Katliam raporunda ilginç sonuç
Abone olMardin'in Mazıdağa ilçesine bağlı Bilge köyünde 6 çocuk, 3'ü hamile 16 kadın ile 22 erkeğin katledilmesinin ardından, 22 bilim adamının hazırladığı rapor tamamlandı.
Mardin'in Mazıdağa ilçesine bağlı Bilge köyünde 6 çocuk,
3'ü hamile 16 kadın ile 22 erkeğin katledilmesinin ardından, Hayat
Boyu Eğitim Gelişim Derneği'nin (HEGEM) yaptığı, Mardin
Valiliği'nin de alan çalışmalarına destek verdiği çeşitli
üniversetilerden 22 bilim adamının hazırladığı rapor tamamlandı.
Raporda "Olayın terörle ilgisi yok" dendi.
Merkezi Trabzon'da bulunan HEGEM Başkanı Adem Solak'ın editörlüğünü
yaptığı ve 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın nedenlerini
araştırarak, sosyal bilimler perspektifinde çözüm önerileri sunmayı
amaçlayan 123 sayfalık rapor, Muğla Üniversitesi'nden Prof. Dr.
Nurgün Oktik, Gazi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Tevfik Erdem ve Aile
Araştırmaları Genel Müdürlüğü'nden sosyolog Ercan Şen tarafından
hazırlandı.
KORUCULUK ARAŞTIRILDI
Raporda, Bilge köyünün sosyal ve ekonomik yapısı, daha önce
meydana gelen olaylar, 44 kişinin öldürüldüğü katliam, katliam
zanlılarına ait bilgiler ve ifadeleri, katliamın nedenlerinin yanı
sıra, ekonomik ve sosyal bir neden olarak ''koruculuk'' sistemi ile
sosyolojik bir neden olarak ''Aşiret ve ataerkil aile'' yapısı ele
alınıyor.
Ayrıca, inceleme aşamasında bilim adamlarının katıldığı ''beyin
fırtınaları toplantıları''ndaki görüşlerine yer verilen raporda,
bölgedeki şiddet olayları ele alınıyor. Raporda, daha önce
açıklanan bazı raporlar ile medyaya eleştiriler de
yöneltiliyor.
Raporun son bölümünde ise 22 bilim adamının, olaya ilişkin genel
değerlendirmeleri ile yapılması gerekenler sıralanıyor.
GELENEĞE HAPSEDİLMİŞ İNSAN
Raporun bu bölümünde, Bilge köyünde yaşananların ve bireyleri
şiddete yönlendirenin, içinde bulundukları şiddeti besleyen ve
destekleyen yapı olduğu savunuluyor.
''Bölgede çok güçlü bir aşiret geleneği ve bu gelenek
içinde hapsedilmiş bir birey profili'' bulunduğunun
vurgulandığı raporda, ''bireyin bu güçlü aşiret ve ataerkil aile
içerisinde adeta buharlaştığı'' belirtiliyor. ''Körü körüne, mutlak
itaatin'' olduğu bu durumun, iradesini ve gerektiğinde tepkisini
ortaya koyamayan bireyi, ''en aşağılık cinayetleri işlemeye
yönlendirebildiğinin'' anlatıldığı raporda, şu görüşlere
yer veriliyor:
AİLE MECLİSİ NE DERSE YAPIYOR
''Birey adeta büyülenmiş gibi aile meclisi veya aşiretler
tarafından alınan kararlar doğrultusunda ailesinin en yakın
fertlerini gözünü kırpmadan öldürebilmektedir. Güçlü aile-aşiret
yapıları kendisine itaatkar hale getirdiği bireyin adeta
özgürlüğüne ipotek koymuştur. Bireylerin aşiret ya da ataerkil
aileler etrafında bütünleşmelerine neden olan durum, insanların bir
haksızlıkla karşı karşıya kaldıklarında, haklarını aramada bir
çözüm yolu olarak devlete başvurma yerine kendi başlarına,
kendi güçlerini birleştirerek çözüme ulaşmaya
çalışmalarıdır.''
''HUKUK BİLENE GÖRÜŞ SORULMAZ''
''Bölge insanında, resmi adalet sisteminin her zaman güçlüden yana
olduğuna dair güçlü bir inanış vardır'' denilen raporda, şu
ifadelere yer veriliyor:
''O nedenle yaşanan ihtilaflarda, okumuş insanlara, hukuk bilen
kişilere görüş sorulmaz, sorunları kendi anlayış ve yöntemleriyle
halletme yoluna giderler. Bölge insanının hak arama mücadelesini
yürütebileceği zeminin resmi makamlar ve yollar olduğu ve burada
adaletin terazisinin taraf tutmadan objektif kararlar alabileceği
hissi ve güvenini bölge insanına kazandırmak gerekmektedir.''
Şiddet olgusunun ortaya çıkmasında ve yoğunluk kazanmasında
bölgesel faktörlerin dışında başka etkenlerin de olduğu vurgulanan
raporun sonuç bölümünde, Bilge köyünde yaşanan olayın anlık bir
olay olmayıp, birbirine bağlı olarak ekonomik, sosyal ve politik
birçok olayı içinde barındırdığına değiniliyor.
''OLAYIN TÖREYLE İLGİSİ YOKTUR''
Bu olayın Mardin'e has bir olay olmayıp hem Türkiye'de hem de
dünyanın birçok yerinde yaşanmış ve yaşanabilecek olduğundan söz
edilen bu bölümde, şu tespitlere yer verildi:
''Olayın töreyle ilgisi yoktur. Olayı inceleyenlerin çoğunun
belirttiği gibi, olayda ekonomik çıkar ve güç çatışması ve
sistemden kaynaklanan bazı sorunlar birbirini tetiklemiştir. Olay
tamamen şiddeti içinde barındırmaktadır. Kapalı ve geniş aile
görünümündeki failler, kendi adaletlerini gerçekleştirmişlerdir.
Şiddet araçlarına sahip olmak ya da kolay erişim, şiddet
eylemlerini kolaylaştırmaktadır. Bu olayda erkek failler korucu
olup hepsinin silahı vardır. Bu köyde yaşananlar bölge açısından
bir birikimin patlaması olarak nitelendirilebilir. Yıllardır
bölgede süren çatışma ve koruculuk sisteminin işleyişi de bu olayın
nedenlerinden birkaçı olarak değerlendirilebilir. Eğitim düzeyinin
düşük olması, nüfus yoğunluğu ve gelirin kaynağının bu olayda
önemli bir rolü vardır.
Özellikle bölgede koruculuktan başka işin üretilmemiş olması da
modern bireyin ortaya çıkmasında büyük bir engel oluşturmaktadır.
Bölgedeki geleneksel erkek kültürünün sürdürülmesi, kadınların
eğitim düzeyinin düşük olması da şiddetin yaygınlaşmasında önemli
bir etkendir. Medyanın uzun yıllardır bu bölgede 'modern
ataerkilliği' ön plana çıkaran programlar yapması da bu tür
olaylarda önemli bir etkendir.
Çocuk hakları, kadın hakları, insan hakları gibi demokrasi
kültürünün temel değerleri henüz bölgeye taşınamamıştır. Bu da
şiddetin adeta bölgede kültürleşmesine yol açmış, her çeşit şiddet
riskini yaygın hale getirmiştir. Çok uzun yıllardan beri, özellikle
memurlar için bölgenin bir sürgün yeri olarak görülmesi, başta
eğitim olmak üzere çağdaşlaşmayı sağlayacak temel hizmetlerin
aksamasına yol açmıştır. Devlet adına iş yürütenler, şiddeti çözme
konumunda iken ne yazık ki zaman zaman şiddet uygulayan
olmuşlardır.''
ÖNERİLER
Raporun son kısmının ''öneriler'' bölümünde ise kadınların sürekli
şiddete maruz kaldığı ve çocukların şiddet görerek büyüdüğü her
çevrede sıra dışı şiddet olayları yaşanması riski olduğu
vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
''Şiddet kültürünün doğallaştığı bölgelerimiz başta olmak üzere
benzer olayların yine yaşanması olasılığı çok yüksektir. Bu açıdan
kurumlar her yönüyle hazırlıklı bulunmalı, kurumlar arası işbirliği
kültürü böyle olaylar olmadan geliştirilmelidir.
Çocuk koruma kanunu gereği, ilgili kuruluşlar böyle durumlar
karşısında rollerini doğru oynamalıdırlar. Bu açıdan ülkemizin her
bölgesinde 'Çocuk Eğitim Kampüsleri' acilen kurulmalıdır. Mardin
ilinde olaydan önce başlatılan 'Eğitim Yoluyla Şiddetin Azaltılması
ve Suçun Önlenmesi Projesi'ne ve özellikle aile eğitimi
seferberliği çalışmalarına kararlı ve etkili bir şekilde devam
edilmelidir.''
''BÖLGE ÇOCUKLARININ YATILI OKUMALARI
ÖZENDİRİLMELİ''
Başta nüfus planlaması olmak üzere, sağlık ve sosyal hayatla ilgili
yaygın bilgilendirme kampanyalarının başlatılması gerektiği
vurgulanan raporda, ''Bu bağlamda okullar uygun zamanlarda birer
Aile Eğitim Merkezi haline dönüştürülmelidir. Şiddet, ancak yaşamın
değerli kılınması eğitimiyle önlenebilir. Sistemin bireye verdiği
değer ve bunun gerçek hayata yansıması önemli tutulmalıdır''
denildi.
Bölge çocuklarının her türlü masrafı devletçe karşılanmak üzere,
değişik illerde ve yatılı olarak okumalarının özendirilmesi
gerektiği vurgulanan raporda, başkaca sıralanan bazı öneriler de
şöyle:
''Bölgede güçlü bir sosyal bilimler üniversitesi kurulmalıdır. Bu
bölgede hizmet üretmeleri için ülke düzeyinde sivil örgütler
özendirilmeli ve devletçe desteklenmelidir. Bölgede insan hakları,
çocuk ve kadın hakları bilinci her yolla geliştirilmelidir. Bilge
köyü olayı sonrası mağdur duruma düşen tüm çocuklar en kısa zamanda
devlet korumasına alınmalı, önce psikolojik tedavileri yapılmalı ve
sonra eğitimlerine devam etmeleri için her fırsat
sağlanmalıdır.''
''MARDİN VE DİĞER İLLERDE RİSK HARİTALARI
ÇIKARTILMALI''
Bölgenin tamamında devlet adaletinin ön plana çıkartılarak,
güvenlik zafiyetinin tamamen ortadan kaldırılması gerektiği
vurgulanan raporda, şunlar belirtildi:
''Toplumda demokrasi kültürünü geliştirmek, şiddetle ilgili
farkındalık duygularını yaratmak için bölgede sürekli ve yaygın
kültürel etkinlikler yapılmalıdır. Mardin ili, ilçeleri ve köyleri
için risk haritaları çıkartılmalı, bu çalışma tüm diğer iller için
de yapılmalıdır. İlgili tüm kurumlara sosyologlar alınmalıdır.
Kurumların, ailelerin, toplumun gelişimi-değişimi sosyolojik olarak
araştırılmalı, ihtiyaç duyulan çözümler zamanında üretilmelidir.
SHÇEK ve RAM gibi kuruluşların kadroları güçlendirilmeli,
okullardaki rehber öğretmen açığı giderilmelidir.''