Kazan faturayı DYPye kesti
Abone olSaadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan, 28 Şubat sürecinde DYP'nin sağlam duramadığını iddia etti.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan, ''28 Şubat
sürecinin etkileri şu anda da AKP'ye rağmen devam ediyor, gidiyor''
dedi. Kazan, parti genel merkezinde, düzenlediği basın
toplantısında, 28 Şubat'ın mahiyeti itibariyle, ''bir askeri
darbe'' ya da ''muhtıra'' değil, Türkiye'de, ''kendine özgü, ilk
defa görülen bir müdahale şekli'' olduğunu söyledi.
DEMİREL'İN TAVRI
Birçok kesimin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, bu safhadaki
müdahalelerini, ''bir darbeyi önlemek'' şeklinde yorumladığını
ifade eden Kazan, ''Üzülerek ifade ediyorum ki, Demirel, 28
Şubat'ın aktörlerinden bir tanesidir'' dedi. Erbakan'ın, MGK
toplantısının ardından neden istifa etmediği yorumlarına da değinen
Kazan, ''İstifa etmiş olsaydı, bu hareketi geliştirenlerin,
yürütenlerin ekmeğine yağ sürmüş olacaktı.
Demirel gibi arkasından, 'nasıl şapkasını aldı, gitti' diye
konuşuluyorsa, Erbakan hakkında da 'MGK toplantısından sonra nefesi
kesildi, istifa etti' denilecekti. Erbakan, istifayı aklının
köşesinden dahi geçirmedi'' diye konuştu. Kazan, ayrıca 28 Şubat
sürecinde DYP'nin sağlam duramayışının Refahyol hükümetinin sonunu
getirdiğini iddia etti. 28 Şubat'ın hedeflerine de değinen Kazan,
şunları söyledi: ''28 Şubat sürecinin birtakım hedefleri vardı.
'İmam hatip okullarının orta kısımları kapatılsın, Kur'an kursları
üzerinde değerlendirmeler yapılsın, yeşil sermayeye haddi
bildirilsin, başörtüsü üzerinde gereken baskılar devam etsin'
bunlara baktığımızda, bu hususlar hala yürürlükte olduğuna göre, 28
Şubat sürecinin etkileri şu anda da AKP'ye rağmen devam ediyor,
gidiyor.''
Bazı köşe yazarlarının bunu ''postmodern darbe'' olarak
nitelediğini hatırlatan Kazan, ''Darbenin de moderni nasıl oluyor,
ben hala buna akıl erdirememişimdir'' dedi. Kazan, 28 Şubat'ın ön
planda sivillerin gözükmeye çalıştığı, arka planda askeri bir
oluşumun söz konusu olduğu ve bu askeri oluşumun hükümetin son
aylarında daha çok ön plana çıkmaya başladığının görüldüğünü
savunarak, 28 Şubat'ın amacını, ''Yaşanabilir bir Türkiye'nin,
yeniden büyük Türkiye'nin ve yeni bir dünyanın kuruluşunun''
yolunun kesilmesi olarak açıkladı.
Bu dönemde, Refahyol hükümetine karşı 1997 Ocak ayı başından
itibaren yürütülen ve hükümetin istifasına kadar devam eden bir
''organize muhalefet'' süreci yaşandığını öne süren Kazan, ''Bir
kumanda köşkü ve burada süreci idare eden bir yetkili vardır. O
yetkilinin etrafında bir oluşum bulunmaktadır'' dedi.
Bu oluşumun hareket noktasının, 11 Aralık 1997'de Atina'da Amerika
Büyükelçiliği'nde Türk-Yunan İşadamları Konseyi adıyla yapılan,
ancak organize muhalefet sürecinde yer alan tüm aktörlerin
katıldığı bir toplantı olduğunu iddia eden Kazan, ''Bu organize
muhalefet cephesinin adını hükümet olarak biz ancak 5 Mayıs 1997'de
öğrenebiliyoruz. Bir organize muhalefetin varlığını görüyor,
biliyor ve bunun içinde kimler var az çok tahmin ediyoruz. Ama
adını bilmiyoruz'' diye konuştu. Kazan, 28 Şubat sürecinin
yaşanmasında, rant sistemini ortadan kaldıran ''havuz sisteminin''
de etkili olduğunu savundu.
28 ŞUBAT KARARLARI
Kazan, 28 Şubat'taki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında,
askerlerin teklifi olarak Genelkurmay İstihbarat Başkanı
tarafından, irticai faaliyetleri önlemek amacıyla hazırlanmış 18
maddelik bir teklif okunduğunu ve bunun MGK kararı haline
getirilmesinin temenni edildiğini söyledi. Daha sonra müzakerelerde
askerler adına Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya'nın,
basın kupürleri ile varsayımlara dayanan ve yaklaşık 4 saat süren
görüşmeler yaptığını belirten Kazan, bunun ardından dönemin
Başbakanı Erbakan'ın, Anayasa'nın 2. maddesini okuyarak, ''Bu
tekliflerin hangisinin kabul edilip, edilemez olduğunu
değerlendirmenin her şeyden önce bu maddeye uygunluğu ile
ölçüldüğünü'' söylediğini kaydetti.
Toplantıdan sonra, düzenlenen 4 maddelik Milli Güvenlik
bildirisinin basına dağıtıldığını ifade eden Kazan, ''Toplantıdan 2
gün sonra MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç, Başbakana ve ilgili
bakanlara 18 maddeyi milli güvenlik kararı olarak imzalatmak
istemiştir. Erbakan bunu imzalamayacağını söylemiştir. Erbakan,
Milli Güvenlik Kurulu sonunda 4 maddeyi imzalamıştır. 18 maddelik
bildiri Kılıç'ın imzasıyla gelmiştir. 18 maddeyi imzaladı yayını
gerçek dışıdır'' şeklinde konuştu.
BAŞBAKANLIKTAKİ İFTAR
Yine bu dönemde, ''Başbakanlıkta tarikat şeyhlerine iftar
verildiği'' şeklindeki tartışmalara ilişkin olarak ise Kazan, ''Bu
organize muhalefet tarafından yapılan bir organizasyondur. Oysa bu
iftar, Diyanet İşleri ve Diyanet Vakfı başkanları ile üst düzey
yöneticileri, İlahiyat Fakültesi Dekanı ve fakülte öğretim
üyelerine verilen bir iftardır. Bu iftara, Fethullah Gülen hoca da
Çarşamba'dan Mahmut Efendi de davet edilmiştir'' açıklamasında
bulundu. Sürecin ardından Çevik Bir ile 28 Şubat'ın yanlışlarının
ne olduğuna ilişkin konuştuklarını, Bir'in, ''diyalog eksikliği''
dediğini söyledi.
Konuşmasının ardından Kazan, basın mensuplarının, ''Başbakan ve
bakanların Erbakan ile samimi görüntülerinin yayınlandığını''
belirterek, ''aradaki buzlar eriyor mu'' sorusuna üzerine, ''Buzlar
erimez, çünkü bizim görüşümüz, çizgimiz ayrı, onların çizgisi ayrı.
O gördüğünüz, izlediğiniz fotoğraflar tamamen sosyal bir olayın
içinde çekilmiş normal fotoğraflardır. Bunlar tamamen sosyal
olaylardır. Acılı ve neşeli günlerde, milli bayramlarda buna benzer
yakınlaşmalar olabilir'' yanıtını verdi.
Kazan, ayrıca bir televizyon kanalında, eski Milli Güvenlik Kurulu
Genel sekreterlerinden Tuncer Kılınç'ın , ''halkın demokratik
bilincinin gelişmediği yönündeki'' açıklamasına yönelik şunları
söyledi: ''Ben de tam tersi kanaatteyim. Halkımızda demokratik
bilinç gelişmiştir. Bu bilinci belki daha etkin biçimde
sergileyecektir ama demokratik bilincin tamamen dışında kalan ve
emir komuta mekanizması, kendi özel yapısı dolayısıyla 25 senelik
bir hizmetin arkasından tabii demokratikleşemiyor. Kabahati halkta
arıyor. Bizim halkımız bu kadar cahil mi? Bunu kabul etmek mümkün
değildir. Halkımız demokraside olgundur.''