Karayılan'dan Erdoğan'ın IŞİD benzetmesine yanıt
Abone olPKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bizim için IŞİD neyse PKK da odur" açıklamasına sert yanıt verdi.
PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, Ankara'nın
PYD Eşbaşkanı Salih Müslim'e verdiği sözleri tutmadığını öne
sürerek, "Erdoğan'ın son anda müdahale ederek Kobanê'nin düşmesini
hedeflediği ve bu çerçevede Kürt halkına karşı tıpkı 2011'deki gibi
yeniden bir savaş kararı vermiş olduğu durumu anlaşılmaktadır"
dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bizim için IŞİD neyse PKK da odur.
Bunları ayrı telakki etmek ayrı değerlendirmek yanlıştır” sözlerine
yanıt veren Murat Karayılan, şöyle konuştu:
Peki çözüm nerede kaldı? Bir taraftan PKK Lideri Başkan Apo'yla
diyalog ve çözüm süreci tartışmaları, diğer taraftan da ‘ben IŞİD
ve PKK’yi bir görüyorum’ deme tutumu. İkisi nasıl
bütünleştirilecek? Süreç nasıl devam edecek? Hem bir taraftan
oturup tartışma yürüteceksin, 'çözüm sürecini geliştiriyoruz'
diyeceksin; diğer taraftan ise PKK'yi dünyanın en vahşi örgütüyle
aynı kefeye koyacaksın. Bu zihniyetle nasıl çözüm
olacak!
Fırat Haber Ajansı'nda yayımlanan Murat Karayılan mülakatı
şöyle:
Murat Karayılan, "IŞİD’in Kobanê saldırısındaki gerçek amacını ve
yaşanan bu sürecin perde arkasını nasıl değerlendiriyorsunuz?"
sorusuna şöyle yanıt verdi:
IŞİD JİTEM'DİR
Bugün Kobanê’de geliştirilen saldırı ve kuşatma durumu sıradan
bir olay değildir. Kobanê’de kuşatılan sadece bir kent değil, tüm
Kürdistan halkı ve Kürdistan halkının özgürlüğü ile bölge
halklarının demokratik geleceğidir. Yani bölge halklarının
demokrasi ve kardeşlik davası kuşatılmış olmaktadır. Daha önce
Şengal, şimdi de Kobanê. Bunlar tesadüfen geliştirilmiş yönelimler
değildir; çok bilinçli ve planlı bir biçimde organize edilmiş bir
konseptin birer parçalarıdır.
IŞİD bu konseptin JİTEM’idir. Bu konsept Kürdistan halkı üzerindeki
sömürgeci-hegemonik sistemin etkili bir biçimde devreye konulmasını
ifade etmektedir. Ortadoğu bölgesinde Kürt halkına karşı 208 yıldan
bu yana bir yönelim durumu vardır. Özellikle Kürdistan’ın dört
parçaya bölünmesi ardından bu sömürgeci yönelim derinleştirilerek
bir soykırım biçiminde uygulama sürecine geçirilmiştir.
TÜRKİYE'YE ETKİN ROL ALIYOR
SUÇLAMASI
Herkes biliyor ki bu IŞİD denilen yapı, son 6 aydan bu yana
hızla büyütülerek bölgenin korkulu rüyası haline getirilmiştir.
Bunların yoğun bir psikolojik savaşla gündeme konulması ve en
modern-teknolojik silahlarla donatılması her şeyi açıkça ortaya
koymaktadır. Bu açıdan Kobanê’de geliştirilen saldırı ve kuşatma
harekatıyla, içinde Türk Özel Harp Dairesi’nin de etkin rol
oynadığı, değişik Gladio kesimlerinin de katkılar sunduğu ve
sistematik olarak Kürt halkının direnişini ezmek isteyen bir
konseptle bölge halklarının tüm demokrasi hareketlerine mesaj
verilmek istendiği açık ortadadır. Önce Şengal’den başladılar;
şimdi de Kobanê’de zirvelendirmek istemektedirler. Dikkat edelim;
bugün bu çete hareketi Kerkük’ten Kobanê’ye kadar Kürtlerle
savaşmaktadır.
IŞİD'İN HEDEFİ İSLAM DEVLETİ DEĞİL,
KÜRTLER
Peki, eğer bu çete yapısının gerçekten amacı bir İslam Devleti
kurmak ise İslam Devleti’nin kurulması Kürt halkının katledilmesi
ve bastırılmasından mı geçmektedir? Kürt halkı zaten şimdiye kadar
bölgede Türk, İran ve Arap devletlerinin baskısı altındaydı.
Suriye’de ve Irak’ta Baas rejiminin Kürt halkına neler çektirdiğini
herkes biliyor. Bölgenin en mazlum ve mağdur halkı Kürt halkıdır.
Eğer kendine bir İslam devleti kuracaksan öncelikle egemen
devletlerle savaşmalısın; Kürtlerle değil. Ama sorun İslam devleti
filan değil. Kürt halkının direniş mücadelesini bastırma hedefi tek
hedef haline getirilmiştir.
IŞİD bugün egemen Arap devletlerinin merkezlerine yönelmekten
ziyade, tüm Kürt direniş odaklarının merkezlerine yönelmeyi önüne
yegane hedef olarak koymuştur. Bu tesadüfi bir şey değildir. Hiç
kimse bunu normal gösteremez. Bu bilinçli ve örgütlü bir
konsepttir. Bu, Önder Apo öncülüğündeki özgürlük hareketinin
bastırılması ve tüm Kürt halkını sindirme ve Kürt siyasetini teslim
alma konseptidir. Burada Kürdistan üzerindeki sömürgeci güçlerin,
'derin sömürgecilik' biçiminde tanımlayabileceğimiz, batıya dayanan
sömürgeci çıkar ilişkileri temelinde geliştirilen bir plan olduğu
açıkça görülmektedir. Dikkat edin, Şengal vuruldu, katliam yapıldı;
bölge devletleri veya uluslararası güçler herhangi bir şey yaptı
mı? Hayır. Şimdi 23 gündür Kobanê’ye çağın en teknolojik
silahlarıyla bombalar yağdırılmaktadır, her türlü vahşi saldırı
geliştirilmektedir. Bölgedeki devletlerden herhangi bir ses çıkıyor
mu? Hayır. Hepsi seyrediyor veya onlara katkı sunuyor. Bugün, 21.
yüzyılda bu sömürgeci devletlerin ortasında, bütün dünyanın gözü
önünde Kobanê’de adım adım bir katliam uygulanmak istenmektedir ve
bunu da herkes seyretmektedir.
SALDIRGANLARIN HİÇBİRİ SURİYELİ
DEĞİL
Şu anda Kobanê’ye saldıran bu çete üyelerinin hiçbiri Suriyeli
değildir. Hepsi yabancı ülkelerden Suriye’ye getirilmiş
cellatlardır. Peki, bunların Amerika’dan, Avrupa’dan Tunus’tan,
Cezayir’den, Mısır’dan, Afganistan’dan, Çeçenistan’dan buraya
getirilmesini kim sağladı? Kim bu kadar silahı bunların eline
verdi? Kim buna fırsat sundu? Bu kadar teknik silah, bu kadar tank,
top ve en etkili Amerikan silahlarının bunların eline geçmesini
sağlayan kimdir? En etkili Rus füzelerinin bunların ellerine
geçmesini kim sağladı? Kim buna göz yumdu ve neden bugün bunlar
Kürt halkının başına bela edilmiştir? Bu soruların cevapları önemli
tabii. Bunların tesadüfen, kendiliğinden oluşmuş şeyler olduğu
iddia edilemez. Uluslararası istihbarat çevrelerinin ve bölgedeki
sömürgeci güçlerin, kendilerini bundan muaf tutmasını kim
yutacaktır?
BU KADAR CEPHANEYİ NEREDEN ALIYORLAR?
Elbette bir destek var. Bakın 23 gündür Kobanê’de kullanılan top ve mermi ancak onlarca kilometrelik konvoylarla taşınabilecek düzeyde bir yoğunluğu oluşturmaktadır. Peki bu kadar cephaneyi nereden alıyorlar! Eğer günlük gelmezse, sürekli takviye olmazsa nasıl oluyor da bu kadar cephaneyi günlük olarak kullanıyorlar. Tüm bunların cevabı önemlidir. Açıkça bir destek vardır ve bu desteği verenler dünya kamuoyu karşısında da çıkıp yalan söylemektedirler. Söze gelince kimse bu IŞİD çetesine sahip çıkmamaktadır ama eğer destek yoksa bu kadar mühimmat nasıl ve nereden geliyor! Biz bunların fabrikalarının olduğunu duymadık. Demek ki birileri veriyor. Yani takviye ediliyor.
TÜRKİYE İNANDIRICI
DEĞİL
Türk devletinin IŞİD’le birlikte olduğu yönünde bizim daha önceden
yaptığımız açıklamalar vardır. Yine bu Kobanê kuşatması süreci
içerisinde çeşitli çevrelerin gördükleri var olduğu gibi, çeşitli
basın-yayın organlarının yayınladıkları, hatta canlı yayında
sunulan kanıtlar da vardır. Şimdi diyelim ki bizimki siyasal bir
tespit ama Türk devleti şimdiye kadar bu somut bulgulara ilişkin de
inandırıcı herhangi bir şey söylemiş değil. Sadece sert bir biçimde
reddetmektedir. Ama Türk devleti ile IŞİD arasında devam eden bir
ilişki olduğu yönünde güçlü veriler ve ispatlar söz konusudur.
AK PARTİ ADIM
ATMALI
Eğer siz Kürt halkıyla barışıp, dostluk ve eşitlik içinde yaşamak
istiyorsanız Kobanê’de Kürt halkının iradesinin kırılması sürecine
dahil olmamanız lazımdı. Ama eğer diyorsanız ‘hayır durum böyle
değil’, o zaman buyurun pratikte durumunuzun böyle olmadığını
gösterin. Sadece Kobanê’den çıkan kitlenin kabul edilmesi dostluğa
bir gösterge olamaz. Bu zaten Kobanê’nin düşürülmesi planının bir
parçasıdır. Yani kitleye kapıların açılması, Kobanê’nin
düşürülmesine yol açılması anlamına da gelmektedir. Bu açıdan bu
bir veri olamaz. Birkaç gündür AKP yöneticileri gerek sürece
ilişkin gerekse de Kobanê’ye ilişkin iyi sözler sarf ediyorlar
ancak pratik bunun tersidir. Artık laf zamanı geçmiştir. Şimdi
pratik adım atma zamanıdır. AKP yöneticilerinin taktiği Kürt
toplumunun gönlünü okşama, fakat yüreğini ve beynini parçalama
taktiğidir. Lafla oyalayarak, beklentiye sokarak, gerçekte ise
canına okuyan ve yok etmeyi hedefleyen bir politikanın uygulayıcısı
durumundadırlar.
SALİH MÜSLİM'E VERİLEN SÖZLER YERİNE GETİRİLMEDİ
Bizim duyduğumuza göre bundan iki hafta önce de PYD lideri Salih Müslim’e verilen sözler vardı ancak onlar yerine getirilmedi. En son kendisi Türkiye’ye davet edildi ve gitti; aldığımız bilgilere göre yine bazı sözler verilmiş ama üzerinden 5 gün geçmesine rağmen o yönlü bir pratik yoktur.
ERDOĞAN KÜRTLERE KARŞI SAVAŞ KARARI VERDİ
Ya devlet içinde bir ikilik var ya da tamamen Kobanê direnişini
durdurmak için oyalama usulüyle psikolojik savaş taktiklerini
uyguluyorlardır. Yoksa bir devletin söz verip, sonra da sözünün eri
olmaması başka nasıl izah edilebilir. Bu konuda Erdoğan'ın son anda
müdahale ederek Kobanê'nin düşmesini hedeflediği ve bu çerçevede
Kürt halkına karşı tıpkı 2011'deki gibi yeniden bir savaş kararı
vermiş olduğu durumu anlaşılmaktadır.
PEKİ, ÇÖZÜM NEREDE
KALDI?
Zaten Erdoğan’ın IŞİD’le bizi, yani PKK’yi bir göstermesi her şeyi
ele veriyor. Bugün IŞİD vahşi bir örgüt. Kafa kesen bir örgüt.
Kendisinden olmayan herkesi infaz eden vahşi bir çete. Çağımızın
baş belası olmuş bir güruh. Kalkıp bununla bizi aynı kefeye
koyması, bir yandan IŞİD’i savunma tutumu ve yumuşak gösterme
yaklaşımıyken, diğer yandan ise 'madem IŞİD’i vuracaksınız PKK’yi
de vurmalısınız' diyerek bizi hedef gösterme ve yok etmeyi
hedeflemektir.
Peki çözüm nerede kaldı? Bir taraftan PKK Lideri Başkan Apo'yla
diyalog ve çözüm süreci tartışmaları, diğer taraftan da ‘ben IŞİD
ve PKK’yi bir görüyorum’ deme tutumu. İkisi nasıl
bütünleştirilecek? Süreç nasıl devam edecek? Hem bir taraftan
oturup tartışma yürüteceksin, 'çözüm sürecini geliştiriyoruz'
diyeceksin; diğer taraftan ise PKK'yi dünyanın en vahşi örgütüyle
aynı kefeye koyacaksın. Bu zihniyetle nasıl çözüm olacak! Eğer
burada gerçekten bir kabullenme ve çözüm zihniyeti olsaydı, bu
biçimde kelimeleri sarf etmesi mümkün olabilir miydi? Yine eğer
Kürtlerle barış ve çözümde samimi olsalardı, Kobanê'yi bu biçimde
kendi kirli amaçlarına kurban ederler miydi? Açık ki burada çok
iğrenç bir acımasızlık ve alçaklık vardır. Bunun başka bir izahı
yoktur.