Kayaoğlu, gerçekleri ortaya koyuyor
Abone olİnternethaber yazarlarından Bahri Kayaoğu "Devletin PKk'yla pazarlığı" yazı dizisine devam ediyor. Kayaoğlu'nun bu yazı dizisi uzun süre hafızalarda kalacak...
Devletin PKK'yla pazarlığı.. (2)
--------------------------------------------------------------------------------
(…) Koruma PKK’lıları saymazsak, odada hatırı sayılır derecede
konumu olan üç kişiydik.. Apo’nun önemli adamlarından ‘Botan’ kod
adlı Nizamettin Taş, cebinde Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı’nın, yani önemli bir devlet kuruluşunun kimlik kartını
taşıyan 39 yaşındaki Erkin Erbay ve o dönemde iyi bir trajı olan
Meydan gazetesi muhabiri ben.. Ses kayıt cihazımı açmış masanın
ortasına koymuştum. Fotoğraf makinemle gurubu ölümsüzleştiriyordum.
PKK’lı Nizamettin Taş ile Erkin Erbay’ın konuşmalarını dehşet
içerisinde dinliyordum... Pazarlık ediyorlar!.. Devletin Şırnak
bölgesinde kuracağı bir tesisin yapılışı sırasında, orada
çalışanlara ve makina paktına, PKK'nın saldırıda bulunmaması için
yapılan bir pazarlık.. Cebinde T.C Devleti’nin kimlik kartını
taşıyan bir insana, PKK sorumlularından Nizamettin Taş aynen
şunları söylüyor: (…) “Buraları Kürdistan, bu ülkenin sahibi var,
bu ülkenin gözcüleri var. Bunlardan izinsiz yapılan şeyler meşru
görülemez. Şimdi buraya müteahhitler geliyor, yol yapanlar var,
okul yapanlar var, fabrika açanlar var, ticaret yapanlar var…
Bizden izin almadan, bizim onayımız olmadan bir işe giriştiler mi
etkinliğimizi yok sayıyorlar demektir… Karakol yapan da, okul yapan
da gelip izin alıyor…” Konuşmanın devamı aynen şöyle… Erkin Erbay :
Tabii, muhakkak, inanıyorum, tabi gerçekten böyle.. Nizamettin Taş:
İşte temel hüküm şey değil. Şu anki hüküm, o son Nusaybin’deki
vurulan mühendisler. Kendi yanlış hesapları yüzünden öldüler.Onun
için gelişinizi gerçekten olumlu, kişisel düzeyde de bir hayli
cesaret verici olarak görüyorum. Erkin Erbay : Söyleyin
isteklerinizi. Nizamettin Taş: Şimdi önce bu kuracağınız iş yerinde
çalıştıracağınız işçilerin hepsinin yöre halkından olmasını
istiyoruz. Erkin Erbay : Olur, kabul. Nizamettin Taş: Bu tesisin
kapısında öyle jandarma, polis, tim durmayacak. Erkin Erbay :
Tamam, MİT imiş, sivil polismiş, bende istemiyorum. Tabi doğal
olarak güvenlik önlemleri alınacak. 150-200 kişi kadar. Bunları da
yöre halkından oluşturacağız. Nizamettin Taş: Gerekirse adamlarımız
işçilerin arasına girip konuşma yapacak, parti programımızı
anlatacak. Erkin Erbay : Tamam.. Nizamettin Taş: Varsa çıkabilecek
herhangi bir proplem, şu, bu, olursa sürekli irtibatımız olur. Biz
anında müdahale ederiz. Erkin Erbay : Tamam, ne mutlu.. Nizamettin
Taş: Sizden istediğimiz bunlar. Tabii bir de şey var. Ben karakol
yapan müteahhitten bile alırım. Devletten de alırım. Erkin Erbay :
Şimdi güzel kardeşim, ben sana para olarak veremem. Biliyorsun bu
devlet işi. Ben bunu devletten resmi olarak alamam. Nizamettin Taş:
Bir sorun çıkmaz, merak etme. Sen görünüşteki işe bak. Erkin Erbay
: Benim size vereceğim şu.. Para veremem. Araç vereyim, yakacak
vereyim, yakıt vereyim. Ne stiyorsanız vereyim. Paraya
çevirirsiniz.. Nizamettin Taş: Para vermezsen olmaz. Erkin Erbay :
Peki ne vereyim? Para da vereyim ama kendi cebimden veririrm..
Nizamettin Taş: Sen kendi cebinden de versen, devletten sonra
alırsın. Erkin Erbay : Petrol vereyim, çimento vereyim. Bölge
bayilikleri vereyim. Adana’dan bu tarafa olan bayilikleri size
verelim. Nizamettin Taş: Madem ki yanımıza geldin, dostsun. Bir
miktar vermen lazım. Erkin Erbay : Parayı cebimden vereceğim,
vallahi cebimden vereceğim. Nizamettin Taş: Cebinden çıkmaz,
cebinden çıkmaz. Devletten alırsın mutlaka. Bak şahıslar yanımıza
geldiğinde onların ihtiyacı olur. Sen madem ki bir dostsun,
yanımıza geldin, ihtiyacın var. Ne istersen, elimizde ne imkan
varsa, sana veririz.Yani şahıs olarak. Ama bu parti işi. Para
vermen lazım.. Erkin Erbay : Ne verelim o zaman size? Onu söyleyin.
Onu baştan konuşalım da.. Nizamettin Taş: (Gülerek) Ben de hiç
pazarlık yapmayı bilmem.. Sadece rafineri kuracaksınız değil mi?
Erkin Erbay : Sadece rafineri.. Nizamettin Taş: Kaça mal oluyor?
Erkin Erbay : 3,5 trilyonu bulur. Şu anda 970 milyar ödenek de
çıkmış çıkmış bulunuyor. Nizamettin TAŞ: 970 milyar… Ooo.. İyi
para. Bize ne vereceksin? Erkin Erbay : Ne istiyor sunuz? Ben
pazarlık yapmaya geldim. Söyleyin isteğinizi.. Nizamettin Taş:
Diğer isteklerimizin dışında 10 milyar istiyoruz. (O tarihte 10
milyar çok büyük paraydı. B.K) Erkin Erbay : Oooo… Çok. 5 milyar
verebilirim. Nizamettin Taş: Çok değil, çok değil.. Ben pazarlık
yapmayı bilmem, galiba az istedim.. Erkin Erbay : Bende pazarlık
yapmayı bilmem.. O zaman 7,5 milyar da anlaşalım. Yalnız 5’ini bir
hafta içinde veririm, diğer 2,5 için de bana iki ay müddet
tanıyacaksınız, oldu mu? Nizamettin Taş: Müddet sorun değil, olur..
Erkin Erbay : Parayı nasıl istiyorsunuz? Nerede verelim? Nizamettin
Taş: Bizim için farketmez. İster TL. Isterse dolar olarak ödeyin.
Parayı buraya getirin. İlişkilerimiz olur. Erkin Erbay : Tamam..
Parayı dolar olarak getiririm. Yapılan konuşmanın ve pazarlığın bir
bölümü böyle. Halen arşivimde bulunan orjinal ses kasetinden
virgülüne dokunulmadan deşifre edildi. 1992 yılının Nisan aylarında
bu pazarlığın bir bölümünü, Meydan Gazetesi yazarı ve haber
müdürümüz Behiç Kılıç, “Olmaz böyle şey” adını verdiği köşesinde
yayınladı. Ortalık toz duman oldu. DGM’ler tarafından dava açıldı.
PKK’ya rüşvet verildiğinin, ‘tek belge ve fotoğrafı’ olarak
devletin arşivine girdi. “PKK ve Devlet pazarlığı(1)” başlığıyla
dün yazdığım bu konunun gelişimi ile ilgili, bazı okurlarım değişik
yorumlarda bulundular. Saygı duyduğum düşüncelerine bir açıklık
getirir diye, bir sonraki yazımda, Behiç Kılıç’ın bu konuyu ele
aldığı bir yazısını yayınlayacağım. --Bir sonraki yazı: Bu
pazarlığa şahit olmanın başıma açtığı işler ve Behiç Kılıç’ın
yazısı.