Kavgam, laikçi milliyetçiliği besliyor
Abone olHitler'in Kavgam kitabının Türkiye'de en çok satan kitap olması, farklı bir yorumla açıklanmak istendi. Doç. Dr. Ayşe Kadıoğlu, "Laikçi milliyetçilik" kavramını çıkardı.
SABANCI ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. AYŞE
KADIOĞLU:"Kavgam'dan beslenen laikçi milliyetçiliktir" Doç.
Kadıoğlu, "Vatanseverliği tekeline alarak yapılan siyaset faşizan
bir siyasettir. Laikçi ve muhafazakâr milliyetçilik var. Bugün
faşizanlıkla dans eden laikçi kanat milliyetçiliği" diyor DERYA
SAZAK: Irak işgalinin yol açtığı anti - Amerikancı refleks, AB
hedefinden sapmalar, Nevruz'da Türk bayrağının yakılmasına tepki
gösteren ordunun, 'Sabrımız taşıyor' mesajı. O arada 'best seller'
olan Hitler'in Kavgam'ı... Nereye gidiyoruz? AYŞE KADIOĞLU: Bir
milliyetçilik rüzgârı var, kitapçılarda Kavgam'ı görüyorum ama
tepki çeken sözlerine rağmen Orhan Pamuk'un Kar romanı da çok
satanlar arasında. Listelerde beraber ilgi görüyor, Türkiye böyle
bir yer. Türkiye'deki kuşatılmışlık, 'kaybetme' duygusu mu,
Kavgam'ı ilginç kılan? Yoksa, Doç. Aslı Tunç'un tanımıyla 'pop -
ikon' olarak ideolojik içeriği boşaltıldıktan sonra pazarlanması
mı? 1. Dünya Savaşı gazileri Nazilerin kuruluşunda etkendir. Hitler
de savaşa gitmiş ve çok büyük hayal kırıklığına uğramış. Kaiser
ülkeyi terk eder, 'Biz bunun için mi savaştık?' diye oturup ağlar.
1923'te başarısız Birahane darbesiyle Hitler hapse atılır. Kavgam'ı
(Mein Kampf) yazar. Kitabın adını yayıncı koyar. Hitler şunu
önermiş: 'Yalana, Aptallığa ve Korkaklığa Karşı 4,5 Yıllık
Mücadele' Kitleleri etkilesin diye, 'Kavgam'a çevrilir. Enteresan
fakat kötü yazılmış bir kitap. Faşizmin, muhafazakârlıktan nasıl
ayrıldığını görürsünüz Hitler'in kişiliğinde. Faşizmin yükselişini
anlamak için okunacak daha iyi kitaplar var. Hitler'in Kavgam'ı bir
'milliyetçilik manifestosu'dur. Etnik milliyetçiliği savunur.
Yalanlar da var kitapta. Çok iyi bir ressam olarak kendisini sunar.
Oysa resmi iyi değildir, Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'ne
alınmaz, mimarlık oku derler. Akademi, Hitler'i bir ressam olarak
kazansa tarih başka türlü yazılırdı, belki 50 milyon insan
hayatından olmazdı. Çerçeve doldurmak üzere yapılan resimlerle
hayatını kazanmış Viyana yıllarında. Hitler'in bir korkusu vardır.
Proleterleşmemek isteyen bir orta sınıf korkusu. Bu daha sonra
Nasyonal Sosyalist harekete yansır. Yahudi karşıtlığı nasıl
oluşuyor? Sermayeye ve basına karşı da tepkili. Hitler'in çok
etkilendiği Viyanalı G. R. Schönerer var. Bu kişi Viyana'da toprak
sahibidir ve milletvekili olur. Hitler'i hayatı boyunca etkileyen
bir slogan söylemiştir: 'Museviler olmadan, Roma olmadan,
Almanya'nın çatısını çatmak.' Hitler'in amacı, hayatı boyunca
başucunda asılı duran bu slogan olmuştur. Dinin yerine geçecek bir
ideolojinin yaratılması çabasını görüyoruz. Ben 19. yüzyılın sonu
ile bugün yaşadıklarımız arasında çok ciddi paralellikler olduğunu
düşünüyorum. Yükselen milliyetçi dalga ve yeni sağ açısından. Yeni
sağ Yeni sağı, klasik muhafazakârlardan ayıran, halka yakınlığıdır.
Daha avam bir ideoloji olarak ortaya çıkar. Klasik muhafazakârlık
seçkinci bir ideolojidir. Klasik muhafazakârlık avamlaştığında
faşizan bir yapı ortaya çıkıyor. 19. yüzyılın sonu ile bugünkü
Türkiye arasında bir bağ kurarsam, o dönemde yükselen milliyetçi
dalganın 'ötekisi', yani düşmanı sosyalistler, Yahudilerdir.
Bugünkü Türkiye'de yükselen milliyetçi dalganın 'ötekisi' kim diye
baktığımda, liberaller, demokratlar ve aydınlar görünüyor. Türkiye
siyasetinde bir eksen kayması derken, AB sürecini destekleyen
aydınlarla, güvenlik politikalarını öne çıkaran güçler arasında
milliyetçilik refleksine dayalı bir bölünmeden, karşıtlıktan mı
bahsetmek gerekiyor? AB trenine atlayan insanların 'memleketi
sattığını' düşünen çevreler var. Vatanseverliği tekeline alan bir
anlayış geçerli. Ulus devletin geleceğinin küreselleşme ve AB
nedeniyle tartışıldığı, vatandaşlığın ulus devletten boşanıp, insan
haklarına bağlandığı bir dönemde, ulusal egemenlik tartışması
yeniden gündeme geliyor. Aslında bu korkular yersiz. Böyle
vatanseverliği tekeline alarak yapılan siyaset faşizan bir
siyasettir. Liberal ve demokratlar da vatanseverdir. Ülkeyi
satmazlar! AB trenine atlamayı öne sürmek vatanseverlikten çark
etmek anlamına gelmez. Milliyetçiler bugün tartışmayı o yöne
itiyorlar. Siz 'vatanı satanlar' safına düşürüldüğünüz anda
meşruiyetinizi yitiriyorsunuz. Bunun zorlanması milliyetçilikten
öte faşizan bir rüzgârdır. Türkiye'de muhafazakâr milliyetçilik
var. Bir de laikçi kanadın dile getirdiği milliyetçilik. Bugün
faşizanlıkla dans eden, Kavgam'dan beslenen aslında laikçi kanat
milliyetçiliğidir. Sol, hiç bu kadar devletçi - statükocu
olmamıştı. Soldaki partiler orta alt sınıflardan, yoksullardan
uzaklaştılar. Kızılelma koalisyonu neden oluştu? Çünkü, laik kesim
tutkalını yitirdi. Türkiye'deki solun geleneğinde devleti kutsamak
var. Ancak dışarıda buna sol denmez. O yüzden Türkiye'de CHP ve o
gelenekten gelen partiler sosyal demokrat olamadılar. AB sürecinde
devletin gücü törpülendiği için eskiden sol olan kimi akımlar
milleti kutsamaya başladılar. İşçi Partisi, Atatürkçü Düşünce
Derneği ve Ülkü Ocakları el ele poz verdiler. Kızılelma koalisyonu
budur. Kızılelma tartışması Kızılelmacı olmadan, Irak işgaline
karşı çıkmak da, demokrat olmak da mümkün... AB'nin getirdiği bir
demokratikleşme rüzgârı var. Buna karşı İstiklal Savaşı dönemi
seferberliği üzerinden siyaset yapmak yanlış. Artık Cumhuriyet'in
demokratikleşmesi söz konusu. Ulus devletin kuruluş
parametreleriyle, geçmişin korkularıyla bugün yaşayamayız.
Cumhuriyet'in temel ilkesi olan ulusal egemenliğin hedefi
Batılılaşma iken bugün Batı 'ulusal egemenlik' retoriğinin dışına
çıkmamızı istiyor, öyle de bir ironi var. CHP'den MHP'ye kayış
Türker Alkan'ın yorumuyla, 'Bizim faşizmimiz kendi felaketini
yaratmıştır, Kahramanmaraş katliamı, Sivas'ta aydınların yakılması
yakın tarihimizin acı olayları, Hitler'e ayrıca öykünmemizi
gerektirmiyor!' Türkiye'de faşist geleneğin Avrupa'dakine hiç
benzemediğini düşünüyorum. Alman faşizmi, Nasyonal Sosyalist
Parti'nin, Nazilerin devleti ele geçirmesidir. Türkiye'de o kadar
güçlü bir devlet geleneği vardır ki bir siyasi partinin o yapı
üzerinde tahakküm kurması zordur. Fakat şimdi AB süreciyle devletin
kutsallığı biraz törpüleniyor ya, laik kesim şimdi millette arıyor
bu kutsallığı. İşte bu aleni faşizanlıktır. CHP'den medet uman
fakat aradığını bulamayan kesimlerin, milliyetçi dalgayı
yükselterek MHP'yi güçlendirmeye çalıştığını düşünüyorum. Bundan
sonra siyasetin ekseni, bir yanda AB'ci, küreselleşmenin sosyal
adalet üzerindeki etkilerini eleştiren ancak demokratikleştirici
etkisini kabullenmiş kesimlerle, -ki 17 Aralık'a kadar AKP bunu
temsil etti- İstiklal Savaşı seferberliği, anti - emperyalizm
üzerinden siyaset yapan daha milliyetçi taraflardan oluşacak. Sol
artık gündemde değil Türkiye'de 2007 seçimlerini yine muhafazakâr
çoğunluk mu belirleyecek? Solsuz bir demokrasiye mi gidiyoruz? Bir
denge kurulması gerekiyor ama ne yazık ki sol gündemde değil artık.
AKP'nin karşısına çıkacak partiler, MHP ve DYP'dir diye
düşünüyorum. Milliyetçi akımların bugün AKP'ye çalıştıklarını
düşünüyorum. Türkiye'de yükselen bu milliyetçi dalga, karşısına
liberal demokrat aydın kesimleri aldı. Onları 'memleketi satmak'la
suçluyorlar. Oysa bu insanlar AB'yi bir 'Garbzede' Batı
çılgınlığına düştükleri için seçmediler, 'antimiliter' oldukları
için destekliyorlar. Hitler'i okuyan faşist olmaz Kavgam'ı kimler
okuyor, gençler mi? Yasaklansın düşüncesi var. Yasaklanmaması
gerekir. Partisiz kalmış laikçi kesimin hislerine tercüman
olabilecek bir kitap. Tarih merakıyla okunduğunu sanmıyorum. Hitler
fetişi öne çıkıyor. Hitler'i okuyarak faşizme kayar mı bir toplum?
Kavgam'ı okudu diye faşist olmaz insanlar. Kötü de anılsa dünyayı
birbirine katmış bir diktatörün hayatı. Merak edilebilir,
okunabilir. Ancak bu kitabın, Hitler'in fetişleştirilmesi, var olan
faşizan bir dalganın habercisidir. AKP milliyetçi olursa kaybeder
AKP hükümeti nerede duruyor? 17 Aralık'ta AB'den müzakere takvimi
alındıktan sonra tereddütler başladı... AKP bir yol ayrımında. Oyun
teorisinde 'mahkûmun dilemması' diye bir çelişki vardır. Onu
yaşıyor. AB trenine atlıyor. Demokratikleşmeyi sağladıkça kendi
meşruiyeti güçleniyor. Ancak AB trenine atladıkça da kendi altını
oyuyor. Diyalektik bir durum var. Mevcudiyetine yardımcı olan süreç
AKP'nin aşınmasına da sebep oluyor. Türban sorununun çözümü gibi,
kendi kitlesine özgürlükler alanında verdiği sözleri de tutamıyor.
AB'ye doğru ilerlerken bunu çözeceğini düşünürken, Fransa'da,
Almanya'da bazı eyaletlerde gözlenen türban yasağı AKP tabanındaki
beklentiler açısından düş kırıklığı yarattı. AKP, İslami bagajı
olan bir siyasi parti olarak iktidara geldi. AB politikasına destek
verdiği için burjuvazinin de desteğini sağladı. AKP'nin artık bir
karar vermesi gerekiyor. Türkiye'de bugün estirilen milliyetçi
rüzgâra bakıp da 'Tabanımı kaybediyorum' diye milliyetçi yöne çark
ederse AKP kaybeder. Çünkü milliyetçiliğin sahipleri var
Türkiye'de; MHP, DYP gibi. O alanı AKP'ye bırakmazlar. AKP'nin,
faşizanlığa kapılmayıp muhafazakâr bir parti olmayı seçmesi
gerekiyor. Liberal bir parti olması da zor. AKP'nin AB'ye yönelik
kararsızlığı, 'muhafazakâr demokrat' kimliğine de gölge düşürdü,
basına karşı sertleşen tutumu, Ceza Yasası'ndaki ifade özgürlüğünü
kısıtlayan düzenlemeyi savunuyor olması, 'AKP değişti mi?'
tartışmasını yeniden gündeme getirdi. Güneydoğu konusunda Kürtler
de bir açılım bekliyordu. Öcalan'ın yeniden yargılanması isteği de
AKP'yi rahatsız edecek. Seçim de yaklaşıyor. AKP de yükselen
milliyetçi dalgaya yelken açmak istemez mi? Bunu düşünüyorlardır.
Milliyetçi dalgaya karşı durmak zor. Bu duygular yükselir,
bayraklar asılır ama oy vermeye sıra geldiğinde insanlar hep
rasyonel düşünür. Türkiye'de sandık hep bunu göstermiştir. Çünkü
sokaklara dökülen bu insanlar son kertede sosyal ve ekonomik
durumlarına bakarlar. AKP'nin de sosyal adalet refleksini hiç
kaybetmemesi gerekiyor. Ayşe Kadıoğlu kimdir? İstanbul Sabancı
Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nde siyasal
bilimler alanında doçent olarak görev yapıyor. Daha önce Boston
Üniversitesi, Tufts Üniversitesi ve Bilkent'te ders verdi. Stanford
Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi'nde araştırmacı olarak
bulundu. MİLLİYET DERYA SAZAK