Kastamonu'da acı olay! Balığı sofrasına koyamıyor: Elleri ve ayakları bağlanıp...
Abone olKASTAMONU'da 43 yıl önce Selahattin Öztürk ile oğlu Vedat Öztürk’ün öldürülmesi olayıyla ilgili aradan geçen zamana rağmen olayın şüphelileri yakalanamadı. Öztürk ailesi, dua edecek bir mezarın dahi olmadığını belirterek, faillerin bulunmasını istedi.
Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde Yukarı Karaca Mahallesinde ikamet eden ve balıkçılık yaparak geçimini sağlayan Selahattin Öztürk, yer davası yüzünden kardeşi Mustafa Öztürk ile sık sık anlaşmazlık yaşadığı iddia edildi. 1978 yılında bir otelde ortağı ile birlikte yemek yedikten sonra sahilde yürüdüğü sırada bir anda yere yığılan Selahattin Öztürk, ilk olarak Abana Devlet Hastanesine kaldırıldı.
İlk müdahalesinin ardından Selahattin Öztürk, İnebolu Devlet Hastanesinde kaldırılmasına rağmen kurtarılamadı. Yapılan inceleme sonrasında Selahattin Öztürk’ün zehirlenerek öldürüldüğü açıklandı. Buna rağmen olayla ilgili herhangi bir yargılama yapılmazken, suçluları da tespit edilemedi.
Cinayetin failleri bulunamadı
Babasını kaybettikten sonra ailenin geçimini üstlenen ve balıkçılığa başlayan 16 yaşındaki Vedat Öztürk te, 6 ay sonra işkence edilerek öldürülmüş halde bulundu. Bulunduğunda Vedat Öztürk’ün, elleri ile ayaklarının bağlandığı ve kaldığı barınağında yakıldığı belirlendi. Bu olayın ardından yürütülen soruşturmada da failler bulunamadı.
Mezarlara tahrip edilerek başkalarına satıldı
6 ay arayla öldürülen baba ile oğlu, yan yana toprağa verildi. Bir süre sonra Selahattin Öztürk’ün kardeşi Mustafa Öztürk, mezarların bulunduğu alanı tahrip ederek başkalarına mezar yeri olarak sattı. Yıllar sonra Selahattin Öztürk’ün kızları Nurten Başarır ve Seher Öztürk Sönmez, büyüdüklerinde babalarının mezarını yaptırmak istemelerine rağmen yerini bulamadı. Babasından ve kardeşinden sadece aileye geride çekilmiş bir tek babanın fotoğrafı kaldı. Öztürk ailesi, dua edecek bir mezarları dahi olmayan babaları ve kardeşinin 43 yıl önceki acıyı halen bugünkü gibi yaşadıklarını belirterek, faillerin bulunmasını istedi.
“Eşim zehirlenerek öldürüldü”
Eşi Selahattin Öztürk’ün 1978 yılında zehirlenerek öldürüldüğünü iddia eden 82 yaşında Emine Öztürk, “1978 yılında oldu bu olay. Bizim efendiye çorba içelim demişler otel sahibi. Sonra otelde çorba içiyorlar. Yarım saat sonra bana bir şeyler oluyor diyerek beni deniz kenarına götürün diyorlar. Deniz kenarında eşim hiç kalkamıyor. Oradan Abana ilçesine götürüyorlar. Zehirlenmiş diyorlar, Abana bilemeyince İnebolu’ya gönderiyorlar. Buraya geldiğinde eşim hastanede ölmüş” dedi.
“Oğlum, Kadir Gecesi işkence edilerek, yakılarak canice öldürüldü”
Eşinin komşularına dağıttığı balığı 43 yıldır sofrasına koyamadığını dile getiren Emine Öztürk, “Oğluma balığa gitme dedim. Oğlum, bak baban nasıl öldürüldüyse sende öyle olursun dedim. Gece gitme gündüz gidersin dedim. Ramazan ayıydı hatta Kadir Gecesiydi. Dolma yapmıştım. Ben teravih namazına gittim. Oğluma da dolma falan koyuverdim. Ben balığa erken çıkarım diye evden gitti. Gece yarısı oldu, arkadaşları Ömer ile Ahmet geldi. Oğlumu Vedat’ı sordular evde mi diye. Ne olduğunu gündüz öğrendim. Oğlumu yakmışlar, öldürmüşler. Ben gidip bakamadım cenazesine, başına vurmuşlar. Ayaklarını ve ellerini birbirine bağlamışlar. Çok işkence yapmışlar, oğlumu yıkayan hoca anlattı bana” diye konuştu.
“Kaynım, eşin ölünce Kurban keseceğim dedi, dediği gibi kesip dağıttı”
Kaynım, eşin ölünce Kurban keseceğim dedi. Kardeşi ölünce dediği gibi kesti de dağıttı da. Eşim ölünce kaynımın bizlere hiçbir yardımı da olmadı. Eşim ölünce bizi bahçeye dahi koymadı. O zamanları bahçe yapıyordum, o bahçeye dahi koymadı bizi” şeklinde konuştu.
“Ne eşimle ilgili ne de oğlumla ilgili kimse yargılanmadı”
Ne eşiyle ilgili ne de oğluyla ilgili kimsenin yargılanmadığını anlatan Emine Öztürk, “Ben, hem eşimin hem de oğlumun olayıyla ilgili birisinin hapis yattığını bilmiyorum. Ne oğlumla ilgili ne de kocamla ilgili kimse yargılanmadı. Sadece eşime zehirlenmiş dediler. Bana kaynımın zehirlediğini söylediler. Ben de biliyordum zaten. İnsan tuttu, kendisi de burada durdu. Oğlumu da öldürten kaynımdır. Ben her iki olayı da ondan bildim” ifadelerini kullandı.
“Eşim öldükten sonra bir daha balık yiyemedik”
Eşi öldükten sonra bir daha balık yiyemediğini söyleyen Öztürk, şöyle konuştu: “Eşim, mahalleye geldiğinde kalkan balığını bütün bir şekilde komşularımıza dağıtırdı. Sepetin içerisinde kalkan balığını bütün şekilde komşularımıza dağıtırdım. Elimiz o zaman çok boldu. Çocuklarını çok severdi. Çocuklarına doyamadan öldü. Benim efendi öldükten sonra biz, hiç kalkan balığını ağızıma süremedik. Eşim ölmeden kalkan balığı evden taşıyordu. Bütün komşularımızda balık yemeye doymuştu.”
“Beni kandırarak elimizdeki arsayı da aldılar”
Vekalet verdiği kişiler tarafından kandırıldığını ve elindeki arsanın da alındığını iddia eden Emine Öztürk, şöyle devam etti: “Kaynımın oğlu Hamdi geldi yanıma. Yenge tarlayı satalım, sana 20 bin lira para düşer dedi. Buraya postaneden adam yollayalım dedi. Bana 20 bin lira arsadan para kazanırsın diyerek kandırdı. Biz vekalet verdik, ondan sonra elimizi de kuruttu. Bir gün haber geldi, 800 lira bankaya para yatmış. Bunu duyunca başımda aşağıya kaynar sular döküldü. Bende beddua ettim, Allah hayrını görmeyin diye. Şimdi ise eşimden bir tek bana bir fotoğrafı kaldı.”
“Babamın ve abimin ölümleriyle ilgili kimse ilgilenmeyince her iki davada düşmüş”
Babasının 1978 yılında öldüğünü belirten 51 yayındaki Nurten Başarır ise şu ifadeleri kullandı: “Çorba içtikten sonra zehirlenmiş dediler. Sonra konuyu araştıran olmayınca annemde cahil, ilgilenen olmayınca davada düşmüş. Babamdan 6 ay sonra abim ölmüş. Başına tüple vurmuşlar, ellerini ve ayaklarını bağlamışlar. Sonra kardeşime otopsi yapmışlar. Aynen babamın ölümünde olduğu gibi abiminde ölümüyle ilgilenen olmayınca dava düşmüş. Annem cahil, geliri de yok, ilgilenemeyince her iki davada düşmüş. Bahçemiz vardı, bahçe için yapıldı deniliyor. Bizi babam öldükten sonra bahçeye koymazdı, yolundan bile geçirmezdi. Öküz öldü dava bitti derdi."
“Annem, gündeliğe giderek bizleri büyüttü”
"Bizler, babam öldükten sonra bir daha kalkan balığı yemedik. Babamların eli bolmuş, komşularına çok verirlermiş. Yokluktan dolayı alamadık, paramız yok, gelirimiz yok. Annem gündeliğe giderdi, bizlere öyle bakardı. Biz öyle büyüdük. Hiç araştıramadık. Peşimizde insan olmadı, ilgilenen olmadı. Hala içimizde dert olarak kaldı. Kim yaptı, neden yaptı bilmek istiyoruz, suçluların bulunarak cezalandırılmasını istiyoruz. Babam da abimde öleli 43 yıl oldu. Hiç kimse ilgilenip araştırmadı. Abimin ellerini ve ayaklarını bağlayarak başına tüp vurduktan sonra yakmışlar. Öyle ölmüş, sonra kulübede yakmışlar. Sonra ne oldu bilmiyoruz.”
“Bir dua edecek mezarları dahi yok”
"Gittik mezarlığa, mezar yok. Amcam, mezar yeri satıyordu. Üstüne mezar yapmışlar yani babamın ve abimin mezarını başkasına satmışlar. Çok aradık ama mezarını bulamadık, yok. Mezarı bile yok ikisinin de. Dua edebileceğimiz bir mezar dahi yok. En azımdan ölüsüne sahip çıkalım dedik, mezarını yaptıralım istedik ama mezar dahi ortada yok. Babamdan bize bir tek fotoğrafı kaldı. Abimizin fotoğrafı dahi yok."
“Rahmetli arkadaşım pisi pisine vefat etti”
Vedat Öztürk’ün yakın arkadaşı Kenan Uzun da, 1978 yılında palamut zamanında liman inşaatında çalıştığını belirterek şöyle konuştu: “O zaman beraber balığa çıktık. O gün çok fazla palamut yakalamıştık. Kayık ağzına kadar doluydu. O zaman İnebolu’da balık hali vardı. Balıkları oraya sattık. Vedat’ın üzerinde çok para vardı o gün. Tekrar balığa çıkmak istedi. Bana da teklif etti, bende bu kadar yeter eve gidelim dedim. Ben eve gittim, o balığa gitti. O gece sabaha karşı büyük bir gürültü ile uyandık. Balıkçı barınaklarının birisinde patlama olmuş. Gidip baktığımda rahmetli Vedat, vefat etmişti. Vedat’ı alıp gittiler. Ertesi gün beni savcılığa çağırdılar, ben olayı anlattım ama bir daha beni çağıran olmadı. Birkaç kişiden şüphelenildi, gözaltına alındı fakat bir şey çıkmadı. Salıverilmişler. Rahmetli arkadaşım vefat etti, pisi pisine gitti."