Karşıt seçmen asimile mi oluyor?

Açıkcası sandığa gidişin düşük olacağının sinyalini yurtdışı Türkler vermişti.

Ayla ÖZYURT aylaozyurt@internethaber.com

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından, karşıt seçmenin 30 Mart yerel seçimlerinin ardından yaşadığı travmaya eşit bir travma mı yaşıyor sorgulaması yaparsak, Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra karşıt seçmenin rehaveti dimdik karşımıza çıkıyor. 

30 Mart seçimlerinden sonra yaşanan, aşırı öfke, kızgınlık, kutuplaşma,hayal kırıklığının ardından, bu seçim sonrası sandığa gitmeyen seçmene serzenişin çok ötesine gitmedi...

Açıkcası sandığa katılımın düşük olacağının sinyalini yurtdışı Türkler vermişti diyebiliriz. Bir önceki yazımda altını çizdiğim, seçmenin sandığa güvensizliği, ’Ne olacaksa olsun’ rehaveti, 30 Mart seçimindeki hayal kırıklığının izdüşümüdür diyebiliriz. 17 Aralığın ardından,Başbakan ve Bakanlar hakkında çıkan tüm yolsuzluk,hırsızlık,usulsüzlük suçlamaları havada kalmış, bu iddialara inanan Akparti seçmeni dahi Başbakanını korumaya almıştı. 

Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde bir siyasi, bu suçlamaların dörtte birine dahi maruz kalsa istifa ederken, ülkemizde suçlananların büyük pişkinlik sergilemesi, şaşkınlığın ve kızgınlığın dozunu arttırdığı gibi ne yazık ki gezi ve mücadele ruhunu yerle bir etti.

Savaşçı,özgürlükçü, devrimci ruh yerini rehavete, teslimiyete ve evrende farklı arayışlara(!) ve bir tutam şizofreniye bıraktı.

Avrupa’da 2.5 milyon seçmenden, 232 bini sandığa giderken, Türkiye’de 55 milyon seçmenden 41 milyonu sandığa gitti. 

Oy kullanmayanlar, tatilciler ve seçimi boykot edenler olarak ikiye ayrıldı.

Türkiye’de ve Avrupa’da oy kullanmayan karşıt seçmenin ( bir kısım) Cumhurbaşkanlığı seçimine bakış açısı ise ‘Ben bu oyuna alet olmak istemiyorum’minvalinde…

Erdoğan’ın, elit tabaka olarak işaret ettiği kitle,’’…sonucun baştan belli olduğu, bizlerin koyun yerine konduğu bir düzenin içinde bizler yokuz’’ derken, ilginç bir nüans giriyor devreye, şöyle; ’Bu sınav ilahi sistemin sınavı, ilahi sistem ne yazık ki Tayyip Erdoğan’dan yana, seçim için 10 Ağustos tarihini seçmesi asla tesadüf değil, 10 Ağustos’ta olan kova dolunayı aynı zamanda süper Ay’dı’’ diyor ve ekliyor, ‘’Erdoğan sağlam kişilerle çalışıyor’’ 

Diğer taraftan karşıt seçmen kendiyle hesaplaşıyor, ‘’…herkesi, olanı olduğu gibi kabul etmeden, kucaklamadan suçlamak nereye kadar? Hepimiz ‘biz’ olduğumuzu kabul edene dek, makarnacı, hain, cahil, diye dışlamayı, nefret etmemeyi öğrenene kadar sonuç sandıkta değişmeyecek, ne yazık ki, ilahi sistemin bizlere vermek istediği dersi görene dek… 

Dışladıklarımızın, oy verdiği ya da vermediği için aşağıladıklarımızın, her birinin bizim karanlık yanlarımızı yansıttığını farkettiğimizde korkularımızdan özgürleşip, sevgiyi seçtiğimizde, işte sandıkta değişeceğine inandığımız düzen değişecek, karanlıktan aydınlıklara çıkacağız’’ (Bu yorum, gezide ön saflarda yer alan bir arkadaşa ait) 

Yine karşıt seçmenden buna benzer bir yorum ‘’ben bana göre hata ve yanlışa sahip çıkmamayı seçtim’’ (ben iptal) 

Şimdi bu, ‘ben arınmayı seçtim,öfkeyi bıraktım yerine höşgörü koydum, kabule geçtim tayfasını bir kenara bırakıp sandığa gitmeyen diğer türe bakalım;

-oyunuzu kullanmadınız mı?

-elbette kullanmadım.

-bravo! sebep?

-çünkü bu bir oyundu. CHP seçimi boykot etse ne olurdu sizce? Bakanların yargılanması olmadan, yolsuzlukların hesabı verilmeden, tapelerde çarşaf çarşaf ortaya çıkanların hesabını vermeden, seni tanımıyoruz, Cumhurbaşkanlığını tanımıyoruz, sana ve makamına saygı göstermeyeceğiz deseydi,onu hiç tanımasalardı ne olurdu? Erdoğan öyle böyle kazanacaktı. Bakın, Soma’da dahi seçimi aldı. CHP Erdoğan’ın koltuk değneğidir. Artık onu desteklemek Erdoğan’a oy vermek demektir.CHP bu seçime girip, seçimi boykot etmeyerek, Erdoğan’ın yolsuzluklarını, seçimi, Cumhurbaşkanlığını ve yapacaklarını meşrulaştırdı.Geçmiş olsun, ben bu oyunda yokum, iyi ki de olmadım. 

Son karşıt seçmen modeli kendi aralarında fikir, görüş bazında ayrılsa da, keskin tavır, muhalefeti olmayan ülkedei, bireysel muhalefete geçiş ve kabule geçiş..(!) Seçmen duygusal uyuşukluk yaşıyor ve sanırım asimile oluyor…

Kimler sandığa gitmedi?

KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır’ın Cumhurbaşkanlığı seçim analizleri oldukça ilginç…(T24 Röp)

Bakınız neler demiş, sizin için seçtiklerim…

-Recep Tayyip Erdoğan, 41 yılı aşkın siyasi kariyerinde bu haneyi de doldururken, yaklaşık 13 milyonun ‘ilk’ten o kadar heyecanlanmadığı ortaya çıktı. 12 Eylül darbesinden sonra en düşük katılımlı seçim oldu.

-Erdoğan’ın pazar günü aldığı oy 21 milyon. Yani karşımızda beton gibi bir 21 milyon var. Ki, bu 21 milyon, 53 milyonluk bütün seçmen üzerinden baktığında, yüzde 38-40 demek.Ve bu beton gibi kitle ne olursa olsun sandığa gidiyor.

-Oy vermeyen 13 milyonun 2 milyonu AKP’liydi.

-AKP hiç bir şey yapmasa bile bu kutuplaşma içinde, alacağı oy oranı yüzde 40.Seçmen katılımı yüzde 80 olursa, 40 milyondan yüzde 52’ye tekabül eder. Katılım oranı yüzde 90 olursa, yüzde 45’ler mertebesinde olur.Bunu bozacak dinamik henüz muhalefet partilerinde yok.

-İhsanoğlu 6 milyonluk kitle kaybetti.

-İki tarafında çekirdek seçmeni daima sandığa gidiyor. Yerel seçimler üzerinden analiz ettiğimiz zaman, gri alandaki eksilme daha çok Ekmeleddin bey’in oyundan eksiltmiş.21 milyon olması gerekirken 15 milyonda kalmış. CHP-MHP sempatizanları bu adayla yerel seçimde duydukları heyecanı duymamışlar ve sandığa gitmemişler. 

-Ortak aday göstermek, 2. turu 1. tura çekti.

-CHP’den Rıza Türmen, MHP’den Meral Akşener gibi ayrı ve iddialı adaylar gösterilseydi, temaşası daha bol bir seçim olurdu.

-Ekmeleddin bey’in, AKP tabanından aldığı oy yok sayılabilecek seviyededir.

-MHP içinde, Erdoğan karşıtı olanlar, Ekmeleddin bey’e oy vermiştir, gerisi ya sandığa gitmemiştir, ya da Erdoğan’a oy vermiştir.

-Erdoğan, seçmeninde, ‘her alanda bizim için çırpınan adam’ algısı yaratıyor.

-AKP’nin alacağı maksimum oy 24 milyon.

-Erdoğan öyle bir siyaset dili tutturdu ki, seçmen önceliği yolsuzluktan çıkarıp kendi liderini korumaya aldı.

-Cemaat oyu kayda değer değil.