Kaslowski haberi doğruladı
Abone olİş adamı Aldo Kaslowski, Financial Times gazetesinde çıkan haberi doğruladı.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) International
Başkanı Aldo Kaslowski, Financial Times gazetesinde yer alan
Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine ilişkin eleştirilerle ilgili
olarak, ''Financial Times gazetesinin yazdığı doğru. Bir yavaşlama
var. Avrupa'da, Brüksel'de çok daha etkin bir şekilde bulunmamız
gerekirken gidilmiyor, heyetler kurulmuyor. Bütün bunlar
gerçektir'' dedi.
Kaslowski, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TÜSİAD ve iş dünyası
için ekonomi ve Avrupa Birliği'nin (AB) önemine işaret ederek, 2007
yılının seçim yılı olduğunu ve bazı konularda popülist yaklaşım
eğilimi görülebileceğinden dolayı, bu iki konuda Türkiye'nin taviz
verme lüksü bulunmadığını söyledi.
AB ile müzakerelerde birkaç ay sonra 2 yılın dolacağını hatırlatan
Kaslowski, ''İlgisizlik aslında dünün veya bugünün işi değil.
Müzakerelerde ilgisizlik ve yavaşlama zaten Aralık ayında başladı.
Sanki acelemiz yok gibi bir tavır sergiledik'' diye konuştu. Aldo
Kaslowski, Türkiye'nin AB ile ilgili konularda özellikle 4-5 yıldır
10-20 yılda katetmediği kadar yol katettiğini vurgulayarak, şöyle
devam etti:
''Doğrusu bu kadar performans gösterdikten sonra böyle birden
duraklamak bizlerin de endişeye kapılmasına yol açtı. Doğrusu
sebebini de anlamakta güçlük çekiyoruz. Zaten Financial Times
gazetesinin yazdığı doğru. Bir yavaşlama var. Avrupa'da, Brüksel'de
çok daha etkin bir şekilde bulunmamız gerekirken gidilmiyor,
heyetler kurulmuyor. Bütün bunlar gerçektir.''
''BABACAN'IN YÜKÜ AĞIR. İKİ AYRI BAKANLIK OLABİLİR''
TÜSİAD International Başkanı Kaslowski, Avrupa'nın birçok ülkesinde
de gelecek yıl seçimler yapılacağına işaret ederek, bu ülkelerde de
popülist tavırlar görülebileceğini ve bunun tamamen yanlış olarak
değerlendirilemeyeceğini, ancak Türkiye açısından asıl problemin
önemli konularda taviz verilip verilmemesi olduğunu söyledi.
Aldo Kaslowski, Türkiye'nin Avrupa ile olan ilişkilerde bir
duraklama devri yaşamaması gerektiğine dikkat çekerek, ''Avrupa,
bugün bizim için hele seçime girecek bir Türkiye için en önemli bir
faktör olarak gözükmüyor'' dedi. Türkiye'de şu anda AB konusundaki
durumun AB'den vazgeçileceği anlamına gelmediğini ifade eden
Kaslowski, yaşanan sorunlar ve yavaşlamanın üyeliği riske edecek
durum yaratmadığını belirtti. Kaslowski, Devlet Bakanı Ali
Babacan'ın hem ekonomi hem de AB ile ilgili çalışmalardan sorumlu
olmasının, genç ve kabiliyetli olmasına rağmen büyük bir yük
oluşturduğunu kaydederek, çok önemli bu iki konunun, Türkiye'nin
aynı hızda ilerleyebilmesi için tek bakanlık tarafından değil iki
ayrı bakanlık tarafından yürütülmesinin belki de daha doğru
olacağını savundu. x
''BABACAN'IN TEMASLARINI YOĞUNLAŞTIRACAĞI BEKLENTİSİNDEYİZ''
İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Davut Ökütçü de, müzakere
sürecinde Ali Babacan'ın olayın teknik boyutunu yürütürken siyasi
boyutun yönetimini yürüten Abdullah Gül'ün bu konuda yeterli
temaslarda bulunduğuna işaret etti. Türkiye'nin reformlarda
rehavete kapıldığı konusunda AB tarafında yaygın bir kanaat
bulunduğuna değinen Ökütçü, şöyle devam etti:
''Türkiye siyasi kriterlerde yeterli mesafe kat ettiği için
müzakerelere başladı ama siyasi kriterlerde yapması gerekenlerin
müzakere süresince de güçlü olarak devam etmesi bekleniyordu.
Nitekim hükümet, 9. reform paketini de bu yargılara cevap
niteliğinde ele aldı. Sayın Dışişleri Bakanımız, Haziran ayında
TBMM tatile girmeden bu paketin çıkarılacağını ifade etti.
Ama ne yazık ki sadece 2 konu bu paketten çıktı ve Meclis tatile
girdi. Bizim de hükümetten ısrarla beklediğimiz, özellikle İlerleme
Raporunu Komisyon kaleme almadan, tamamlamadan önce TBMM'nin Eylül
ayında erken bir şekilde toplanarak bu reform paketinin tümünü
çıkarmasıdır. Hükümetimizin kararlığını gösteren bir tavır ve
anlayışla bir an önce TBMM'den geçmesini bekliyoruz.'' Ökütçü,
bugüne kadar taramaların aşağı yukarı yarısından fazlasının
tamamlandığını hatırlatarak, ''Önümüdeki dönemde sayın Babacan'ın
artık çok daha aktif şekilde AB kurumları nezdinde temaslarını
yoğunlaştıracağı beklentisi içindeyiz'' dedi.
''KOORDİNASYON KURUMU ŞEKİLLENMELİ''
Davut Ökütçü, kamu kurumlarının müzakere süreciyle ilgili
yapılanmasının tamamlandığını, hükümetin bunu açıkladığını, ancak
iş dünyası ve sivil toplum örgütlerinin bu sürece aktif katılımının
nasıl sağlanacağı konusundaki çalışmaların da açıklanması
gerektiğini söyledi. Bu konuda kamuoyu ile özel kesim ve sivil
toplum örgütleri arasında bir koordinasyon kurumunun
şekillenmesinin gerekliliğine işaret eden Ökütçü, burada ideal
adayın AB Genel Sekreterliği olduğunu, buna parerel iş dünyası ve
sivil toplum örgütlerinin de süreçle ilgili taleplerini
yansıtabilecek çalışmaları yapması gerektiğini ifade etti.
Ökütçü, ''Çünkü AB'ye sözlü yapacağınız talep cevap bulamaz.
Hükümet makro düzeyde etki analizleri yapacaktır. Sektörlerin de
mikro düzeyde bunun çalışmalarını yaparak hükümetin müzakere
pozisyonun belgesinin şekillenmesine yardımcı olacak çalışmaları
yürütmesi gerekir'' diye konuştu. Uluslararası Yatırımcılar Derneği
(YASED) Genel Sekreteri Mustafa Alper ise, AB'ye üyelik süreciyle
ilgili çalışmaların sürdüğüne değinerek, Ağustos ayının Avrupa'da
tatil dönemi olduğunu, dolayısıyla Eylül ayından itibaren konunun
daha da yakından izleneceğini söyledi.