Kavanozdaki adam…

Nesrin YILMAZ nesriny@internethaber.com

Yıllar önce TRT ekranlarında bir dizi vardı bilmem hatırlar mısınız…

 

“Kavanozdaki adam…”

 

Çocukluğumun en etkili dizilerinden biriydi…

 

Yıllar geçti unutamadım bir türlü…

 

Dizinin kahramanı, aniden baş gösteren ve onu ölümün eşiğine getiren bir rahatsızlığa yakalanıyordu, buna sebep olan şey beyninde büyüyen bir tümördü. Beyin nakli üzerine araştırmalarıyla uluslararası şöhret kazanan bir Profesörün yaptığı ameliyatla, kendisine okuma-yazma bilmeyen bir kan davası kurbanının beyni naklediyor ve ameliyatın ardından kendini, taşıdığı beynin sahibi adam olarak biliyor, bedenini ve yaşamını yadırgıyordu. Beyni kendisine nakledilen adam gibi düşünmeye başlıyordu…

 

Hani insanın tüylerini diken diken eden cinsten bir kurgu…

 

Ve geçenlerde yine buna benzer bir haber vardı, Amerikalı bir adam beynine kurşun sıkarak intihar etmişti ve kalbi, kalp nakli bekleyen bir adama nakledildi ve sonra onun kalbini alan adam, kalbini aldığı adamın karısına âşık oldu ve aslında aynı son onu da bekliyordu… Beynine sıktığı bir kurşunla hayatına son verdi… Bu gerçek bir olay…

 

Beyin nakli henüz gerçekleştirilemedi ama ne zaman kalp nakli yapıldığını duysam bu dizi ve bu gerçek olay gelir aklıma ve ürperir bedenim…

 

Düşünürüm…

 

Aslında aşk da bir kalp naklidir diye…

 

O kadar çok sever ki yürek karşısındakini, hiç fark etmeden o oluverir beden…

 

Onun gibi davranmaya, onun sevdiklerini sevmeye, sevmediklerinden nefret etmeye başlarsın aslında hissetmeden…

 

Başka biri oluverirsin aniden…

 

Hiç sevmediğin bir içeceği içmeye, hiç ilgini çekmeyen spor dallarına ilgi göstermeye, hayata onun penceresinden bakmaya çalışma çabası baş gösterir…

 

Böyledir aşk…

 

Kalbin bir anda yer değiştiriverir, unutur kendini, bir başka kalp oluverir…

 

Kalp naklidir aşk…

 

Ve gerçek nakil gibi…

 

Kalbini bir başkasına veren hep kaybeder…