Kuzey Afrika gezisini tamamlayıp Türkiye’ye dönen Başbakan
kendisinden ziyadesiyle beklenen tavırla, şarkılar, şiirler,
sloganlar eşliğinde ‘gümbür gümbür’ çıkarmasını
yaptı. Hayırlı olsun.
Televizyonlara kitlendik.
Derdimiz geziydi…
Derdimiz; ‘üç beş’’ güzel söz işitmekti…
Derdimiz; birleştirici/yapıcı sözler işitmekti…
Derdimiz; vallahi de/billahi de ,başımızın okşanmasıydı…
’‘Gezi hakkında nekelam edecek?’’ diye
heyecanlı bekleyişimiz neticesinde sükut-u hayale uğradığımız,
kafasını bize değil, dünyaya çeviren, hayli
‘’Narsist’’ bir Başbakan konuşması izledik, kaldık
biz de boynumuz bükük, üvey evlat misali…
Erdoğan’ın konuşmasını dinledikten sonra, gözümün önünde her bir
ayrıntının paramparça olduğunu, gezi direnişçilerini hakikaten
çapulcu gören bir Başbakanın, dünya liderliğine oynayan Başbakanın
,uzağa bakarken tam önünde ki ayrıntıyı/sorunu hiçe sayan, halkın o
kesimini tamamen uzağına almayı hatta kaybetmeyi göze alan,
etrafında ki kalabalığa çok güvenen bir Başbakanın ihtirasları beni
korkuttu diye tamamlarım ben bu cümleyi…
O artık ‘’Ben bir dünya lideriyim’’ mesajı
veriyor.
Başbakan kendisinden beklenen (!) o yapıcı/birleştirici
konuşmayı asla yapmayacağının sinyallerini aslında vermişti.
Çünkü o öncesinde ‘’üç beş çapulcu/ayyaş’’
dünkü konuşmasında ‘’Vandal’’ dediği kesimi zaten
ciddiye almadı/almıyordu…
Özellikle şunu belirmek isterim ki;
Şu an okuduğunuz yazıyı yazmadan az evvel yazdığım ve çöpe
attığım makalemde, gezi parkında direnen zeki, aydın, modern,
esprili, entelektüel, eğitimli, yabancı dil bilen, siyaseti
eğlenceli hale çeviren, benimle beraber büyük kitlelerin
hayranlığını kazanmış gezi çocuklarını, gezi gençliğini yazmıştım
sizlere ve ben onları çok sevmiştim.
Onların, jenerasyonunu, özgür birey olma savaşını, yaptıkları
protestoların zenginliğini, rengini, müziğini, üslubunu, yaptıkları
enformasyonları ve dahi dezenformasyonları, yeni Türkiye yaratma
çabalarını, ortak ruhlarını sevdim.
Ben bu apolitik olan siyasete yeni bir ivme kazandıran, apolitik
olmanın da bir nevi politik bir tavır olduğunu hatırlatan bu gezi
gençliğini çok sevdim, çok şey öğrendim(dik) onlardan.
Ve benimle beraber, sanatçısı, yazarı, çizeri, yabancı medyası,
bu ruhu gördü ‘’biz bunları dikkate almalıyız, bu direniş tesadüf
değil, burada ezici birçoğunluk var, burada samimiyet var’’ deyip
onlara katıldılar.
Ama Başbakan bunu göremedi, görmek istemedi.
Başbakan ‘’aba altından sopa’’ gösterdi
Başbakan, ‘’Siz varsanız biz de varız’’
dedi
Başbakan; gezi direnişcisi için, provokatörler,
vandallar dedi ama kendi taraftarı; ‘’Yol vergidelim,Taksim’i
ezelim’’ diye ortalığı inletirken ‘’Yapmayın,
onlarda bizim vatandaşımız, onlarda bizden, biz bir bütünüz,
bölünmeyin sevgili halkım’’ demedi.
Ne yazık ki Erdoğan; kendine karşıt olan kesimi asla kazanmak
derdinde değil.
Ha! yarın öbürgün ‘’Beğenmeyen bu ülkeyi terk etsin’’ derse,
büyük bir göç başlarsa, sizi bilmem ama ben hiç şaşırmam sayın
okuyucu…
Bana göre;
Erdoğan o çok istediği,’’Dünya lideri’’ olma
hayallerine belki ulaşabilirdi…
Ammaaa, gözünü kırpmadan, kendi halkını karşısına alan, kazanmak
için kılını kıpırdatmayan Başbakanımız bundan sonra ancak ve ancak
o çok güvendiği yüzde ellinin lideri olmanın ötesine
geçemeyecektir.
Çok yazmak istemiyorum, Başbakanın konuşmasının hemen ardından
refleksim budur.
Sonuç itibarıyla anlamayanlara:
‘’Bu vatan BİZİM’’ değil Başbakanım!
Hepimizin…
‘’Ateşkes’’ demediniz, devam dediniz…
Ben 31 Mayıs milattır diyorum ve susuyorum.