Karayolları yetkilileri uyumuyor
Abone olKarayolları Genel Müdürü Hicabi Ece ise Nesrin Yanık Çorakbaş'a müjde yüklü çok önemli mesajlar verdi.
Karayolları Genel Müdürü Hicabi ECE’den İstanbulluları ve
sürücüleri rahatlatacak açıklamalar:
Boğaz Köprüsü sapasağlam, bölünmüş yollar işe yarıyor, kazalar azalıyor…
-Ankara Temsilcimiz Nesrin Yanık Çorakbaş’ın röportajı-
İstanbul’da hayatı felç eden kar felaketinden sonra gözler, vatandaşın “nerede bu devlet” isyanlarından nasibini en çok alan Karayolları Genel Müdürlüğüne çevrildi. Ben de kaybolduğu söylenen devleti bulmak üzere(!) Ankaralıların aşina olduğu o büyük turuncu tabelanın ardına gizlenmiş TCK binasının yolunu tuttum.
Karayollarında uzun yıllar yürüttüğü doğu görevlerinden sonra genel müdürlük koltuğuna oturan Hicabi Ece’yi, son haftaların yoğun koşturmalarından dolayı uykusuz ve bir hayli yorgun buldum. Ama tanıdığım hemen hemen tüm karayolcular gibi, “bizim işimiz gece gündüz dinlemez” mantığıyla yoğrulduğu için, ağzından en ufak bir şikayet cümlesi de duymadım doğrusu.
Genel Müdürle konuştuktan sonra gördüm ki, devlet olması gerektiği yerde. Yani görevinin başında. Ama her tedbirsizliğimizde devleti suçlamaya alıştığımızdan olsa gerek, bunu bir türlü kabul etmek istemiyoruz biz. Tedbirsiz çıktığımız yollardan, güvenliğine bakmadan yaptığımız, oturduğumuz ve çökünce onlarca canla birlikte altında kaldığımız binalardan hep onu, yani devleti sorumlu tutuyoruz. Ne zaman ki, vatandaş sorumluluğumuza sahip çıkacak, canımızı, malımızı emanet ettiklerimizi gerektiğinde sorgulamayı öğreneceğiz, işte o zaman her başımız sıkıştığında paniğe kapılıp devleti aramaktan vazgeçebileceğiz bence…
Türkiye’deki araç sayısına baktığımızda nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?
Türkiye’de trafiğe kayıtlı araç sayısı 9,5 milyon civarında. Bunun yaklaşık yüzde 45’i ticari araç, yüzde 55’i otomobil. Avrupa ülkelerinde durum çok daha farklı. Ticari araç sayısı az. Yüzde 85’i otomobil. Bu nedenle, Türkiye’de kişi başına düşen otomobil sayısı 1000 kişiye 68 iken, bu sayı Avrupa ülkelerinde 500 civarında. Özellikle otomobil doyum noktasının çok çok altındayız.
Siz az diyorsunuz ama, bu kadar araç bile trafikte büyük sorunlar yaşamamıza neden oluyor. Araç sayısı artınca trafikteki sorunlarla nasıl başa çıkacağız?
Türkiye’de 63 bin km. karayolu ağı, 320 bin km. köy yolu ağı olmak üzere, toplam 380 bin km. civarında yol ağımız var. Tabi kapasite kullanımı açısından, yollarımızın kapasitesini artırmamız gerekiyor. 15 bin km. bölünmüş yol hedefi de buradan geliyor zaten.
Bölünmüş yol projesi trafik sorununu çözmüş olacak mı?
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 2003 yılında başlattığı en önemli proje, Acil Eylem Planı çerçevesinde gerçekleştirilen 15 bin km.’lik bölünmüş yol yapımı projesidir. Bu çalışmayla ülkemizde karayollarındaki trafik kazalarının en aza indirilmesi ve kapasite yetersizliği sebebiyle düşen hizmet seviyesinin yükseltilmesi amaçlanmıştır. Ülkemizde her yıl binlerce insanımızın ölümüne, on binlerce insanımızın yaralanmasına ve milyarlarca dolar kayıplara neden olan trafik terörünün azaltılması açısından tek şeritli bir yolun bölünmüş yol standardına getirilmesi önem arz etmektedir.
Bu proje kapsamında kaç kilometre yol yapacaksınız?
Ülkemizin ana aksları ve transit koridorları incelenerek, kapasite yetersizliği görülen ve yakın gelecekte görülecek kesimler belirlendi. Yaklaşık 6 bin km. yol, 1. öncelikli bölünmüş yol hedefi kapsamına alındı. 4 bin km. yol uluslararası aks bütünlüğü ve bölgesel gelişmeler dikkate alınarak, 5 bin 400 km. yol ulusal aks bütünlüğü nedeniyle bölünmüş yol kapsamına alındı ve böylece mevcut 3673 km. bölünmüş yola ilave olarak yapılacak yaklaşık 15 bin 200 km. ile toplam 18 bin 873 km. uzunluğunda bölünmüş yola ulaşılması hedeflendi.
Şu anda bölünmüş yol projesi hangi aşamaya geldi?
“Cumhuriyet tarihinin en az ödeneği ile rekor seviyede bölünmüş yol yapılarak hedefe ulaşılmıştır.”
2003 yılı yatırım programında yer alan toplam 7 bin 15 km. bölünmüş yolun 4 bin 947 km.’si ihale edilmiştir. Ayrıca; 1.885 km. yol da tek yol olarak ihale edilmiş olup, Acil Eylem Planı’na dahil edilen bu güzergahların bölünmüş yol haline getirilebilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğundaki yol ağının; 2002 yılı sonu itibariyle 1851 kilometresi otoyol, 3 bin 859 kilometresi devlet ve 467 kilometresi il yollarında olmak üzere toplam 6 bin 177 kilometresi bölünmüş yoldur. 2002 yılı sonu itibariyle çoğu şehir geçişi olmak üzere 3 bin 859 km. bölünmüş devlet yolu bitirilmişken, 2003 yılında 141 projede sürdürülen 1600 km.’lik bölünmüş yolun yapımıyla devlet ve il yollarında toplam bölünmüş yol uzunluğu 5 bin 459 km’ye ulaşmıştır. 2004 yılında Acil Eylem Planı kapsamında gerekli ilave ödenekler temin edilebildiği takdirde, 3 bin km. bölünmüş yol yapımı hedeflenmektedir.
Yeni bitirilmiş yollarda görülen bozulmalar sürücüleri canından bezdirmeye devam ediyor. Bu durumda hedefin gerçekleştiği söylenebilir mi?
“Mevsim şartları nedeniyle yetiştirilemeyen yerlerde kaplamalarda lokal yüzeysel bozulmaların olduğu gözlemleniyor.”
Trafik güvenliğinin bir an önce sağlanması açısından ilk aşamada bölünmüş yolların çift kat sathi kaplamalı olarak bitirilmesi hedeflenmiş, daha sonra ağır taşıt trafik hacim miktarına bağlı olarak, bütçe imkanları dahilinde bu kesimlerin beton asfalta dönüştürülmesi planlanmıştır. Ancak, yeni ihale yasasında ilan sürelerinin uzun olması ve bütçenin nisan ayında çıkması gibi nedenlerle ihaleli olarak gerçekleştirdiğimiz üstyapı çalışmalarında, mevsim şartlarına bağlı olarak sathi kaplama yapımında karşılaşılan zorluklar nedeniyle bazı yollarımızın yalnızca birinci kat asfalt sathi kaplaması yapılabilmiştir. İkinci kat sathi kaplaması yapılan yollarda herhangi bir bozulma oluşmadığı ancak, ikinci kat sathi kaplaması mevsim şartları nedeniyle yetiştirilemeyen yerlerde kaplamalarda lokal yüzeysel bozulmaların olduğu gözlemlenmiştir. Bozulmaların olduğu bu güzergahlar, 2003 yılında yaptığımız toplam 1600 km. bölünmüş yolun yüzde 10’una tekabül etmektedir. Aynı bozulmalar, daha önce yapılan yollarımızda da görülmekte olup, bunlar beklenen bozulmalardır. Ancak bu kesimler, ekiplerimizin acil müdahalesi ile en kısa sürede onarılmaktadır.
Bakan Zeki Ergezen, bölge müdürlüklerinize basına da yansıyan bir genelge göndererek, yol standartlarındaki rahatsızlığını belirtti. Bu uyarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Unutulmamalıdır ki, şu anda son 60 yılın en ağır kışını yaşıyoruz. Bütün bölgelerdeki 1600 km. yolun tamamını tek tek tarattım. Bozulan kesim, yolların tamamında yüzde 10’un bile altında. Bakan beyin genelgesi şuydu; teknik personelin daha teknik çalışmasını, daha düzgün, daha doğru, daha özverili çalışmasını teşvik eden ve her zaman yapılan rutin genelgelerden biriydi. Bu genelgeleri bütün bakanlar yapıyor, sadece bizim bakanımız değil ki. Bunlar bakanın tavsiye niteliğindeki genelgeleridir.
Müteahhitlerin çok düşük kırımlarla TCK’dan ihale alması nedeniyle, kullanılan malzemelerin ve dolayısıyla işlerin kalitesiz olduğu konuşuluyor. Bu eleştiriler ne ölçüde gerçeği yansıtıyor?
Karayolları Genel Müdürlüğü olarak, yaptığımız bütün kontrollüklerde, araştırma laboratuarlarımız var. Yani biz yaptığımız her imalatın, adım adım kalite kontrolünü yaparız. Alt yapısından üst yapısına kadar, müteahhitlerin her yaptığı imalatı kendi laboratuarımızda test ederiz. Şartnamelerimize uygun mudur, değil midir, ona göre hak ediş yaparız. Doğrudur, bu sene bizim müteahhitlerimiz bu sene yüksek kırımlarla iş aldılar. Ancak büyük bir kısmı da maalesef yapamadıkları için teminatlarını yaktılar. Diğerleri de sadece akaryakıt parasına çalıştılar, bunu kendileri de itiraf ediyor. Ama, biz karayolları olarak kesinlikle teknikten taviz vermeyiz. Çünkü bizim, yolun her aşamasında kalite kontrol sistemimiz vardır.
Buna rağmen eleştirilmenizi neye bağlıyorsunuz?
Eleştiriler gelmesinin nedeni şu; 1600 km. gibi rekor seviyede bir bölünmüş yol yaptık. Cumhuriyet tarihinde yapılan bölünmüş yolun yarısı kadar bir senede, bu kadar az bir kaynakla ve ilk defa kamunun makine parkının birleştirilmesi sonucu çalışma yaptık. Tabi bu kadar büyük oranda yapılmış bölünmüş yollarda, mutlaka bizi istemeyen istemeyen insanlar, ufak tefek çukurları çekip gösterir. Bunlar olabilir. Geçmiş dönemlerde de yapılmış bunlar. Satfi kaplamada sadece bu sene değil, her sene bozulmalar olur. Zaten en büyük bozulmalar yüzde 10 mertebesinde. Bunlar kapatılır, düzeltilir. Şu anda bütün ekiplerimiz zaten çalışıyor. 2004’te ikinci dönemde ikinci kat kaplamaların yapılmasıyla ilgili de bütün hazırlıklarımız tamamdır.
Bu bozulmalar, sizin yol kaplama çalışmalarınız bitiremeden sert bir kışın içine girmenizden kaynaklandı öyle mi?
Elbette. Bu sene kış gerçekten çok ağır. Şimdi biz yola tuz atıyoruz. Yolun hidroskopik yapısından dolayı asfalta çok büyük zarar veriyor, bozuyor asfaltı. Bizim bu sene kullandığımız tuz oranı, geçmiş yılların 4-5 katına çıktı. Tuzu atıyorsunuz, hafif bir çukur açıyor. Oraya su doluyor, donuyor sonra da patlatıyor. Biliyorsunuz, su donduğu zaman genişliyor.
Yeni yapılan bölünmüş yolların trafiğe olumlu etkileri görülmeye başlandı mı?
Yollarımızda, geçmiş dönemlerle ilgili trafik analiz raporları alıyoruz. Trafik kazalarını mukayese ediyoruz. Trafiğe açtığımız yeni bölünmüş yollardaki ölümlü kazalarda, yüzde 65 oranında azalma var. Trafik kazaları açısından bölünmüş yolların hakikaten çok önemli faydaları var.
O halde bölünmüş yol projesi tamamlandığında Türkiye’de trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısında ciddi bir azalma olacak, doğru mu?
“Aldığımız raporlar, bölünmüş yolların kazalardaki ölüm oranlarını azalttığını gösteriyor.”
Maalesef ülkemizdeki trafik kazaları, gelişmiş ülkelerle mukayese edildiğinde büyük bir fark ortaya çıkıyor. Trafik kazalarında kriter şudur; 100 milyon km/taşıt, yani 100 milyon km.’de bir oluşan trafik kazasıdır. Maalesef ülkemizdeki trafik kaza oranları, gelişmiş ülkelerin 7-8 katı kadar fazladır. Tabi taşıt sayısına göre değil, taşıtların yaptığı km.’ye göre. Türkiye’de taşıtların yaptıkları 100 milyon km.’de 133 tane kaza oluyor, 9.24 kişi ölüyor, 227 kişi yaralanıyor. Hollanda ise aynı kilometrede 10.3 tane kaza oluyor, 0.3 kişi ölüyor, 9.4 kişi yaralanıyor.İngiltere’de 41 kaza oluyor, 0.4 kişi ölüyor, 94 yaralanma var. Japonya’da ise yine 100 milyon km/taşıtta, 107 tane kaza oluyor, 132 kişi yaralanıyor, 1.2 kişi ölüyor. Yani maalesef, ülkemizde trafik kazalarındaki ölüm oranı gelişmiş ülkelerin çok üzerinde. Aldığımız raporlar, bölünmüş yolların kazalardaki ölüm oranlarını azalttığını gösteriyor.
Trafik kazalarının azaltılmasına yönelik başka çalışmalarınız da olduğunu biliyoruz?
Aynen bölünmüş yollar gibi, bizim kaza kara noktalarında iyileştirme çalışmalarımız da var. 2003 yılında şu ana kadar 132 tane kaza kara noktası iyileştirilmiş. Bu kaza kara noktalarının iyileştirilmesinden sonra kaza sayısında yüzde 74 azalma oldu. Ölü sayısında yüzde 85, yaralı sayısında yüzde 79, maddi hasarlı araç sayısında ise yüzde 72 azalma görüldü. Biz, Karayolları Genel Müdürlüğü olarak, hem yolları bölünmüşe dönüştürmek suretiyle kaza oranlarını azaltıyoruz. Hem de kaza kara noktalarını iyileştirmek suretiyle kazaları önlüyoruz. Son zamanlarda gerçekten ülkemizde kaza oranları sevindirici şekilde düşüyor.
Türkiye’nin ölümlü trafik kazalarıyla anılmaktan kurtulması için gelecek hedef ve beklentileriniz nedir?
Kazalarda üç tane faktör var. Birincisi yol, ikincisi insan ve araç. Bizim hedefimiz, yol kusurlarını olabildiğince minimize etmek. Kaza raporlarında, analizlerde tabi en büyük kusur insan faktörü, sürücü kusurları. Yüzde 90’lar mertebesinde bu kusurlar. Eğitim çok önemli tabi bu kazalarda. Biz, karayolları olarak üzerimize düşen yollarımızın fiziki ve geometrik standartlarını yükseltip, kazaları minimize etmek. Biz de bu konuda çalışmalarımızı yapıyoruz.
Türkiye’nin en yoğun trafiğine sahip olan İstanbul, bu yıl kış şartları yüzünden ciddi bir afet yaşadı. Karayolları bu kışa hazırlıklı mıydı ve bir doğal hadise neden afete yol açtı?
Karayolları Genel Müdürlüğü, kar mücadelesi programını her yıl sistematik olarak yapar. 01 Kasım ile 31 Aralık arasında kar mücadelesi programını hazırlarız ve kar mücadelesinde hangi ekibin, hangi ekipmanın ve hangi makinenin nerede çalışacağı, nerede konuşlanacağı bellidir. Ve her yol, kilometre kilometre ekiplere bölünmüştür. İstanbul’daki son olayda, son 60 yılın en şiddetli kışı geçti. Fırtınanın şiddeti saatte 120 km. idi, kar yağışı anormal bir şekilde devam etti. Yani beklenmedik bir fırtına ve kar mücadelesiydi. Rutinin dışında idi.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan kar felaketinde karayolları, vatandaşın hedef tahtası oldu. Sizce, vatandaşın isyanına dayanak olacak bir ihmal var mıydı çalışmalarınızda?
“Zincirsiz ve tedbirsiz seyahat eden tırların yol güzergahını, emniyet şeridi de dahil olmak üzere makaslama yaparak kesmesi trafiği engelledi.”
O gece sabaha kadar ben, İstanbul’daki arkadaşlarımızdan her yarım saatte bir bilgi aldım. Hem 1.Bölge Müdürlüğümüzden, hem 17. Bölge Müdürlüğümüzden. Bütün ekiplerimiz çalıştı ve biz D-100’ü hiç kapatmadık. Ancak, TEM’de kayan zincirsiz tırlar kayarak yolu tıkadı. Onlar yolu tıkayınca, geriye doğru konvoyda birikim oldu. Dolayısıyla bizim araçlarımız, konvoya girip mücadele yapamadılar. Ve göz gözü görmeyen havaya rağmen, bizim arkadaşlarımız D-100’ü yine kapatmadılar. TEM’in kapanması ise tamamen kayan araçlardan kaynaklandı. Zincirsiz ve tedbirsiz seyahat eden tırların yol güzergahını emniyet şeridi de dahil olmak üzere makaslama yaparak kesmesi sonucu, bu kesim de trafiğe kapatıldı. Kar ve buz mücadelesi yapma imkanı kalmayan bu kesimde, karayolları ekipleri ters yöndeki istikametten yolu trafiğe kapatıp, orta refüjdeki korkuluklar altı yerden keserek, mahsur kalan araçları kar yığını içinden kurtarıcı ve çekicilerle teker teker çekmiş ve yolda mahsur kalan vatandaşlarımızı kurtarmıştır.
Eleştirilerin hedefindeki bir kuruluşun genel müdürü olarak, insafsız yaklaşımlara maruz kaldığınızı düşündünüz mü?
Ben Karayolları Genel Müdürü olarak 20 yıl doğuda kar mücadelesi bölgesinde çalıştım. 15 yıl Erzurum’da, 5 yıl Sivas’ta. Kar mücadelesini çok iyi bildiğimi iddia edebilirim. Ben o gece sabaha kadar uyumadım. Bizim İstanbul’daki kar mücadelesi ekiplerimizin hepsi o gece yollardaydı. Ancak göz gözü görmüyordu, görüş mesafesi yoktu. Ekip önünü göremiyordu. Allah korusun, önlerini göremeyince gidip bir yerden uçabilirlerdi. O kadar yoğun fırtına oldu ki, Boğaz Köprüsü 32 yıldır trafiğe açık olmasına rağmen, fırtına köprünün halatını kopardı. İlk defa son 60 yılda böyle şiddetli bir fırtına oldu İstanbul’da. Bu bir afettir tabi. Bizim karayolları ekipleri, hakikaten ellerinden gelen gayreti sarf ettiler.
Peki o tırların o saatte denetimsiz olarak yola çıkmaları normal midir?
İnsanlarımızda maalesef büyük bir sorumsuzluk var. Yola çıkıyor, bakıyorsunuz arabasında zinciri yok, benzini yok. Meteoroloji daha önceden haber verdi. İstanbul Valiliği haber verdi. “Olağanüstü bir durum geliyor, fırtına geliyor, zorunlu olmadıkça trafiğe çıkmayın, çıkarsanız toplu taşıma araçlarını tercih edin” dendi. Ama bakıyorsunuz, bizim vatandaşımız tek başına binmiş bir arabaya, yanında ne zinciri var, ne bir şey. Tabi vatandaşların biraz daha duyarlı olması lazım.
Boğaz Köprüsü’nün kopan halatı vatandaşlarda büyük panik yarattı. Köprünün çökme tehlikesi var mıydı gerçekten?
“İstanbullu vatandaşlarımız 1.Boğaz Köprüsü’nü hiçbir kaygı ve korkuya kapılmadan güvenle kullanabilirler.”
Bu konuda bir basın toplantısı yaptık geçenlerde. Hatta konuyla ilgili uzman profesörlerimizi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi’nden, hatta asma köprüler konusunda kraliyet ödülü alan Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Aydın Dumanoğlu’nu çağırdık. Japon uzmanlar da vardı. Biz enine boyuna bu konuyu inceledik. Köprü yüksek emniyet tesisatıyla yapılmış. Yani bir iki tane halatın kopması, köprüdeki emniyeti ve güveni azaltmaz. Ancak biz tabi neden koptuğunu araştırdık. Şu anda köprüde hiçbir sıkıntı yok. Kaynak ve onarımları başta olmak üzere tespit edilen eksiklik ve arızalar giderilmiştir. Bir askı halatının fonksiyon dışı kalması köprünün güvenliği açısından kesinlikle bir risk oluşturmamaktadır. 30 yıldır ağır trafik şartları altında hizmet vermekte olan 1. Boğaz Köprüsü’nün gerek projelendirme ve tasarımında, gerekse açıldığı tarihten bu yanan gözlenen davranışlarında, hiçbir hata ve yapı güvenliğini tehlikeye sokacak bir arıza ve eksiklik mevcut değildir. İstanbullu vatandaşlarımızın bundan önce de olduğu gibi, 1.Boğaz Köprüsü’nü hiçbir kaygı ve korkuya kapılmadan güvenle kullanabileceklerini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Boğaz Köprüsü sapasağlam, bölünmüş yollar işe yarıyor, kazalar azalıyor…
-Ankara Temsilcimiz Nesrin Yanık Çorakbaş’ın röportajı-
İstanbul’da hayatı felç eden kar felaketinden sonra gözler, vatandaşın “nerede bu devlet” isyanlarından nasibini en çok alan Karayolları Genel Müdürlüğüne çevrildi. Ben de kaybolduğu söylenen devleti bulmak üzere(!) Ankaralıların aşina olduğu o büyük turuncu tabelanın ardına gizlenmiş TCK binasının yolunu tuttum.
Karayollarında uzun yıllar yürüttüğü doğu görevlerinden sonra genel müdürlük koltuğuna oturan Hicabi Ece’yi, son haftaların yoğun koşturmalarından dolayı uykusuz ve bir hayli yorgun buldum. Ama tanıdığım hemen hemen tüm karayolcular gibi, “bizim işimiz gece gündüz dinlemez” mantığıyla yoğrulduğu için, ağzından en ufak bir şikayet cümlesi de duymadım doğrusu.
Genel Müdürle konuştuktan sonra gördüm ki, devlet olması gerektiği yerde. Yani görevinin başında. Ama her tedbirsizliğimizde devleti suçlamaya alıştığımızdan olsa gerek, bunu bir türlü kabul etmek istemiyoruz biz. Tedbirsiz çıktığımız yollardan, güvenliğine bakmadan yaptığımız, oturduğumuz ve çökünce onlarca canla birlikte altında kaldığımız binalardan hep onu, yani devleti sorumlu tutuyoruz. Ne zaman ki, vatandaş sorumluluğumuza sahip çıkacak, canımızı, malımızı emanet ettiklerimizi gerektiğinde sorgulamayı öğreneceğiz, işte o zaman her başımız sıkıştığında paniğe kapılıp devleti aramaktan vazgeçebileceğiz bence…
Türkiye’deki araç sayısına baktığımızda nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?
Türkiye’de trafiğe kayıtlı araç sayısı 9,5 milyon civarında. Bunun yaklaşık yüzde 45’i ticari araç, yüzde 55’i otomobil. Avrupa ülkelerinde durum çok daha farklı. Ticari araç sayısı az. Yüzde 85’i otomobil. Bu nedenle, Türkiye’de kişi başına düşen otomobil sayısı 1000 kişiye 68 iken, bu sayı Avrupa ülkelerinde 500 civarında. Özellikle otomobil doyum noktasının çok çok altındayız.
Siz az diyorsunuz ama, bu kadar araç bile trafikte büyük sorunlar yaşamamıza neden oluyor. Araç sayısı artınca trafikteki sorunlarla nasıl başa çıkacağız?
Türkiye’de 63 bin km. karayolu ağı, 320 bin km. köy yolu ağı olmak üzere, toplam 380 bin km. civarında yol ağımız var. Tabi kapasite kullanımı açısından, yollarımızın kapasitesini artırmamız gerekiyor. 15 bin km. bölünmüş yol hedefi de buradan geliyor zaten.
Bölünmüş yol projesi trafik sorununu çözmüş olacak mı?
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 2003 yılında başlattığı en önemli proje, Acil Eylem Planı çerçevesinde gerçekleştirilen 15 bin km.’lik bölünmüş yol yapımı projesidir. Bu çalışmayla ülkemizde karayollarındaki trafik kazalarının en aza indirilmesi ve kapasite yetersizliği sebebiyle düşen hizmet seviyesinin yükseltilmesi amaçlanmıştır. Ülkemizde her yıl binlerce insanımızın ölümüne, on binlerce insanımızın yaralanmasına ve milyarlarca dolar kayıplara neden olan trafik terörünün azaltılması açısından tek şeritli bir yolun bölünmüş yol standardına getirilmesi önem arz etmektedir.
Bu proje kapsamında kaç kilometre yol yapacaksınız?
Ülkemizin ana aksları ve transit koridorları incelenerek, kapasite yetersizliği görülen ve yakın gelecekte görülecek kesimler belirlendi. Yaklaşık 6 bin km. yol, 1. öncelikli bölünmüş yol hedefi kapsamına alındı. 4 bin km. yol uluslararası aks bütünlüğü ve bölgesel gelişmeler dikkate alınarak, 5 bin 400 km. yol ulusal aks bütünlüğü nedeniyle bölünmüş yol kapsamına alındı ve böylece mevcut 3673 km. bölünmüş yola ilave olarak yapılacak yaklaşık 15 bin 200 km. ile toplam 18 bin 873 km. uzunluğunda bölünmüş yola ulaşılması hedeflendi.
Şu anda bölünmüş yol projesi hangi aşamaya geldi?
“Cumhuriyet tarihinin en az ödeneği ile rekor seviyede bölünmüş yol yapılarak hedefe ulaşılmıştır.”
2003 yılı yatırım programında yer alan toplam 7 bin 15 km. bölünmüş yolun 4 bin 947 km.’si ihale edilmiştir. Ayrıca; 1.885 km. yol da tek yol olarak ihale edilmiş olup, Acil Eylem Planı’na dahil edilen bu güzergahların bölünmüş yol haline getirilebilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğundaki yol ağının; 2002 yılı sonu itibariyle 1851 kilometresi otoyol, 3 bin 859 kilometresi devlet ve 467 kilometresi il yollarında olmak üzere toplam 6 bin 177 kilometresi bölünmüş yoldur. 2002 yılı sonu itibariyle çoğu şehir geçişi olmak üzere 3 bin 859 km. bölünmüş devlet yolu bitirilmişken, 2003 yılında 141 projede sürdürülen 1600 km.’lik bölünmüş yolun yapımıyla devlet ve il yollarında toplam bölünmüş yol uzunluğu 5 bin 459 km’ye ulaşmıştır. 2004 yılında Acil Eylem Planı kapsamında gerekli ilave ödenekler temin edilebildiği takdirde, 3 bin km. bölünmüş yol yapımı hedeflenmektedir.
Yeni bitirilmiş yollarda görülen bozulmalar sürücüleri canından bezdirmeye devam ediyor. Bu durumda hedefin gerçekleştiği söylenebilir mi?
“Mevsim şartları nedeniyle yetiştirilemeyen yerlerde kaplamalarda lokal yüzeysel bozulmaların olduğu gözlemleniyor.”
Trafik güvenliğinin bir an önce sağlanması açısından ilk aşamada bölünmüş yolların çift kat sathi kaplamalı olarak bitirilmesi hedeflenmiş, daha sonra ağır taşıt trafik hacim miktarına bağlı olarak, bütçe imkanları dahilinde bu kesimlerin beton asfalta dönüştürülmesi planlanmıştır. Ancak, yeni ihale yasasında ilan sürelerinin uzun olması ve bütçenin nisan ayında çıkması gibi nedenlerle ihaleli olarak gerçekleştirdiğimiz üstyapı çalışmalarında, mevsim şartlarına bağlı olarak sathi kaplama yapımında karşılaşılan zorluklar nedeniyle bazı yollarımızın yalnızca birinci kat asfalt sathi kaplaması yapılabilmiştir. İkinci kat sathi kaplaması yapılan yollarda herhangi bir bozulma oluşmadığı ancak, ikinci kat sathi kaplaması mevsim şartları nedeniyle yetiştirilemeyen yerlerde kaplamalarda lokal yüzeysel bozulmaların olduğu gözlemlenmiştir. Bozulmaların olduğu bu güzergahlar, 2003 yılında yaptığımız toplam 1600 km. bölünmüş yolun yüzde 10’una tekabül etmektedir. Aynı bozulmalar, daha önce yapılan yollarımızda da görülmekte olup, bunlar beklenen bozulmalardır. Ancak bu kesimler, ekiplerimizin acil müdahalesi ile en kısa sürede onarılmaktadır.
Bakan Zeki Ergezen, bölge müdürlüklerinize basına da yansıyan bir genelge göndererek, yol standartlarındaki rahatsızlığını belirtti. Bu uyarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Unutulmamalıdır ki, şu anda son 60 yılın en ağır kışını yaşıyoruz. Bütün bölgelerdeki 1600 km. yolun tamamını tek tek tarattım. Bozulan kesim, yolların tamamında yüzde 10’un bile altında. Bakan beyin genelgesi şuydu; teknik personelin daha teknik çalışmasını, daha düzgün, daha doğru, daha özverili çalışmasını teşvik eden ve her zaman yapılan rutin genelgelerden biriydi. Bu genelgeleri bütün bakanlar yapıyor, sadece bizim bakanımız değil ki. Bunlar bakanın tavsiye niteliğindeki genelgeleridir.
Müteahhitlerin çok düşük kırımlarla TCK’dan ihale alması nedeniyle, kullanılan malzemelerin ve dolayısıyla işlerin kalitesiz olduğu konuşuluyor. Bu eleştiriler ne ölçüde gerçeği yansıtıyor?
Karayolları Genel Müdürlüğü olarak, yaptığımız bütün kontrollüklerde, araştırma laboratuarlarımız var. Yani biz yaptığımız her imalatın, adım adım kalite kontrolünü yaparız. Alt yapısından üst yapısına kadar, müteahhitlerin her yaptığı imalatı kendi laboratuarımızda test ederiz. Şartnamelerimize uygun mudur, değil midir, ona göre hak ediş yaparız. Doğrudur, bu sene bizim müteahhitlerimiz bu sene yüksek kırımlarla iş aldılar. Ancak büyük bir kısmı da maalesef yapamadıkları için teminatlarını yaktılar. Diğerleri de sadece akaryakıt parasına çalıştılar, bunu kendileri de itiraf ediyor. Ama, biz karayolları olarak kesinlikle teknikten taviz vermeyiz. Çünkü bizim, yolun her aşamasında kalite kontrol sistemimiz vardır.
Buna rağmen eleştirilmenizi neye bağlıyorsunuz?
Eleştiriler gelmesinin nedeni şu; 1600 km. gibi rekor seviyede bir bölünmüş yol yaptık. Cumhuriyet tarihinde yapılan bölünmüş yolun yarısı kadar bir senede, bu kadar az bir kaynakla ve ilk defa kamunun makine parkının birleştirilmesi sonucu çalışma yaptık. Tabi bu kadar büyük oranda yapılmış bölünmüş yollarda, mutlaka bizi istemeyen istemeyen insanlar, ufak tefek çukurları çekip gösterir. Bunlar olabilir. Geçmiş dönemlerde de yapılmış bunlar. Satfi kaplamada sadece bu sene değil, her sene bozulmalar olur. Zaten en büyük bozulmalar yüzde 10 mertebesinde. Bunlar kapatılır, düzeltilir. Şu anda bütün ekiplerimiz zaten çalışıyor. 2004’te ikinci dönemde ikinci kat kaplamaların yapılmasıyla ilgili de bütün hazırlıklarımız tamamdır.
Bu bozulmalar, sizin yol kaplama çalışmalarınız bitiremeden sert bir kışın içine girmenizden kaynaklandı öyle mi?
Elbette. Bu sene kış gerçekten çok ağır. Şimdi biz yola tuz atıyoruz. Yolun hidroskopik yapısından dolayı asfalta çok büyük zarar veriyor, bozuyor asfaltı. Bizim bu sene kullandığımız tuz oranı, geçmiş yılların 4-5 katına çıktı. Tuzu atıyorsunuz, hafif bir çukur açıyor. Oraya su doluyor, donuyor sonra da patlatıyor. Biliyorsunuz, su donduğu zaman genişliyor.
Yeni yapılan bölünmüş yolların trafiğe olumlu etkileri görülmeye başlandı mı?
Yollarımızda, geçmiş dönemlerle ilgili trafik analiz raporları alıyoruz. Trafik kazalarını mukayese ediyoruz. Trafiğe açtığımız yeni bölünmüş yollardaki ölümlü kazalarda, yüzde 65 oranında azalma var. Trafik kazaları açısından bölünmüş yolların hakikaten çok önemli faydaları var.
O halde bölünmüş yol projesi tamamlandığında Türkiye’de trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısında ciddi bir azalma olacak, doğru mu?
“Aldığımız raporlar, bölünmüş yolların kazalardaki ölüm oranlarını azalttığını gösteriyor.”
Maalesef ülkemizdeki trafik kazaları, gelişmiş ülkelerle mukayese edildiğinde büyük bir fark ortaya çıkıyor. Trafik kazalarında kriter şudur; 100 milyon km/taşıt, yani 100 milyon km.’de bir oluşan trafik kazasıdır. Maalesef ülkemizdeki trafik kaza oranları, gelişmiş ülkelerin 7-8 katı kadar fazladır. Tabi taşıt sayısına göre değil, taşıtların yaptığı km.’ye göre. Türkiye’de taşıtların yaptıkları 100 milyon km.’de 133 tane kaza oluyor, 9.24 kişi ölüyor, 227 kişi yaralanıyor. Hollanda ise aynı kilometrede 10.3 tane kaza oluyor, 0.3 kişi ölüyor, 9.4 kişi yaralanıyor.İngiltere’de 41 kaza oluyor, 0.4 kişi ölüyor, 94 yaralanma var. Japonya’da ise yine 100 milyon km/taşıtta, 107 tane kaza oluyor, 132 kişi yaralanıyor, 1.2 kişi ölüyor. Yani maalesef, ülkemizde trafik kazalarındaki ölüm oranı gelişmiş ülkelerin çok üzerinde. Aldığımız raporlar, bölünmüş yolların kazalardaki ölüm oranlarını azalttığını gösteriyor.
Trafik kazalarının azaltılmasına yönelik başka çalışmalarınız da olduğunu biliyoruz?
Aynen bölünmüş yollar gibi, bizim kaza kara noktalarında iyileştirme çalışmalarımız da var. 2003 yılında şu ana kadar 132 tane kaza kara noktası iyileştirilmiş. Bu kaza kara noktalarının iyileştirilmesinden sonra kaza sayısında yüzde 74 azalma oldu. Ölü sayısında yüzde 85, yaralı sayısında yüzde 79, maddi hasarlı araç sayısında ise yüzde 72 azalma görüldü. Biz, Karayolları Genel Müdürlüğü olarak, hem yolları bölünmüşe dönüştürmek suretiyle kaza oranlarını azaltıyoruz. Hem de kaza kara noktalarını iyileştirmek suretiyle kazaları önlüyoruz. Son zamanlarda gerçekten ülkemizde kaza oranları sevindirici şekilde düşüyor.
Türkiye’nin ölümlü trafik kazalarıyla anılmaktan kurtulması için gelecek hedef ve beklentileriniz nedir?
Kazalarda üç tane faktör var. Birincisi yol, ikincisi insan ve araç. Bizim hedefimiz, yol kusurlarını olabildiğince minimize etmek. Kaza raporlarında, analizlerde tabi en büyük kusur insan faktörü, sürücü kusurları. Yüzde 90’lar mertebesinde bu kusurlar. Eğitim çok önemli tabi bu kazalarda. Biz, karayolları olarak üzerimize düşen yollarımızın fiziki ve geometrik standartlarını yükseltip, kazaları minimize etmek. Biz de bu konuda çalışmalarımızı yapıyoruz.
Türkiye’nin en yoğun trafiğine sahip olan İstanbul, bu yıl kış şartları yüzünden ciddi bir afet yaşadı. Karayolları bu kışa hazırlıklı mıydı ve bir doğal hadise neden afete yol açtı?
Karayolları Genel Müdürlüğü, kar mücadelesi programını her yıl sistematik olarak yapar. 01 Kasım ile 31 Aralık arasında kar mücadelesi programını hazırlarız ve kar mücadelesinde hangi ekibin, hangi ekipmanın ve hangi makinenin nerede çalışacağı, nerede konuşlanacağı bellidir. Ve her yol, kilometre kilometre ekiplere bölünmüştür. İstanbul’daki son olayda, son 60 yılın en şiddetli kışı geçti. Fırtınanın şiddeti saatte 120 km. idi, kar yağışı anormal bir şekilde devam etti. Yani beklenmedik bir fırtına ve kar mücadelesiydi. Rutinin dışında idi.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan kar felaketinde karayolları, vatandaşın hedef tahtası oldu. Sizce, vatandaşın isyanına dayanak olacak bir ihmal var mıydı çalışmalarınızda?
“Zincirsiz ve tedbirsiz seyahat eden tırların yol güzergahını, emniyet şeridi de dahil olmak üzere makaslama yaparak kesmesi trafiği engelledi.”
O gece sabaha kadar ben, İstanbul’daki arkadaşlarımızdan her yarım saatte bir bilgi aldım. Hem 1.Bölge Müdürlüğümüzden, hem 17. Bölge Müdürlüğümüzden. Bütün ekiplerimiz çalıştı ve biz D-100’ü hiç kapatmadık. Ancak, TEM’de kayan zincirsiz tırlar kayarak yolu tıkadı. Onlar yolu tıkayınca, geriye doğru konvoyda birikim oldu. Dolayısıyla bizim araçlarımız, konvoya girip mücadele yapamadılar. Ve göz gözü görmeyen havaya rağmen, bizim arkadaşlarımız D-100’ü yine kapatmadılar. TEM’in kapanması ise tamamen kayan araçlardan kaynaklandı. Zincirsiz ve tedbirsiz seyahat eden tırların yol güzergahını emniyet şeridi de dahil olmak üzere makaslama yaparak kesmesi sonucu, bu kesim de trafiğe kapatıldı. Kar ve buz mücadelesi yapma imkanı kalmayan bu kesimde, karayolları ekipleri ters yöndeki istikametten yolu trafiğe kapatıp, orta refüjdeki korkuluklar altı yerden keserek, mahsur kalan araçları kar yığını içinden kurtarıcı ve çekicilerle teker teker çekmiş ve yolda mahsur kalan vatandaşlarımızı kurtarmıştır.
Eleştirilerin hedefindeki bir kuruluşun genel müdürü olarak, insafsız yaklaşımlara maruz kaldığınızı düşündünüz mü?
Ben Karayolları Genel Müdürü olarak 20 yıl doğuda kar mücadelesi bölgesinde çalıştım. 15 yıl Erzurum’da, 5 yıl Sivas’ta. Kar mücadelesini çok iyi bildiğimi iddia edebilirim. Ben o gece sabaha kadar uyumadım. Bizim İstanbul’daki kar mücadelesi ekiplerimizin hepsi o gece yollardaydı. Ancak göz gözü görmüyordu, görüş mesafesi yoktu. Ekip önünü göremiyordu. Allah korusun, önlerini göremeyince gidip bir yerden uçabilirlerdi. O kadar yoğun fırtına oldu ki, Boğaz Köprüsü 32 yıldır trafiğe açık olmasına rağmen, fırtına köprünün halatını kopardı. İlk defa son 60 yılda böyle şiddetli bir fırtına oldu İstanbul’da. Bu bir afettir tabi. Bizim karayolları ekipleri, hakikaten ellerinden gelen gayreti sarf ettiler.
Peki o tırların o saatte denetimsiz olarak yola çıkmaları normal midir?
İnsanlarımızda maalesef büyük bir sorumsuzluk var. Yola çıkıyor, bakıyorsunuz arabasında zinciri yok, benzini yok. Meteoroloji daha önceden haber verdi. İstanbul Valiliği haber verdi. “Olağanüstü bir durum geliyor, fırtına geliyor, zorunlu olmadıkça trafiğe çıkmayın, çıkarsanız toplu taşıma araçlarını tercih edin” dendi. Ama bakıyorsunuz, bizim vatandaşımız tek başına binmiş bir arabaya, yanında ne zinciri var, ne bir şey. Tabi vatandaşların biraz daha duyarlı olması lazım.
Boğaz Köprüsü’nün kopan halatı vatandaşlarda büyük panik yarattı. Köprünün çökme tehlikesi var mıydı gerçekten?
“İstanbullu vatandaşlarımız 1.Boğaz Köprüsü’nü hiçbir kaygı ve korkuya kapılmadan güvenle kullanabilirler.”
Bu konuda bir basın toplantısı yaptık geçenlerde. Hatta konuyla ilgili uzman profesörlerimizi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi’nden, hatta asma köprüler konusunda kraliyet ödülü alan Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Aydın Dumanoğlu’nu çağırdık. Japon uzmanlar da vardı. Biz enine boyuna bu konuyu inceledik. Köprü yüksek emniyet tesisatıyla yapılmış. Yani bir iki tane halatın kopması, köprüdeki emniyeti ve güveni azaltmaz. Ancak biz tabi neden koptuğunu araştırdık. Şu anda köprüde hiçbir sıkıntı yok. Kaynak ve onarımları başta olmak üzere tespit edilen eksiklik ve arızalar giderilmiştir. Bir askı halatının fonksiyon dışı kalması köprünün güvenliği açısından kesinlikle bir risk oluşturmamaktadır. 30 yıldır ağır trafik şartları altında hizmet vermekte olan 1. Boğaz Köprüsü’nün gerek projelendirme ve tasarımında, gerekse açıldığı tarihten bu yanan gözlenen davranışlarında, hiçbir hata ve yapı güvenliğini tehlikeye sokacak bir arıza ve eksiklik mevcut değildir. İstanbullu vatandaşlarımızın bundan önce de olduğu gibi, 1.Boğaz Köprüsü’nü hiçbir kaygı ve korkuya kapılmadan güvenle kullanabileceklerini bir kez daha vurgulamak istiyorum.