"Katsayının hukuki dayanağı yok"
Abone olFarklı katsayı uygulamasının hukuki dayanağı olmadığını söyleyen Eğitim Bir-Sen Genel Merkezi, yargının bu gidişata 'dur' diyeceğine inandıklarını açıkladı.
"Üniversiteye giriş sisteminde YÖK tarafından 1999’da yapılan
keyfi değişiklik, geçen sürede eğitim sistemimizi felç etmiş ve
yüzbinlerce çocuğun üniversite okuma hakkını gaspederek hayatlarını
karartmıştır." diye bir açıklama yapan Eğitim Bir-Sen Genel
Merkezi, devamla şu görüşlere yer verdi: "Bugün bu hukuk dışı,
objektif, ölçülebilir bilimsel ölçütlerden yoksun, tümüyle keyfi
uygulamayı, tüm mağdurlar adına dava konusu yapmış bulunuyoruz.
Bilindiği gibi YÖK bu farklı katsayı uygulamasına önce 0,2 – 0,5
şeklinde düzenleyerek başlamıştı. Üç yıl bu şekilde sürdürülen
uygulama daha sonra yine keyfi biçimde 03, - 0,8 şeklinde
değiştirilmişti. Geçen hafta yaptıkları toplantıda ise bu sefer
0,45- 0,6 şeklinde bir düzenleme gündeme gelmiş ancak
reddedilmişti. Burada hukukçularımız başta olmak üzere tüm
kamuoyumuzun dikkatini çekmek istediğimiz husus, bu sayıların
belirlenmesindeki keyfiliktir. Amiyane tabirle “kafadan” belirlenen
bu sayıların, meslek lisesi mezunlarının en temel anayasal hakkı
olan üniversite okuma haklarını nasıl gaspettiği tüm kamuoyumuzun
malumudur. Mesleki eğitimi teşvik etmek amacıyla meslek lisesi
mezunlarına, mezun oldukları lisenin eğitimini daha gelişkin
düzeyde sunan fakültelere girerken teşvik puanı verilebilir. Oysa
bugünkü sistem, öğrenciyi seçtiği lise dolayısıyla
cezalandırmaktadır. Üstelik o liseleri henüz reşit olmadıkları için
kendileri de seçmemişlerdir. Ortaöğrenim başarı puanı aynı olan iki
öğrenciden birinin puanını 0,3 ile diğerininkini ise 0,8 ile
çarparak üniversiteye girişte eşitlik ilkesini esastan ihlal eden
bugünkü uygulama savunulamaz. Bu uygulamanın yürütülmesinin
durdurulmasını ve iptalini istiyor, bu taleple Danıştay’a dava
açıyor ve bizimle birlikte dava açan öğrencilere destek vermek
üzere burada bulunuyoruz. Farklı katsayı uygulaması en başta
Anayasamızın “Başlangıç” bölümünde yer verilen; “Her Türk
vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve
sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi
varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip
olduğu;” hükmüne aykırıdır. Yine anayasanın 5. maddesinde devletin
görevleri sayılırken yer verilen “kişinin temel hak ve
hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi
için gerekli şartları çalışmaya hazırlamaktır.” ifadeye aykırıdır.
Anayasanın 10. maddesindeki; “…Devlet organları ve idare makamları
bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak
hareket etmek zorundadırlar.”, 27. maddesindeki; “Herkes, bilim ve
sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu
alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.”, 42. maddesindeki;
“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim
hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. …”
hükümlerine açıkça aykırıdır. Bugün hukukun belirleyiciliğine olan
inançla ve keyfiliğe son verilmesi için bir kere daha yaşanan büyük
adaletsizliği kamuoyuyla paylaşmak üzere burada; Danıştay’ın
önündeyiz."