Karikatür krizinde basının karnesi
Abone olKarikatür krizinin basına yansımasını değerlendiren Fatih Altaylı önce Avrupa basınının ardında da Türk basınının konuya bakışını ele aldı.
Sabah Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Fatih Altaylı karikatür
krizinin basına yansımasını ele aldı. Altaylı yazısında kıta
Avrupası'nın sınıfta kaldığını söyledi.
Yazı: Fatih Altaylı
Kaynak:
"Medeniyetler Çatışması"nı belirgin hale getiren "karikatür
krizinde" kıta Avrupası'nın ve basınının ikiyüzlülüğü net bir
biçimde ortaya çıkarken, hem tavır hem de felsefe açısından
"Anglosakson" basınının üstünlüğü ortaya çıktı.
Etnik ve inanç özgürlükleri açısından en liberal ülke sayılan
ABD'de basın bu karikatürleri yayınlamayı reddetti. Benzer bir
tavır İngiliz basınından geldi.
Yayınlamamakla yetinmeyip, bu yayınları "ifade özgürlüğünün
sınırları" açısından felsefi bir tartışmanın temeli yaptılar.
Türk basınında ise bazı "İslamcı gazeteler" dışında hepimiz bu
konunun "çevresinden" dolandık.
Görüşlerine çok değer verdiğim bir hukukçu dostum, "Türk basınının
refleksi ilginçti. Olayı hiç üzerimize alınmadık. Sanki İslam Türk
toplumunun kültürel değerlerinden biri değilmiş ve bu mesele sadece
radikal İslamcıların sorunuymuş gibi davrandınız" derken
haklıydı.
Türk entelijansiyası ve buna bağlı olarak da Türk basını, Türkiye
toplumunu oluşturan kültürel değerleri içselleştirirken,
"Müslümanlığı" bunun bir parçası olarak ele almıyor.
Burada bıraktığımız boşluk, "radikal" diye tanımladığımız unsurlar
tarafından "hasmane" bir biçimde dolduruluyor.
Türk basını bu konuya yaklaşırken, sanki sorun Kıta Avrupası
medyasıyla, bizim dışımızdaki "İslam alemi" arasında bir sorun gibi
davrandık.
Böyle davranırken, refleksimiz Türkiye'yi bu tartışmanın içine
çekmemekti belki ama, bakmadığımız bir sorunun varolmadığını
söylemenin mümkün olmadığını da gördük.
Ve Trabzon'daki cinayetle ayıldık. Biz de dahil, medyanın Türkiye
toplumu içinde "din" öğesini "Oruç cinsel ilişkiyle bozulur mu?"
boyutunun ötesinde tartışmayı öğrenmesi gerekiyor.