A&G'nin patronu Adil Gür MHP'nin seçim şansını Vatan Gazetesi'nden Mine Senocaklı'nın soruları doğrultusunda değerlendirdi A&G'nin patronu Adil Gür 'Her MHP’li erkek hayatındaki bir kadına partisine oy verdirmeyi başarabilse MHP’nin baraj problemi kalmaz' diyor ve ekliyor... MHP barajın altında kalırsa, MHP'nin milletvekillerinin yüzde 90'ı AKP'ye yarar görüşü çok yanlış. Bir yandan ard arda MHP’li yöneticilerle ilgili kasetler ortaya çıkıyor, diğer yandan AK Parti’nin tüm hedefinin bu seçimlerde MHP’yi baraj altında bırakmak olduğu söyleniyor. Sizce MHP barajı aşabilecek mi? Öncelikle şunu söyleyeyim, bu ülkede şöyle bir algı pompalanıyor. Deniyor ki, “MHP barajın altında kalırsa, MHP’nin milletvekillerinin yüzde 70-80-90’ı AKP’ye yarar. AKP haybeden 30-40 milletvekili çıkarır.” Ben illerden ve milletvekili sayılarından yola çıkarak çok ciddi bir çalışma yaptım. Durum hiç de öyle değil. “MHP baraj altında kalırsa, bu AKP’ye havadan MHP’nin çıkaracağı tüm milletvekillerini getirir” algısının yanlış olduğunu, bunu dillendirenlerin de yanlış hesap yaptığını düşünüyorum. Kaldı ki AKP bilimsel çalışan bir parti, hakkını teslim etmek gerekir. “Seçmen davranışlarını belirleyen gerçekler değil, algılardır” diyoruz. Bu anlamda ben Sayın Başbakan’ın Türkiye’de kamuoyu araştırmalarına en fazla itibar eden lider olduğunu biliyorum. Duyduğum kadarıyla her ay 3-4 farklı kuruma araştırma yaptırarak toplumun nabzını iyi tutuyor. O nedenle bu hesapları AK Parti zaten yapmıştır diye düşünüyorum. Yani MHP’yi baraj altına koyarak AKP’nin haybeden 30-40 tane milletvekili çıkaracağı tezi doğru değil. BU SEÇİMİN SONUÇLARI REFERANDUMLA BİR OLMAZ O zaman MHP’nin milletvekilleri kime gidecek? Barajı aşan partilere... Dolayısıyla ihtimal vermiyorum ama MHP baraj altında kalırsa bu durumda MHP’nin AK Parti’yle yarıştığı, Orta Anadolu ve Karadeniz gibi bölgelerdeki milletvekillikleri AK Parti’ye, CHP ile yarıştığı sahillerdeki milletvekillikleriyse daha çok CHP’ye gidecektir. Dolayısıyla CHP ile MHP’nin yarıştığı illerin daha fazla olduğunu düşünürsek, bu durumda milletvekilliklerinin çoğu AKP’ye değil, CHP’ye gidecektir. Yani MHP’nin baraj altında kalması AKP’ye olduğundan çok CHP’ye mi yarar? Evet. MHP’nin tüm milletvekilleri AKP’ye gitmez. Peki kasetlerin seçim sonuçlarına etkisi ne olur? Aslında bu kavga ne zaman başladı? 12 Eylül referandumu ile... Referandumda denildi ki, “MHP tabanının önemli bir bölümü yer değiştirdi ve partisinin söylemine rağmen ‘Evet’ dedi. Bu ‘Evet’çiler bu seçimde de AKP’ye oy verecek.” Doğrudur, daha önce dediğim nedenlerle partiler arasında seçmen geçişleri vardır. MHP’ye kızıp AKP’ye oy verenler olabileceği gibi, AKP’ye kızıp MHP’ye de oy verenler olacaktır. Kaldı ki insanların referandumlardaki davranışı ile milletvekili seçimlerindeki davranışları aynı değildir. Örneğin 1987’de rahmetli Özal zamanında siyasi yasakların kalkması için yapılan referandumda yüzde 50.5 ‘Evet’ çıkmıştır. Özal’ın desteklediği ‘Hayır’ kampanyasına yüzde 49.5 oy çıkmıştır. 3-5 ay sonra yapılan milletvekili seçimlerinde ise ANAP yüzde 36.5 oy almıştır. Veya 2007 referandumu yapılmıştır, “Cumhurbaşkanını halk seçsin” diye... Yüzde 70 ‘Evet’ çıkmıştır. Ondan 3-4 ay önce yapılan milletvekili genel seçiminde ise AKP yüzde 46.6 oy almıştır. Bir sonraki seçimde ise AKP’nin oyu yüzde 38.4 olmuştur. Dolayısıyla bunların arasında bir ilişki yoktur. Milletvekili seçimleri ile referandumları birbirlerine karıştırmamak lazım. Seçmen aynı hissiyatla hareket etmez. kincisi, bu kaset meselesinin iki sonucu olabilir. Birincisi; seçmen ya bu partiye geçmişte oy vermiştir sonra başka bir partiye geçmiştir... Çünkü şunu diyorum ben, bu ülkede her iki kişiden birisi hayatının bir bölümünde MHP’ye oy vermiştir. Nasıl? Çünkü MHP seçmeninin yüzde 50’si 28 yaşın altındadır. MHP’li her 4 seçmenden 3’ü erkektir. Yaş ilerledikçe, aile reisi oldukça, geçim kaygısına düştükçe insanlar heyecanla veya ideolojik nedenlerden daha çok, günlük yaşama bakarak oy vermeye başlar. Şimdi geçmişte oy veren seçmenin bir bölümü bu kaset furyası devam ederse, MHP mağdur ediliyor algısıyla yeniden sürpriz bir şekilde MHP’ye oy verebilir. Ya da ikincisi şu olabilir; “Yahu kardeşim ne kadar da çok adamın kaseti varmış parti yönetiminde. Bir değil, iki değil, üç değil” diyebilir. Yani kasetler, sadık seçmen olmayıp da MHP’yi ikinci tercih olarak gören ve oy verebilirim diyen seçmenlerin kafasında soru işareti yaratabilir. KASETLER MHP’NİN OYUNU ARTIRABİLİR Hangisi üstün gelir peki? Mağduriyet mi, yoksa bu soru işaretleri mi? Önümüzdeki haftalarda yapacağımız araştırmalarda bakmak lazım. Çünkü bu kaset meseleleri daha çok yeni. İnsanlar ilk anlarda duygusal karar verir. Halbuki üzerinden 15-20 gün geçtikten sonra daha aklı selim ile düşünürler. Onun için MHP ile ilgili bu kasetlere bakarak, “Efendim MHP kesinlikle baraj altında kalır” tezine katılmıyorum. Kasetler MHP’yi güçlendirebilir de dediniz! Evet. Güçlendirebilir de... İki sonucu olabilir. Ama baraj konusu kasetler çıkmadan önce de konuşuluyordu... Ben de tam o noktaya gelmek istiyordum. MHP’nin 12 Haziran’da alacağı sonucu, kasetlerden daha çok, MHP’nin son bir ay içerisinde değişen dünyaya, değişen Türkiye’ye ne kadar ayak uydurduğu, Türkiye’nin temel meseleleriyle ne kadar ilgili olduğu ve çözüm önerilerini anlatmasıyla belli olacaktır. Tabir hoş değil ama “MHP’nin ölüsü bile yüzde 8.5 oy eder” diyenler var. 2002 seçimlerinde DSP ve ANAP neredeyse yok olurken, MHP hâlâ bu oyu alabildiği için... Katılıyor musunuz? Doğru. En kötü şartlarda bile MHP’nin yüzde 8.5 kemikleşmiş oyu vardır. Ama dediğim gibi MHP’nin iki sıkıntısı var. Yıllardır gelen iki sıkıntı... Birincisi, kendisine oy veren genç seçmeni uzun süre partide tutamamaktadır. İkincisi, her erkek eşine, annesine, kız arkadaşına, kardeşine, yani hayatındaki bir kadına MHP’ye oy verdirmeyi başarabilse zaten MHP’nin baraj problemi diye bir şey akla, hayale bile gelmez. Bugünkü MHP, CHP’ye benzeyen bir MHP! Bugünkü MHP, CHP’ye benzeyen bir MHP dediniz... Açabilir misiniz? Evet. Çünkü birincisi Türkiye’de sağ-sol ayrımı eskisi gibi değil. İkincisi, MHP bundan 10 yıl öncesine göre daha çok Karadeniz’de, Orta Anadolu’da kendisini “Milliyetçiyim, muhafazakârım, dindarım” diye tarif eden seçmenlerden oy alan bir partiydi. Ama geldiğimiz noktada MHP’nin iki tip seçmeni var. Seçmeninin üçte biri milliyetçi, muhafazakâr ve dindar. Karadeniz’de, Orta Anadolu’da, Doğu’da, Elazığ, Erzurum, Malatya ve Sivas’ta yaşayan dindar muhafazakâr seçmen bu. Bunun yanında bir de Türkiye’nin batısında, Ege’sinde, Akdeniz’inde, sahillerinde CHP ile ortak tabandan oy aldığı seçmen var. Kimdir bunlar? Bunun tüm bariz sonuçlarını da 2009 yerel seçimlerinde gördük zaten. 2009’da AKP’ye karşı yarışan CHP’li aday ise, MHP’li seçmen CHP’ye oy verdi. AKP’ye karşı MHP’li seçmen yarışıyorsa CHP’li seçmen MHP’ye oy verdi. Onun için MHP’nin bugün iki farklı tabanı var. 1990’lı yıllardaki MHP tabanı ile bugünkü MHP tabanı birbirine benzemiyor. Seçmenin üçte biri AKP tabanına, yani muhafazakâr dindar tabana, üçte ikisi de CHP tabanına benziyor. MHP’nin bu manada hem çok ciddi bir avantajı hem de çok ciddi bir dezavantajı var. O da şudur; MHP ikinci tercihte birinci partidir. Ortak yerlerden oy alması hasebiyle hem AKP’lilerin ikinci tercihinde MHP birinci sıradadır, hem de CHP’lilerin ikinci tercihinde MHP birinci sıradadır. Bu MHP’nin çok daha kolay oy alabileceğine işarettir, ama aynı zamanda MHP’nin çok daha kolay oy kaybedebileceğine de işarettir. Onun için MHP’yi idare edenlerin bu konuya çok dikkat etmeleri gerekmektedir. MHP’nin oyu ne şu anda? Son yaptığımız araştırmalarda yüzde 10-12 bandında çıkıyor. Yani tam da baraj sınırında? Bugün için baraj tehlikesi yoktur dedim net olarak. Ama dediğim gibi önümüzdeki bir ay içinde MHP’nin barajın altında mı kalacağını ya da ne kadar üstünde olacağını belirleyecek MHP ile ilgili kasetler değil, MHP’nin kendi dünya görüşü ve politikaları olacaktır. MHP’de ikinci isim kim olur? Meral Akşener mi, Ümit Özdağ mı? Devlet Bahçeli bu seçimde çok çalışıyor. İl il değil, neredeyse ilçe ilçe dolaşıp miting yapıyor. Bu arada sarf ettiği püskevit sözü de gündemi epeyce meşgul etti. Bana çok samimi geldi ama Başbakan meydanlarda aleyhine kullandı. Ne diyorsunuz? Seçmen ne düşünüyordur? Devlet Bey’e hakkını teslim etmek lazım. Gerçekten de bu seçim döneminde çok çalışıyor. Değil illerde, ilçelerde bile mitingler, toplantılar yapıyor. Ama proje yok... MHP’ye haksızlık etmeyelim. İlk seçim beyannamesini açıklayan parti MHP oldu. CHP’nin aile sigortasına benzer, yoksul halk için belli bir para yüklenmiş, kredi kartı benzeri ‘Hilal kart’ projesini ilk açıklayan parti de MHP oldu. Ama MHP’nin problemi bunu duyuramaması, anlatamaması ile ilgili. Suçlusu ben değilim, MHP’nin kendi yönetimi. Derdini ifade etmekte zorlanıyor MHP. Yoksa projesi yok değil. Projesini anlatma ve geniş kitlelere ulaştırma ile ilgili problemi var MHP’nin. Püskevit meselesine gelince, kişisel olarak bana da çok sempatik geldi. Seçmen üzerinde de Bahçeli’ye olan sempatiyi artırdığını düşünüyorum. Siz MHP’nin bugün için baraj problemi olmadığını söylüyorsunuz ama diyelim ki oldu, Meclis’te durum ne olur? 2011 seçimlerinden sonra yeni anayasanın yapılacağı bir ülkede, hele güçlü bir şekilde 28-32 milletvekili ile Meclis’e gireceği söylenen Kürt milliyetçisi bir BDP’nin olduğu bir Meclis’te MHP’nin yokluğunun çok büyük bir eksiklik olacağını, nasıl ki türban sorununu CHP’siz çözmek mümkün olamayacaksa, Kürt sorununun da MHP’siz çözülemeyeceğini, çözüldüğü takdirde bunun orta ve uzun vadede çok ciddi manada sonuçlarının olacağını düşünüyorum. Peki bu kaset olaylarından sonra CHP’de olduğu gibi MHP’de de köklü bir değişim yaşanır mı? Bunun muhatabı partinin kendi tabanı ve yönetimidir. Ama sanıyorum bu sorunuzun cevabı MHP’nin 11 Haziran akşamı alacağı sonuca bağlı. MHP’nin Kılıçdaroğlu kim olur? Ümit Özdağ mı, Meral Akşener mi? MHP’nin şu anda bir genel başkanı var. Bunu konuşmak spekülasyon olur. MHP barajın altında kalırsa, MHP’nin AKP’yle yarıştığı, Orta Anadolu ve Karadeniz’deki milletvekillikleri AKP’ye, CHP ile yarıştığı sahillerdeki milletvekillikleriyse daha çok CHP’ye gidecektir. Dolayısıyla CHP ile MHP’nin yarıştığı illerin daha fazla olduğunu düşünürsek, MHP’nin milletvekilliklerinin çoğu AKP’ye değil, CHP’ye gidecektir! Türk halkının iki ortak değeri var: Atatürkçülük ve milliyetçilik Seçmen en çok neye bakarak oy veriyor? Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de Türkiye’deki seçmenin yüzde 35-40’ı etnik, mezhepsel, ideolojik nedenlerle oy verecek. Ama seçmenin yüzde 55-60’ı günlük yaşamına, cebine, ekonomiye, sokakta karşılaştığı günlük problemlere bakacaktır. Bu Türkiye’ye özgü bir şey değildir. Dünyada parlamenter sistemin olduğu tüm ülkelerde böyledir. Amerika gibi, İngiltere gibi 100 yıllık partilerin hâlâ faaliyetini devam ettirdiği, siyasi parti geleneğinin dededen toruna geçtiği ülkelerde bile seçmenin oy tercihinde ekonomi geçerli olurken, Türkiye gibi her 20-30 yılda bir partilerin siyaset mezarlığında yer aldığı, seçmenin 2-3 seçimde bir gruplar halinde yer değiştirdiği bir ülkede bunun aksini savunmak, bence ne siyaset bilimiyle ne de ekonomi bilimiyle bağdaşır. Seçmenin yüzde 35-40’ı ideolojik ve etnik sebeplerle oy veriyor dediniz... İdeolojik, etnik, mezhepsel, ne diye tarif ederseniz. Daha açarak söyleyeyim, bugün AK Parti’nin oyunu 100 kabul edersek, AKP’ye oy verenlerin yüzde 35-40’ı ideolojik nedenlerle, yani “AK Parti dindar ve muhafazakâr olduğu için oy veriyorum” diyor. Büyük bir çoğunluğu ise başka nedenlerle oy veriyor. Enteresan bir sonuç söyleyeyim size, biz çok geniş iki imaj araştırması yaptık. “Şimdi size ismini okuyacağım partileri şu sıfatlarla tanımlar mısınız?” diye bir imaj araştırması... AK Parti’yi soruyorsunuz, CHP ve MHP seçmeni diyor ki, “Dindar ve muhafazakâr.” Halbuki AKP’ye oy veren seçmen ne diyor biliyor musunuz, “Halka yakın ve yenilikçi.” Şifre burada! Bugün Türkiye’de bu ideolojik tartışmalarla bir yere varılmayacağını siyasi partiler önemli oranda gördü. Onun içindir ki CHP’de inanılmaz bir değişim var. Bir de şu var; Türkiye’de seçmene soruyorsunuz,“Kendinizi sağcı mı solcu mu, nasıl tarif ediyorsunuz?” diye. “Ben solcuyum“ diyen yüzde 16-18, “Sağcıyım” diyen yüzde 28-30... Sağ-sol ayrımı eskisi gibi bir şey ifade etmiyor. Ekonomi politikaları veya dünyadaki olaylara yaklaşımı olarak baktığınızda bugün hangi parti sağcı, hangi parti solcu ben bile anlamakta zorlanıyorum. Peki, Türk milleti kendini nasıl tanımlıyor? Muhafazakâr mı, milliyetçi mi? Bunu da soruyor musunuz? Tabii... “Kendinizi şu sıfatlardan hangileri ile tarif ediyorsunuz? Atatürkçüyüm, milliyetçiyim, dindarım, muhafazakârım, sosyal demokratım, laikim, ulusalcıyım” diyoruz. Çıkan sonuç şu; bu ülkede insanların iki ortak değeri var; Milliyetçilik ve Atatürkçülük. Bu şu demek değil elbette, bu ülkede ne milliyetçilik ne Atatürkçülük hiçbir partinin tekelinde değil. Yani kendisini “Dindar, muhafazakâr, milliyetçi ve dindar muhafazakâr Atatürkçü” diye tarif eden kitle de var, “Sosyal demokratım, laikim, dindarım” diyen de... Onun için tüm bu araştırmalara bakarak, “Yahu bu CHP’liler din düşmanıdır, dindar değildir” veya “Bu AKP’lilerin tamamı dindar ve muhafazakârdır, laik değildir” gibi ön yargıların doğru olmadığını söylemeye çalışıyorum.