İRAN kendi içinde Ayetullah Humeyni'nin cenaze töreninden sonra en büyük 2. cenaze törenini gerçekleştirdi...ABD'nin füze saldırısı sonucu ölen İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin, cenaze töreninde izdihamdan dolayı facia yaşandı.İran'ın Kirman şehrinde cenaze töreni öncesi Süleymani'nin cesedinin bulunduğu tabuta daha yakın olmak isteyenlerin çıkardığı izdiham sonucu 40 kişi hayatını kaybederken, 213 kişi de yaralandı.Bugün defnedilmeyecekKasım Süleymani'nin defin işlemi yaşanan ölümler nedeniyle başka bir güne ertelendi. İran'da bu tarz vakalar ilk değilGeçmiş tarihlere baktığımızda ülke için önemli olduğu düşünülen isimlerin cenaze törenlerinde yaşanan izdiham sonucu, birçok kişi yaşama veda etmişti.Bunlardan ilk akla gelen ise 3 Haziran 1989 tarihinde vefat eden Ayetullah Humeyni'nin cenaze töreninde yaşananlar..Cesedi çırılçıplak ortada kaldıAyetullah Humeyni'nin cenazesinde ise cesedi sevenleri tarafından tabutundan çıkarılmış, kefeninden bir parça alayım diyen insanlar uluorta dini lideri çırılçıplak bırakmışlardı.Cenaze töreninde yaşanan izdiham sonucu ölü ve yaralılar da vardı.Ayetullah Humeyni kimdir? İran’da 1979 yılında ülke şahının kaçmasından sonra devrimi gerçekleştiren Ayetullah Humeyni, 1989 yılının 3 Haziran gününde tedavi gördüğü hastanede vefat etmişti. İran İslâm Cumhuriyeti’nin lideri ve kurucusu olan Humeynî, 24 Eylül 1902’de Humeyn şehrinde doğdu. Asıl adı Ruhullah soyadı Mustafavî'dir. Beş aylıkken babası yerel bir toprak ağası tarafından öldürtüldü.1920'de İslami ilimler üzerine eğitim almak için gittiği Arak şehrinde Şeyh Abdülkerim Hairi'nin öğrencisi oldu. 1922'de Kum kentine yerleşti. 1930'da Humeyni adını aldı. Humeyni, İslami ilimlerle ilgili eserlerinin yanı sıra ülkenin şahı Muhammed Rıza Şah Pehlevi'ye karşı açıkça tutum alması, Batı nüfuzuna karşı çıkması ve devletin İslami esaslarla yönetilmesi konusundaki tavırlarıyla da tanındı. 1950'lerde ayetullah, 1960'ların başlarında da büyük ayetullah unvanını alarak Şiî ilim sistematiğinin en üst seviyesine çıkmış oldu. Türkiye'de sürgün yaşadıHumeyni, 1962-63'te İran şahının toprak reformu programı çerçevesinde bazı dini vakıfların mülklerine el konulmasına muhalefet ettiği için tutuklandı. Humeyni bir yıl tutuklu kaldıktan sonra 4 Kasım 1964'te Türkiye'ye sürgün edildi. Ankara'ya getirilen Humeyni orada kısa süre kaldıktan sonra, Bursa'ya götürüldü. Burada bir yıl kaldıktan sonra Irak'a gönderildi. Irak'taki sürgün günlerinde 14 yıl boyunca talebe yetiştirdi ve ilimle meşgul oldu. İran'a dönüş6 Ekim 1978'de Şahın baskısıyla, Irak lideri Saddam Hüseyin Irak'ı terk etmesini isteyince, Fransa'ya gitti ve Paris'in bir banliyösü olan Neauphle-le-Chateau'ya yerleşti. Fransa'da Şah rejimi aleyhinde faaliyetlerde bulundu. Mesajlarını ilettiği teyp bantları İran'da gitgide genişleyen bir kitleye ulaştı. 1978 sonlarında başlayan halk gösterilerinin, grevlerin ve halk arasındaki memnuniyetsizliğin bütün ülkeye yayılması karşısında Şah Muhammed Rıza Pehlevi 16 Ocak 1979'da İran'ı terk etmek zorunda kaldı. Humeyni, 1 Şubat 1979'da İran'a döndü ve görkemli bir şekilde karşılandı. Dört gün sonra ülkeye hükümet atadıktan sonra Kum şehrine yerleşti. Böylece İran'da şah yıkılmış ve yerine İslam cumhuriyeti kurulmuş oldu. Yeni devlet dış politikada tamamen batı karşıtı bir tavır aldı ve hem ABD'ye, hem de Sovyetler Birliği'ne karşı uzlaşmaz bir tutum takındı. Tasavvuf geleneğinden beslenen Humeyni, çok sayıda şiir yazmış ve 50'ye yakın ilmi eser ortaya koymuştur. Humeyni'nin devrimi İran Şiası'nı dar kalıbından çıkarıp Sünni İslam inancıyla kaynaştırmaya çalışan bir hareket olarak da değerlendiriliyor.Humeyni’nin vefat ettiğinde mahalle bakkalına borcu olduğu ve çok mütevazı bir hayat yaşadığı belirtiliyor. Direnin onlar BatıldırlarHumeyni’nin hayatının son demlerine şahitlik etmiş oğlu Hacı Ahmet onun son anlarını şu sözlerle aktarıyor: “İmam, hayatının son günü öğleden önce yatağının üzerinde namaz kılıyordu. Bir müddet ‘öğle oldu mu?’ diye sordu. ‘Evet’ dedim. O zaman öğle ve ikindi namazını sünnetleriyle beraber kılmaya başladı. Namazını bitirdikten sonra zikirle meşgul oldu, koma haline girdiği anlara kadar da ‘subhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahi vallahü ekber’ zikrini aralıksız tekrarlıyordu.” Humeyni devrimin sürekliliğini birtakım iç unsurlara da bağlamış. “Sadece iki unsurun bekasına devam ederseniz her şey hallolacaktır” demişti. Bunları fakihlik ateşinin sönmemesi ve ahlak ve nefis tezkiyesi olarak sıralıyor.Humeyni'nin ölümünden önceki son sözlerinden biri de “Onlar gidecekler ve siz kalacaksınız, direnin, onlar bâtıldır.” olmuştu.