Ömer Faruk Kavurmacı'nın serbest bırakılması konusunda açıklama
yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a iki noktada katılıyorum.
Birinci nokta şu:
Bu meseleyi doğrudan doğruya AK Parti'yle ilişkilendirmek haksızlık
olur. Çünkü, 2014 yılında, "Erdoğanın inine
gireceğiz" diye tehditler
savuran hainlerin arasında bulunan bir adam AK Partili
olamaz ve AK Partili sayılamaz.
Bu noktada "Kendi adamlarını serbest
bıraktırıyorlar" yorumunda bulunmak AK Parti'ye
haksızlık olur.
Mesele, Ömer Faruk Kavurmacı'nın, AK Parti'de bulunan bir belediye
başkanının damadı olması. Damat olmasından ziyade, kahır
zamanlarında ikili oynaması...
Bir yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki
ihaleleri kazanırken, diğer yandan hainlerle ilişkisini
aralıksız devam ettirmesi...
Tuscon'un toplantılarına katılması, Fetö'nün yayın organlarına
destek vermesi ve iddialara göre Fetullahçı
teröristlere finansal destek sağlaması...
Benim, AK Parti'yi suçlamak yerine Kadir Topbaş'ı eleştirmemin
nedeni de bu zaten...
Yanlış anlaşılmasın...
Topbaş'ı sadece Ömer Faruk Kavurmacı'nın kayınpederi olduğu için
eleştirmiyorum elbette...
Fetö ile mücadele konusunda sicili bozuk olduğu için, Gezi, 17/25
Aralık ve 15 Temmuz'da sırra kadem basıp ortalıkta görünmediği için
ve damadının Fetö ile ilişkisi konusunda toplumun aklıyla alay
eden açıklamalara imza attığı için eleştiriyorum.
Evet; Ömer Faruk Kavurmacı'nın AK Parti ile doğrudan ilgisi yok,
doğrudur. Ancak olayın içine, damadını savunan Kadir Topbaş
girince, işin ucu ister istemez AK Parti'ye dokunuyor.
Cumhurbaşkanı'na katıldığım ikinci noktaya gelince...
Erdoğan daha önce bazı yargı kararına yönelik sert
eleştirilerde bulundu, "Yargının aldığı bu karara saygı
duymuyorum" diye açıklamalar dahi yaptı.
Ancak son dönemlerde, bu yönde açıklamalar yapmaktan özellikle
kaçındığını gözlemliyorum.
Mesela; Adil Öksüz'ü serbest bırakan mahkeme hakkında,
o mahkeme başkanı açığa alınmasına ve daha sonra
tutuklanmasına rağmen yorum yapmadı.
Mesela; aralarında Atilla Taş'ın da olduğu 21
tutukluyu serbest bırakmaya çalışan mahkeme hakkında da tek
kelime etmedi.
Mesela geçtiğimiz gün, "ayağında varis var"
bahanesiyle bir başka Fetöcü'yü serbest bırakan mahkeme
hakkında da konuşmamayı tercih etti.
Hatta ve hatta Bank Asya yönetiminden bir kişinin salıverilmesini
de sessizlikle karşıladı.
Peki neden?
Çünkü araya 16 Nisan referandumu girdi.
Hatırlarsanız, referandum öncesinde "Hayır"
cephesindekiler, hemen her fırsatta Erdoğan'ın kendi yargısını
oluşturmak istediğini söyleyip duruyordu.
Zannım odur ki...
Cumhurbaşkanı böyle bir ortamda "Yargıya talimat verdi
serbest bıraktırdı" veyahut "Bir talimatla suçsuz
adamı yeniden tutuklattı" şeklindeki algı
operasyonlarının önüne geçmek adına sessiz kalıyor.
Belki bu zannımda yanılıyorumdur, bilemem.
Ancak Cumhurbaşkanı'nın bu konularda sessiz kalmasının, çok daha
doğru bir yöntem olacağını düşünüyorum. Çünkü açıklama yapması
gereken adres, Adalet Bakanlığı olmalı...
Kavurmacı'yı serbest bırakan mahkeme saçma sapan bir gerekçe
açıkladığı ve Adalet Bakanlığı da bu karara dair açıklama yapmadığı
için konu dallanıp budaklanıyor.
Tekraren söylüyorum.
Adamakıllı ve ikna edici bir açıklama yapılmadıkça, Ömer Faruk
Kavurmacı meselesi kolay kolay kapanmaz, kapanmayacak.
Ve üzülerek söylemeliyim ki Kavurmacı'nın AK Parti ile doğrudan
bağlantısı olmasa dahi, tahliye tartışmasının zararı AK Parti'ye
dokunuyor, dokunmaya devam edecek.
Çünkü bu mesele kamu vicdanını rahatsız ediyor ve insanlar adaleti
elinde tutan iktidarın yapması gereken icraatı
sorguluyor.
Ha!
AK Parti'ye veya Erdoğan'a yönelik
bazı eleştirileri kendi hainliklerine destek olarak algılayan
bitikler, şunu iyi anlamalı...
Eğer 15 Temmuz başarılı olmuş olsaydı, Fetö'nün canını alacağı ilk
isim, Recep Tayyip Erdoğan olacaktı. Hal böyleyken, "Bakın,
Erdoğan bunları koruyor" demek için ileri
derecede şizofren olmak gerekiyor.
Eleştiri sahiplerinin büyük kesimi Ömer Faruk
Kavurmacı'yı tanımıyor, neci olduğunu bilmiyor. Hemen hepsi bu
adama, önce vatan, sonra Erdoğan sevgisinden
dolayı düşman oldu.
Ve o sevgide milim azalma yok!
Dipnot: Önceki gün
karakola imza vermeye giden Ömer Faruk Kavurmacı'yı izledim herkes
gibi... Hastalığından dolayı hastanede olması gereken damat pek bir
sağlıklı görünüyordu.
"Uyku apnesi" pek bi yaramış, hatta besili
tosunlara dönmüş maşallah!