışındaki insanlara ulaştırdı. Kendi genç
dinleyici kitlesini yarattı. Gökkuşağına yeni bir renk ekledi.
Konserler de bu yükselişte etken olmalı.
İdealist konserlerdi, ücretsiz yüzlerce konser verdi.
Üniversiteler, yardım konserleri. Kazım müzikten para kazanmadı
diyebilirim.
İsyana teşvik etmedi
'Karadeniz'in hırçın çocuğu' imajını konserler mi
sağladı?
Bence duruşu. Müziğin içindeki ses, ritim, coşku hepsini
koyabilirsiniz. Ama en önemlisi DNA. Solcu, devrimci bir aileden
geliyor. Ancak Kazım hiçbir zaman müziğinde insanları isyana,
bölgeciliğe, ırkçılığa teşvik etmedi. Hayır. Kazım, halk ezgileri
okudu. 'Ben seni sevdim', 'Gelavara deresi', 'Dido' bir halk
türküsüdür. Bunları söylerken, duruşundan kıyafetine her şey
Kazım'ın bir hümanist, devrimci, halkçı olduğunu gösteriyordu.
Kazım'da şiddet olgusu hiç yoktu, inanılmaz geniş yürekli, yumuşak
tonlarda bir insandı. Ben mesela agresifim. Herkes Fatih'in torunu
olamaz, ben Deli İbrahim'in torunuyum. Kazım beni bile
törpülemişti.
Kazım Koyuncu bir devrim yaptı
Geriye baktığınızda, anılar galerisinde ne
görüyorsunuz?
Sunay Akın, oyuncak müzesini açıyor.
Oyuncaklar arasında oynarken babası içeriye giriyor. Babasının lafı
şu: 'Döndük bir daha başa!..' Kazım'dan sonra ben de döndüm başa.
Yoldaşımı kaybettim. Kazım müziğiyle öne çıktıkça, ben başka
alanlara kayacaktım, belki siyaset yapacaktım. Tekrar başa
döndük.
Hastanede beş aydır yanındaydım. O kadar yufka yürekli ve saftı
ki... Kemoterapi görüyor, bana diyordu ki, "Abi sana çok
üzülüyorum!" Niye?.. "Süratli araba kullanıyorsun, kaza
yapacaksın."
Bir popülist akım gidiyor, Kazım öldü, Çernobil. Nişanlısıyla
konuştuk, buna çok üzülüyoruz. Kazım, kanserle değil tebessümüyle,
müziğiyle anılmalı.
Kazım, 'star' olmak istemeyen, ancak ölümüyle birlikte
peşinden 15 bin kişinin yürüdüğü medyatik olmayan bir sanatçıydı,
öyle mi?
Biz sahne sanatçısıyız, konserlere çıkarız,
televizyon şovlarında pek fazla görünmeyiz. Sahne sanatçısının
ölümü bir kayıptır, televizyon sanatçısının yerine yenisi gelir.
Kazım giderken, karanlığa ışık yaktı. Dedi ki, 'Ey insanlar,
porselen dişleri ve selülitlerin konuşulduğu şöhretlerle, sahne
sanatçıları farklıdır.'
Halk bu ayrımı gördü. Kazım bir devrim yaptı, ona teşekkür
borçluyuz.
Nâzım gibi Türkiye sevdalısı
Türkiye'de etnik kimlik, müzik, televizyon denince akla
önce Doğu, Güneydoğu geliyor. Karadeniz'de 'etnik müzik' yapan,
Lazca şarkı söyleyen Kazım Koyuncu'nun ardından, Trabzon'da
sergilenen dayanışmanın 'sol' bir içeriği de olduğuna göre, birkaç
ay önce yine Trabzon'da bildiri dağıtan bir gruba karşı sergilenen
şiddet ve yükselen 'milliyetçi dalgayı' nasıl yorumlamak
gerekiyor?
Bunu Trabzon olayına indirgememek lazım.
Kazım'a üzülmeyen hiçbir bölge yok Türkiye'de. Birçok şeyi
yaşayamadı, müziğe doymadı, Karadeniz'de her evde bir kanser vakası
olduğu için Çernobil'le ilgili çağrışımlar uyandırdı.
Trabzon'da bildiri olayı bir provokasyondu fakat bir maçtan sonra
yürüyüş yaptı Trabzon halkı. Onun üzerinde niye durulmuyor? Dünyada
futbol için miting yapılan tek şehirdir Trabzon. Bu da bir
başkaldırıdır.
Karadeniz uçlardadır. Ama deniz insanından çekinmesinler. Deniz
insanının şeriatçısı bile Cumhuriyet'i sahiplenir. Korkmasınlar.
Kazım, Türkiye sevdalısıydı. Ondaki Türkiye sevdası Nâzım
Hikmet'inki kadar yamandı. Hümanistti. Laz müziği yaptı, kendi
kültürünü yaşatmak istedi. Ama şoven değildi.
MİT gelenleri izliyor
Karadeniz'de ırkçılık olmaz. Deniz insanı dünyalıdır. Denizdeki
savaşlar bile bir hafta sürmüştür. Küçülmeyi değil, büyümeyi
düşünür. Hemşin yaylalarından İrlanda çayırlarına kadar dünya benim
olsun ister. Oradaki etnik zenginliği, kültürü lütfen elimizin
tersiyle itmeyelim. Bazı kesimler aşırı milliyetçiliği kaşıyarak
turizmi öldürüyorlar. Esnaf çok rahatsız.
Nasıl?
Sumela Manastırı'na niye gelemiyor
insanlar? 20 kişilik grup gelse MİT peşlerine takılıyor. Bu
işgüzarlıktır. Rumlar gelsin, Sumela'da hacı olsun. Biz Arabistan'a
gidiyorsak, oraları almaya mı gidiyoruz? Rum'u, Ermeni'si...
Bırakın insanlar bu zenginliği yaşasın. Bu bir kültür mozaiği.
Çok iyi gitarcı değildi...
Kazım Koyuncu'nun bir müzik eğitimi var mıydı?
Alaylıydı ama kendini yetiştirmişti. Bu o kadar önemli mi? İnce
Memed romanını yazan Yaşar Kemal de Çukurova'dan çıktı. Ben
konservatuvar mezunuyum, ölçü değil ki bu. Müzik samimiyettir.
Aşık Veysel üç tane perdeye bastı, biz o sesleri bulamıyoruz.
Konservatuvarda beş yıl bağlama okudum sonra klasik gitara geçtim.
O sesleri bulamadım. Ruhi Su, çok mu iyi bağlama çalıyordu? O kadar
güçlü bir sesti ki, bu bir renk.
Kazım belki çok iyi bir gitarcı değildi ama çok iyi bir virtüözdü.
Çok iyi tınılar yakalamıştır. Kemençeye, tuluma müziğiyle katkı
yapmıştır. Etnik sazları, rock gitarı birleştirmek kolay bir şey
değil. Büyük kayıp, çok üzüntülüyüm.
4 aylık anket çalışması başlatacağız
Koyuncu kanserden ölünce, Karadeniz'de yaygınlaşan
hastalığın 1986'da Çernobil'deki kazayla bağlantısı tartışmaları
güncelleşti. Siz buna inanıyor musunuz?
Bunu araştıracak olan üniversiteler. Ölmeden önce şunu söylediğine
tanığım. 'Ah abicim' dedi, '1986'da lisede okuyordum, o yağmurları
hep yedik.' Kafasında radyasyon kuşkusu vardı. Biz Türkiye'de
kendimizi ifade edemiyoruz. Atom Enerjisi sınıfta kalmıştır, onlar
Çernobil'i örtbas etmek zorundadır, aksi halde nükleer enerjiyi
savunamaz.
Bakanlıkta araştırma yok
Benim ailemden 7 kişi
kanserden öldü. Kazım'ın ölümünden sonra bir profesörle
tartışıyoruz, Sağlık Bakanlığı'nda böyle bir araştırma olmadığını
itiraf etti. Hastanelerde sadece kanserden ölenlerin istatistiği
tutuluyor. Oysa bunları Çernobil öncesi ve aradan geçen 20 yılda
gözlenen artışla vakalardan yola çıkarak karşılaştırmak
gerekiyor.
Karadeniz'de travma var
Karadeniz'de büyük bir travma yaşanıyor, Çernobil'i kader gibi
görüp doktora gitmiyorlar.
Nagasaki ve Hiroşima'ya
atılan bombanın bin misli büyüklükte bir patlamadan söz ediliyor
Çernobil'de, ben söylemiyorum Discovery Channel'de belgeseli var.
Bin misli patlamanın yüzde bir de etkisi yok. Doğu Avrupa altı ay
konserve yiyor. Benim ülkem elde kalan fındıkları askeriye ve
okullara dağıtıyor. Belki de hiç etkisi yok, Karadeniz'deki kanser
vakaları kalıtsal.
Servetimi harcarım
Bilime çok inanıyoruz, neyse doğrusu araştırılsın. Bütün servetimi
harcamaya hazırım, 4 aylık bir anket çalışması başlatacağız. Alana
ineceğiz. 1986'dan sonraki ölümleri çıkaracağız. Ekime kadar süre
verin, bu araştırmanın sonuçlarını açıklayacağım. Karadeniz Teknik
Üniversitesi ne yapıyor? Bunları yapmak hastanelerin, onkoloji
enstitülerinin görevi değil mi?
Çernobil olduğunda ilk yasaklama üniversitelere geldi.
Güvercinlerim 4 bacaklı doğuyor
İsveç açıklamasa, Ruslar gizleyecekti. Bizim bakanlar da
Çernobil'in etkilerini azaltmak üzere radyasyonlu çayları 'temiz'
diye içtiler.
Cahit Aral kurban seçilmiş, o çayları içti. Karadeniz halkı şunu
istiyor, bir özür dilensin! Sağlık taraması yapılsın. Ailemden 7
kişiyi gömdüm, 42 yaşında ölenler var.
Bende güvercin besleme merakı var. Benim güvercinlerim Maçka'da
dört bacaklı doğmaya başladı, kanatlarından ayakları çıkmaya
başladı, bunlar Malboro mu içiyordu? Lösemili çocuklarımız da
sigara mı içiyordu?
KİMDİR?
1967'de Trabzon'un Maçka ilçesinde doğdu. İstanbul Teknik
Üniversite (İTÜ) Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nı bitirdi.
Konak, ilk albümü "Efulim'i" 1993 yılında yaptı. Ekim 1994'te
"Gelir misin Benimle" adlı albümünü, daha sonra da üçüncü albümü
olan "Volkanik Parçalar"ı çıkardı. Konak, Nisan 1998'de "Pedaliza"
isimli albümünü hazırladı. Gazeteciler Cemiyeti, çeşitli vakıf ve
dernekler tarafından yılın sanatçısı seçilen Konak, 2000'de "Şimal
Rüzgârı", 2003 yılında ise"Maranda" isimli albümünü piyasaya
sundu.
Röportaj: Derya Sazak
Kaynak: