Kavganın sorumlusu gazeteciler mi?
Abone olKonya'dan dönerken uçakta bazı kişilerin Galatasaraylı futbolculara saldırmalarının sorumlusu gazeteciler mi? Hürriyet yazarı Mehmet Y Yılmaz bu soruya yanıt aradı!
Yılmaz " başlıklı yazısında Galatasaraylı yöneticilere
çattı!
Yazı : Mehmet Y. YILMAZ
www.hurriyet.com.tr
KONYA'dan dönerken uçakta bazı kişilerin Galatasaraylı futbolculara
saldırmaları, türlü yokluklar içinde şampiyonluk mücadelesi veren
futbolculara karşı yapılmış büyük bir terbiyesizlik.
Ve ne yazık ki bu tür olaylar çok sık oluyor. Fenerbahçeli Rüştü'ye
atılan yumruklar, Beşiktaşlı futbolculara edilen küfürler,
Galatasaraylı Necati'ye atılan yumruklar, kendilerini "taraftar"
olarak tanımlayanlarca yapılıyor.
Dün Hürriyet'te, Konya-İstanbul uçağındaki olaylarla ilgili haberi
okurken dikkatimi bir şey çekti.
Galatasaraylı bazı yöneticiler, olaylar sırasında çekim yapmaya
çalışan gazetecilere, "Çekim yapmayın. Bu olayları siz
çıkartıyorsunuz" diye bağırmışlar.
Karşılaşılan her kötü durumda asıl suçluları bir kenara bırakıp
gazetecileri suçlamak modası demek ki spor yöneticilerimizi de
etkisi altına almış.
Sanki gazeteciler birilerini olay çıkarsın diye kiralıyorlar ve
sonra da çıkan olayın fotoğrafını çekiyorlar!
Zannediliyor ki, gazeteciler olup biteni yazmasalar bu olaylar hiç
olmayacak?
Eskiden konuşulan Türkçe'de "Şüyuu, vukuundan beter" diye bir söz
var. "Duyulması, gerçekleşmesinden kötü" anlamına geliyor.
Oysa unutmamak gerekir ki bu tür olayların "gerçekleşmesi" kötüdür,
duyulması değil.
Kötü olayların duyulmasını önlemek ise bugüne kadar hiç kimsenin
sorununu çözmedi.
Öyle olabilseydi Romanya'da Çavuşesku hálá iktidarda olacaktı, bunu
unutmayalım. Demokrasinin vazgeçilmez şartı "halkın olup biten her
şeyden haberdar olmasının sağlanması"dır. Gazetecilerin görevi de
halkın bu özgürlüğünü kullanmasını sağlamaktır.
Irkçı önyargıları gülümseyerek aşmak
NEW York'taki "İkiz Kulelere" yapılan saldırının ardından bu ülke
medyasına hákim olan ırkçı yaklaşımın çok ciddi bir sorun olduğunu
düşünüyordum.
Bütün Müslümanları "pis sakallı ve canavar bakışlı" insanlar olarak
gösteren karikatürler, "Müslüman" kahramanların sadece "terörist"
olabildikleri filmler bu ülkedeki paranoyayı büyüttü ve sonunda
Bush'un Irak macerası için gerekli olan kamuoyunu yarattı.
Geçen gün Amerika'da yeni gösterime giren filmlerle ilgili
haberlere göz atarken bir film dikkatimi çekti. Bu hafta gösterime
giren film "Looking for Comedy in The Muslim World" (İslam
Dünyasında Komedi Aramak) adını taşıyor.
Filmin fragmanında da şöyle denilmiş: "Milyonlarca Müslüman bizden
nefret ediyor! Artık korkmayın. Amerikan hükümetinin yeni bir planı
var."
Plan da şu: Müslümanların espri anlayışlarını inceleyerek onları
daha iyi anlamak. Bunun için bir Amerikalı komedyen, Hindistan ve
Pakistan'a gönderiliyor.
Film Amerikalıların ve Müslümanların farklı kültürlere bakışlarını
"tiye alıyor". Albert Brooks'un yazıp, oynayıp yönettiği filmin,
ırkçı stereotipler ve önyargılardan sıyrılıp sıyrılamadığını,
seyretmediğim için bilemiyorum. Ancak, Amerikalıların artık bu
olayda "gülünebilecek bir şeyler aramaya başlamalarının bile"
önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum.
13 yıl oldu, elde bir şey yok
BUGÜN Uğur Mumcu'nun bir bombalı saldırıyla öldürülüşünün
yıldönümü. 24 Ocak 1993 tarihindeki suikastın ardından yetkililerin
söyledikleri sözleri hatırlamakta hiç zorlanmıyorum. Zorlanmıyorum;
çünkü benzeri her olaydan sonra bu sözleri o kadar çok dinledim ki
artık aklımdan çıkmıyor: Kanı yerde kalmayacak, sorumlular
bulunacak, bu olayın arkasında kim varsa ortaya çıkarılacak
vs...
Uğur Mumcu'nun katillerini ve arkalarındaki destekçilerini bulmak
için 5 savcı görevlendirildi. 3 ayrı komisyon kuruldu. 12 ayrı
hükümette, 14 ayrı İçişleri Bakanı görev yaptı. Ve öğrenebildiğimiz
tek şey suikastı yapan üç kişinin isimleri.
Ne olayın faillerinin bu işi gerçekleştirmek için kimlerden emir
aldıklarını öğrenebildik, ne de arkalarındaki örgütlerin
uluslararası bağlantılarının neler olduğunu.
Yarınki gazetelerde bu yıldönümü nedeniyle eski-yeni birçok
sorumlunun demeçler verdiğini okuyacağız.
Acaba içlerinden hiç olmazsa bir tanesi çıkıp, "Ben görevimi
yapamadım, Mumcu'nun öldürülmesindeki gerçek sorumluları bulamadım.
Özür dilerim" diyebilecek mi?