Karayalçın büyük konuştu

Abone ol

CHP’nin ve solun ortak Ankara adayı Murat Karayalçın İNTERNETHABER’e iddialı konuştu: “Yüzde 45’i görüyorum” dedi ve ekledi;

ZÜBEYİR KINDIRA
İNTERNETHABER-ÖZEL

ANKARA- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için kıyasıya bir yarış sürüyor. Karayalçın, Gökçek ve Yavaş’ın kıyasıya sürdürdüğü yarışta son haftaya girilirken; CHP’nin ve solun ortak adayı Murat Karayalçın, iddialı konuştu. İNTERNETHABER’e, “Yüzde 45 oyu görüyorum” diyen Murat Karayalçın’ın iddialı ve net açıklamalar yaptı.

ZÜBEYİR KINDIRA: Sayın Karayalçın, günlerdir yoğun bir seçim kampanyası yürütüyorsunuz ve çok sayıda proje anlattınız. Her konuda somut öneriler ortaya koydunuz. Ama bunları gerçekleştirmek için önce seçilmeniz gerek. Şimdi seçime ramak kala; şansınız nedir? Anket yaptırdınız mı?

MURAT KARAYALÇIN: Biz bir anket yaptırıyoruz tabii ki. Anket sonuçlarını hafta sonu alacağım. O zaman o anket sonuçlarını açıklayacağız. Anketi son günlere bırakmamızın nedeni, kararsız oyların kararlı hale gelmesi içindi. Hemşerilerim şimdi kararlarını netleştirmeye başladılar ve biz de bu nedenle bu tarihe aldık anket yaptırmayı.

ZK: Rakipleriniz bir çok anket yaptırdı. Bazı kuruluşlar da anket yaptı. Sonuçları elbette görüyorsunuz. Nasıl buluyorsunuz?
MK: Tabii, bir çok anket var ortada. Tabii her kuruluşa saygı gösteriyorum ama ciddi manüpilasyon yapıldığı kanısını taşıyorum. Benim bu seçim sonuna ilişkin şöyle bir tahminin var. Bence bu değerlendirmem asıl ankettir.

TEK ADAYIN GÜCÜ: YÜZDE 45

ZK:
Nedir o?
MK: Geçen seçimde solda tek aday yoktu. Yılmaz Ateş ile benim aldığımız oy oranı yüzde 33’tü. Biz bu seçime en az yüzde 33 asgari oyla başladık. Yani geçen seçimin iki sol adayı olarak sayın Yılmaz Ateş ve benim toplam oyumuz. Yüzde 33. Bunun üzerine konulması gerekenler var. Geçen seçimde 560 bin Ankaralı sandığa gitmedi. Ankara tarihinin en düşük katılımıydı. Seçmenin yüzde 70’i sandığa giderken yüzde 30’u gitmedi. Sandığa gitmeyenlerin tümünün tek aday olsaydı sandığa gideceklerini iddia edemem ama hiç olmazsa yarısının yani 300 bininin tek aday olmadığı için gitmediklerini biliyorum. Bu yüzde 10’a tekabül ediyor. Yani yüzde 33’ün yanı sıra, birlikteliğin sağlanması, tek aday çıkması nedeniyle yüzde 10 artı var. Bu da geçen seçimin yüzde 33 olan oyunun üzerine konulunca en az yüzde 42 eder. Yani yüzde 42 asgari oy görüyorum.

HER KESİMDEN OY ALIYORUM

ZK:
Yüzde 42 yetiyor mu?
MK: Dahası var. Buna CHP ve SHP dışındaki partilerin de eklenmesi gerek. DSP aday çıkartmıyor ve destekliyor. İP aday çıkartmıyor destek veriyor. Anavatan ve Demokrat Parti’li, hatta MHP ve AKP’li hemşerilerimden oy almaktayım. Bu nedenle ben oy oranımı en az yüzde 45’lerde görüyorum.


MHP OYLARINI ÇEKTİ..
GÖKÇEK'İN İŞİ ZOR
DEVAMI...

[PAGE]


MHP OYLARINI ÇEKTİ
ZK:
Peki Gökçek’in geçen seçimde yüzde 52 oy ile seçildiğini biliyoruz. Arada hala fark var gibi…
MK: Hayır yok. Gökçek geçen seçimde yüzde 52 almıştı. Önemli bölümü de MHP’lilerin oyuydu. Şimdi bu oyların Mansur Yavaş tarafından alındığını görüyorum. Yavaş MHP’nin kaptırdığı oyları geri almaktadır. Gökçek’in oyları artık 52 değil. MHP‘nin çektiği oyları o orandan indirmek gerek. Ayrıca Melih Gökçek’e AKP’lilerden çok ciddi tepkiler olduğunu biliyorum. Ama oranını bilmiyorum, söyleyemem tabi. Ama bir tepki var. AKP’lilerden bile oy vermeyecekler var.

ASIL ANKET YÜREKLERDE
ZK:
Ama yine de bir araştırma yapacaksınız?
MK: Elbette. Ama bakın benim için bir anket budur ama asıl başka bir anket daha var. Asıl önemli ve değerli olan o benim için. O da gezdiğin yerlerde gördüğüm, konuştuğum hemşerilerimin yüzlerindeki ifadeleri, gözlerindeki ışıltıları dudaklarındaki gülümsemeleridir. Seçim sonuçlarına ilişkin bu yorumumda iyimser olmamın temel nedeni de budur. Asıl olan hemşerilerimin yüreklerinde olmaktır. Asıl anket de budur, benim için.

EN BÜYÜK SORUN GÖKÇEK’TİR

ZK: Peki biraz da Ankara’dan ve sorunlarından söz edelim. Sizce en büyük sorunu nedir Ankara’nın ve çözümünüz nedir?
MK: Ankara’nın en büyük sorunu Melih Gökçek’tir. Çözümü de seçimdir. Seçimde görevden el çektirilmesidir. Diğer sorunların hepsinin çözümü vardır ve mümkündür. Yığınla sorunu vardır Ankara’nın ama doğru bir yönetimle hepsinin çözümü mümkündür. Zaten bu çözümleri de tek tek anlatıyoruz hemşerilerimize. Ama dediğim gibi Ankara’da çok ciddi bir yönetim sorunu yaşanıyor. Önümüzde yönetim sorunu diye adlandıracağım sorun ve bağlantılı başka daha alt sorunlar var. Ben bunların tümünü halkın yönetime katılması, belediye yapısının saydamlaştırılması, belediye sisteminin denetlenmesi ile çözülebileceğini söylüyorum.

ÖNCE KÖTÜ YÖNETİM GİDECEK
ZK:
Gökçek 15 yıldır yönetiyor Ankara’yı…
MK: 15 yıldır işbaşında ama yönetemiyor. Bunları söylediğim için eski bir belediye başkanı olarak üzgünüm ama Ankara’da bilgisiz, beceriksiz, yetersiz ve yeteneksiz bir yönetim kadrosu var. Bunun örneklerini kentsel yaşamın her alanında bulmak mümkündür. Yönetim konusu Ankara’da da başka yerlerde de yeterince değerlendirilmiyor. Adaylar projelerini açıklıyor. Bunlar daha çok bayındırlık, mühendislik projeleri. Ama seçilirlerse nasıl yöneteceklerine, denetimin nasıl yapılacağına ilişkin, yapının nasıl saydamlaştırılacağına ilişkin ve hemşerilerin yönetime katılımının nasıl sağlanacağına ilişkin yöntemlerini pek açıklamıyorlar. Biz büyük projelerimizin yanı sıra yönetimle ilgili projeler de sunmaktayız. Seçilirsek Ankara nasıl yönetilecek ve nasıl kurumlar kurularak çalışılacak, bunları anlatıyoruz. Tabii Ankara’nın kötü yönetimden kurtulması için bu kötü yönetimin gitmesi ve ehil kadroların iş başına gelmesi gerek.

BAŞKAN OLURSA BİR TEK KİŞİYİ
İŞTEN ATACAK... DEVAMI...

[PAGE]


BİR TEK GÖKÇEK İŞTEN ATILACAK
ZK:
Gökçek ve yönetiminin gitmesi gerek dediniz. Rakibiniz, sizin işbaşına gelmeniz halinde belediyede çalışanları işten çıkartacağınızı ileri sürdü. Öyle mi gerçekten?
MK: Hayır. Kimseyi işten çıkartmayacağız. Sadece Melih Gökçek belediyeden çıkartılacak ve siyasi kadrosu işten çıkartılacak. Bunu da zaten Ankaralı hemşerilerim oyları ile gerçekleştirecek. Ben bu iddiaya yanıt verirken, aslında Gökçek’in seçildiği zaman yaptıklarını bana yakıştırdığını belirtmek için sekreterimin camdan atılması konusunu gündeme getirdim. Çünkü bu tür bir davranış Melih Gökçek’in anlayışıdır. Benim anlayışım değildir.

HAMİLE KADINLARI TAŞOCAĞINA GÖNDERDİ

ZK:
Neden şimdi gündeme getirdi diye soruyor Gökçek?
MK: Benim aslında sekreterimi kamuoyu önüne taşımak isteğim yoktu. Ama Gökçek’in ne yaptığın göstermek için söyledim. Bu tek örnek değil. Hamile çalışanları nasıl ağır işlerde çalıştırdığı, bayanların taş ocaklarına sürülmesi bilinmiyor mu? insanlara araç saydılar. Anlamsız işler bunlar. Asli görev değil. İşkence. Bunlar çalışma yasaları dışında yapılan işler. Bunu hatırlatırken bu olay gündeme geldi. Neden şimdi gündeme getirdi, diyor. Bunun 15 yıl sonra söylenmesi bu olayın olmadığını anlamına gelmiyor. Benim sekreterim 94 eylülünde bir grup tarafından camdan aşağıya atıldı. Bacağı kırıldı. Olay basına ve televizyonlara yansıdı. Bazı gazeteler o tarihteki arşivleri, manşetleri çıkartılar, kullandılar.

DAVA YOKSA OLAY YOK MUDUR?

ZK:
Peki bir dava yok, madem böyle vahim bir olay yaşandı da neden yargıya gidilmedi diye de soruyor Gökçek,
MK: Mahkemeye gitme konusunda sendikanın sorumluluk üstleneceği söylenmiş. 6 ay yatakta yattı, sekreterim. Dava açmadı ama başka bir nedenle sendika mahkemeye gitmemiş. Dava açılmaması olayı ortadan kaldırmıyor. Sekreter intihar etmedi. Kendini kaldırıp camdan atmış, intihar girişiminde bulunmuş değil ki. Gökçek’in ekipleri camdan attılar bu aslında bir linçtir, ciddi saldırıdır. Bu tür olaylarda savcılık resen dava açmalıydı. O tarihte başbakan yardımcısıydı, neden bir şey yapmadı diye de soruyor. Napayım yani. Olay ortadaydı ve kamu davası olmalıydı. Herkes her şeyi biliyor.

GÖKÇEK MAZERET ARIYOR

ZK:
Gökçek’in bir iddiası da son günlerde kendisine karşı özel bir karalama kampanyası başlatıldığı yolunda. Zabıtalar ceza kesiyormuş, otobüs şoförleri kasten vatandaşya kötü davranıyormuş…
MK: Gökçek’in zabıtalarını ve belediye otobüslerinin şoförlerini, işçilerini, çalışanlarını suçlaması yönetim beceriksizliğinin bir başka örneği. Bir belediyle başkanı böyle bir iddiada bulunuyorsa bu aczin ifadesidir, aynı zamanda. 15 yıldır belediye başkanı. Belediye de işleyiş kurallarını, çalışma kurallarını sağlama konusunda bir beceri sergileyememişse; bir aczin ifadesidir. Ayrıca dediklerinin asla doğru olmadığın biliyorum. Mazeret arıyor.

MHP OYLARINI ÇEKTİ
ZK:
Mazeret aramasının nedeni MHP oylarını ve dolayısıyla seçilme şansını yitirmesi mi sizce?
MK: Ben MHP oylarını geri alsın çağrısı yapmıyorum. Siyasi Partilerin kendi içindeki gelişmeleri de izlemiyorum. Ben kendi çalışmamı yürütüyorum. Ama çalışmalarım sırasında, MHP’lilerin bu seçimlerde kendi adaylarına oy vermeye hazırlandıklarını görüyorum. Bu bir saptama, tespit. Ötesi benim görevim değil.

SAHTE KASETLER

ZK:
Gökçek’in size yönelik söylemlerinde temel olan Diyarbakır konuşmanız. Bu konuda çok spekülasyon yapıldı…
MK: Gizli bir yayın yapılıyor, korsan bir kaset hazırlanıyor, altına imza konmuyor, orada fotoğraflar ve haberler montaja tabii tutuluyor ve bu yüz binlerce kopya dağıtılıyor. Ve o kaset üzerinden bakın şöyle diyorlar, “Falan filan sitelerde var. Bakın kasetlere…” diyerek akılları sıra kurnazca bir propaganda yapıyorlar. O tümüyle gerçek dışı. O miting sırasında asla PKK için bir saygı duruşunda bulunulması söz konusu olmadı. Sadece saygı duruşu çağrısı yapıldı Birinci yalan. Orada AKP aleyhine ve hükümet aleyhine slogan atılıyordu . Ben de bu sloganları Ankara’ya götüreceğim demişim. Burada da bir yalan söyleniyor. Oraya sızmış bazı unsurlar vardı. Öcalan posterleri kaldırıyorlardı. Bu benim sorunum değil polisin sorunuydu. Miting alanına alınırken tek tek arandılar. Buna rağmen posterler girdiyse sorumluluk polisindir. Emniyet güçlerindir. Orada da bir yalan ifade var. 4. olarak da konuşmam. Ben o unsurlarının posterle taşımaları üzerine oradan ayrılmak yerine benim devlet anlayışımı, ulus anlayışımı dile getirmenin daha uygun olacağını düşündüm. ‘Fırat’ın doğusu da batısı da bizimdir. Devlet tektir, ulusumuz tümdür, yurdumuz bölünmez bütündür’ dedim. Benim açıklamam dakikalarca alkışlandı. Önemli olan budur. Benim bunu söylemem ve Diyarbakırlıların alkışlamasıdır, önemli olan.

KORKAKLIK VE ŞEREFSİZLİK
Bakın 1989 yılından bu yana ben halkın gözü önünde olan siyasetçiyim. 20 yıldan bu yana, belediye başkanlığı, milletvekilliği, devlet bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, başbakan yardımcılığı yaptım. 2 yıl MGK üyeliği yaptım. Benim hangi kararım, benim hangi imzam, benim hangi demecim, söylemim, açıklamam böyle bir şekilde değerlendirilebilir? Öyle bir şey söylenebilir mi? Terörle mücadelede en etkin olan 50. hükümetin ikinci ismiyim ben. O nedenle imzasız kasetlerin hazırlanmasını hem korkaklık hem de şerefsizlik olarak niteliyorum. Bu iddia bulunanlar mahkemeye verilmektedir. Siteler savcılıklarca inceleniyor. Hem yargıyla taşıyorum hem de imza olmadığı için yargıya taşıyamadıklarımı da Allah’a ve Ankaralılara hale ediyorum.


Günün Önemli Haberleri