Rivayet odur ki; Hz. Ömer döneminde büyük bir kuraklık
olur. Kıtlık her tarafı kasıp kavurmaktadır. Medine halkı,
Hz. Ömer’e gelerek yağmur duasına çıkılmasını
isterler.
Hz. Ömer ve Medine halkı yağmur duası için
yola çıkarlar. Yolun yarısına geldiklerinde birden Hz.
Ömer geri döner ve Medine’ye doğru yürümeye
başlar.
Şaşıran halk sorar: “Ya Ömer, ne oldu, niçin vazgeçtin dua
etmekten?”
Hz. Ömer cevap verir: “Yolda bir karınca gördüm. Kuraklıktan
o kadar etkilenmişti ki sırtüstü can çekişiyor ve ayaklarını
gökyüzüne adeta yalvarırcasına uzatıyordu. Eğer Allah karıncanın
hal diliyle yaptığı bu duaya cevap vermeyecekse bizim duamıza hiç
cevap vermez.”
Kalabalık daha Medine’ye dönmeden yağmur yağmaya
başlar.
Allah, yapılan duaları karşılıksız bırakmamış ve rahmetini
göndererek kuraklığa son vermişti. Çünkü yaratılmış olan her şey;
insanlar ve hayvanlar aynı dertten mustariptiler ve hepsi birden
Allah’a dua ediyorlardı.
Gönül ve eylem birliği içindeydiler.
Allah da onların bu birlikteliğine karşı rahmetini sağanak
sağanak gönderiyordu.
Bugün de hem ümmet olarak, millet olarak hem de insanlık olarak
yeniden Allah’ın merhametine muhtaç olduğumuz günler
yaşıyoruz.
Lakin henüz yapılan dualar Allah katında karşılık görmedi.
Çünkü bizler ne ümmet içerisinde ne ülke içerisinde ne de
insanlık olarak aynı noktada birleşemedik.
Dünyayı ve insanlığı kasıp kavuran şu büyük afette bile
öylesine büyük zıtlıklar yaşıyoruz ki…
Korona Çin’de ilk ortaya çıktığında millet olarak
“müstahaklar” dedik, “yaptıkları
zulümlerin karşılığı” dedik ama aynı musibet bize
geldiğinde “müstahakız”, “yaptığımız
zulümlerin karşılığı” demiyoruz…
Virüs, Batı’yı kasıp kavururken “pis
medeniyet”, “yıkanmasını bilmiyorlar”
diyoruz ama aynı virüs bizi hangi pisliğimizden dolayı vuruyor hiç
sorgulamıyoruz.
Virüsü Allah’ın bir askeri olarak gören bir
kısmımız bu belayı defetmesi için camilerden dua ediyor, diğer
kısmımız ise dua edenleri protesto ediyor.
Virüsün yayılmaması için milleti Cuma namazından
yasaklıyoruz ama diğer taraftan da kendi yasağımızı kendimiz ihlal
ediyoruz!
Milleti evde kalması için teşvik ediyoruz ama milletin evde
kalmasını sağlayacak imkanları sağlamıyoruz.
Yaşlılarımızı korumak için başlatılan kampanyayı bir anda
yaşlıları linç kampanyasına dönüştürüyoruz.
Herkesin can derdine düştüğü bir zamanda herkese örnek olması
gerekenler ihale peşinde koşuyor.
Velhasıl kelam ne millet ne ümmet ne de insanlık olarak henüz
gönül birliğini yakalayabilmiş değiliz.
Her kafadan ayrı bir ses yükseliyor.
Herkes birbirini “kafir” ilan edip “müstahak”
olduğunu söylüyor.
Tek ses, tek nida, tek hareket olup tek bir noktada
birleşemedik henüz.
Ve biz tek yürek, tek ses, tek dilek olmadıkça Allah’ın
merhametini celp etmekten çok ama çok uzağız.
Biliyorum, birçok kişi korona virüsünü küresel bir projenin bir
ayağı olarak görüyor ve bunun insanlığa kurulmuş bir tuzak olduğunu
söylüyor.
Tamamen haksız olduklarını söylemiyorum, zira bendeniz de bu
minvalde kısmi olarak düşüncelerimi bu sütundan sizlerle paylaştım
ama onlara şunu hatırlatmadan da edemiyorum:
“Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da
(Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak
kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en
hayırlısıdır.” (Enfal
Suresi, 30. Ayet)
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser