Karateci olduğunu biliyor muydunuz ?
Abone ol“Şiirlere ruh katan adam” olan bilinen Bedirhan Gökçe, şöhreti yarışma programdaki insanlar gibi üç ayda yakalamadığını, istikrarlı bir şeki...
“Şiirlere ruh katan adam” olan bilinen Bedirhan Gökçe, şöhreti
yarışma programdaki insanlar gibi üç ayda yakalamadığını,
istikrarlı bir şekilde çalışıp bugünlere geldiğini söyledi.
Şiir denilince akla gelen birkaç isimden biri olan Bedirhan Gökçe,
İhlas Haber Ajansı’ndan (İHA) Hamza İnç’in sorularını yanıtladı.
Sanat hayatına nasıl başladığından şiir yazmanın püf noktalarına,
siyah kuşak karateci olmasından nasıl bir sahne adamı olmasına
kadar birçok noktaya değinerek bilgiler verdi. Şöhret yolculuğunu
anlatan Gökçe, "20 sene önce Türkiye’de çok az insanın radyocu olma
hayali vardı. TRT’den başka çalışabileceğiniz bir kurum yoktu. O
zamanda bugün olduğu gibi torpili olan girer diye bir önyargı
vardı. O zamanlar TRT’nin seslendirme sınavı açtığını duydum. Bana
herkes ‘Kazanamazsın’ dedi. Ancak ben torpilim olmadan sınavı
kazandım ve şöhret yolculuğum bu şekilde başladı" dedi.
“ÜÇ AYDA ŞÖHRET OLMADIM”
Yakaladığı şöhrete üç ayda kavuşmadığını belirten başarılı sanatçı;
şöhretine yerel başlamasının kendisi için büyük bir şans olduğunu
söyledi. Gökçe; ‘Radyo ve televizyon programı ardından Ankara’da
tanınmaya başladım. Şimdiki yarışma programlarından çıkanlar gibi 3
ayda şöhrete sahip olmadığım için hayatımda böyle bir kırılma
noktası olmadı. Bir yerden sonra seçim yapman gerekiyor. Ya
memuriyete devam edeceksin ya da bu işe devam edeceksin. Bende
memuriyeti bırakıp kendimi bu alanda ilerletmeye karar verdim ve bu
günlere kadar çalışarak istikrarlı bir şekilde geldim’ ifadelerini
kaydetti.
Memuriyeti bıraktığı için pişman olmadığını söyleyen Gökçe,
"Memuriyeti bıraktığım için bir gün bile pişmanlık duymadım. Ben
yaradılış olarak memuriyet yapacak bir insan değilim. Benim
hayatımın çizgisinde kendimi ifade etme, insanlara bir şeyler
anlatma ezgisi olduğu için geriye dönüp te ’keşke’ demedim. Para
kazanamadığım, krizlerin yaşandığı dönemlerde oldu ama yine de
‘Keşke memuriyetten ayrılmasaydım’ demedim. İyi bir radyo
programcısı olacağını hayal bile etmediğini söyleyen Şiir adamı
Bedirhan Gökçe; ‘Ben radyoda da bu kadar tutacağımı, iyi bir radyo
programcısı olabileceğimi düşünmüyordum. Çünkü önümde bu işi
sorabileceğim bir tane ağabeyin yok, ablan yok, danışabileceğin
kimse yok. Ben tamamen deneme yanılma yoluyla kendi kendime
öğrendim bu işi" dedi.
“GENÇ KARDEŞLERİME İSTİKRARLI OLMALARINI TAVSİYE EDİYORUM”
Gençlere istikrarlı olmaları için tavsiyelerde bulunan Bedirhan
Gökçe, "Ben kabına sığmayan, normal olmayan bir çocuktum. Ama bir
gün şiir okuyarak Türkiye’de bir yerlere geleceğimi, Türkiye’nin
beni konuşacağını, şiir denildiğinde akla gelen bir kaç kişiden
biri olacağım aklımın ucundan geçmezdi. Bu Allah’ın bir lütfu ancak
bende bunun üzerine istikrarla çalıştım. Bugünkü gençlerde olmayan
bir şey varsa istikrardır. Bu işe yeni başlayan kardeşlerime benim
tavsiyem istikrarlı olsunlar ve çok çalışsınlar. O emek karşılığını
bir gün bulacaktır. Ben 1993’ten 1996’ya kadar her gece 22.00 ile
01.00 arası yayın yapıyordum ve sabah 8’de devlet dairesinde
mesaide oluyordum. Bu herkesin yapabileceği bir iş değildi. O
zamanlar karate hocalığı da yapıyor, öğrencilere ders veriyordum.
Ancak bir süre sonra vücut bitmeye başladı. Karate dersi, devlet
dairesi, günde 3 saat uyku derken bu günlere geldim. Bugün hayat
bize bir standart sunduysa o günlerin semeresidir" dedi.
Şiir yazmak için geçmişte bir şeyler yaşanmasının gerektiğini
vurgulayan sevilen sanatçı; şunları söyledi:
‘Aşk acısı yaşamamışsan; aşk şiiri yazamazsın, parasız kalmamışsan;
parasızlığı yazamazsın, ötekileştirilmemişsen ezilmişliği
anlatamazsın. Bir insanın neler yazdığını görürsen onun neler
yaşadığını anlarsın. Bunun haricinde her şeyi kendin yaşamanda
gerekmiyor. Bazen yanındaki birisinin, eşinin, dostunun hayat
hikâyesi de seni etkileyebiliyor ama hepimizin bir potada eriyerek
dökülmesi hali gibi geliyor bana yazdıklarım. Bunlar olmadan şiir
yazamazsın. Terk edileceksin, ayrılık yaşayacaksın, hüzünleneceksin
ki birde radyo programcısısın başka türlü nasıl anlayacaksın
ayrılmış adamın halinden. Bunları yaşayacaksın ki sende ona
anlatacaksın ben yaşadım böyle atlattım, zamanla şöyle geçti diye
dinleyicinin yarasına merhem olabilesin. Bugüne kadar hayatımda
olan herkese sonsuz saygı duyuyorum ve geçmişe dönüp baktığımda
’Keşke’ dediğim pek bir şey yok diyebilirim."
"Kendinizi en çok yakıştırdığınız alan nedir? Radyoculuk mu?
Seslendirme mi? televizyon programcısı mı? Yoksa şair misiniz?"
sorusuna Bedirhan Gökçe; şöyle yanıt verdi:
"Bedirhan Gökçe, profesyonel anlamda bir radyo programcısıdır. 21
sene hiç bırakamadığım ve bırakmayı da düşünmediğim bir iş. 21 sene
az bir zaman değil. Devlet memurluğuna devam etseydim emekli
olurdum herhalde ama bakıyorum ki zaman geçtikçe daha bir
profesyonelleşiyorsun, daha bir yerine oturta biliyorsun her
şeyi."
“SAHNEDE KENDİMİ BULUYORUM”
Usta sanatçı sahnede kendini bulduğunu söyleyerek şunları
ekledi:
"Radyodaki kitlem hep üniversiteli. Bu kitle 20 sene önce de
aynıydı şimdi de aynı. Onun için ben kendimi birinci sırada radyo
programcısı olarak nitelendiririm. İkinci sırada ise televizyon
programcısı ve sahne adamı. Özellikle sahne benim için çok
önemlidir. Radyodaki performansımla sahnedeki performansım çok
farklı olsa da kendimi bulduğum bir yerdir sahne benim için. Bunun
nedeni de seni seven insanlarla yüz yüze geliyorsun ve binlerce, on
binlerce insanın gözlerinin içine bakarak gece karanlık bir kuyuda
okuduğun şiirleri paylaşıyorsun"
“KURUÇEŞME’DE KONSER VERMEKLE HAKKARİ’DE KONSER VERMEK AYNI ŞEY
DEĞİL”
Kendisini Hakkâri’ye giden ilk sanatçı olduğunu söyleyen Bedirhan
Gökçe, "Ben 2 hafta önce Hakkâri’ye gittim konsere ve Türkiye’de
Hakkâri’ye giden tek sanatçıyım ben. Bunu oraya gidince anladım.
Sınırın öbür tarafı İran. Silahların gölgesinde bir yer orası. Bir
sanatçı oraya gitmez ama ben diyorum ki gitmediğin yer senin
değildir. Ben bu ülkenin her tarafına giderim ve gitmediğim yer
kalmamıştır. Demek istediğim İstanbul’da kalıp ’Kuruçeşme’de sahne
almak başka bir şey, Hakkâri’de, Şırnak’ta, Batman’da o insanların
içeresinde sahne almak başka bir şey. Bu yüzdende kendi insanımla
ötekileştirmeden, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Alevi, Sünni,
sağcı, solcu ayrımı yapmadan insanları Hallac-ı Mansur gibi
bağırıma basmışım. Ben ülkemi seviyorum, ülkemin insanlarını
seviyorum ve gittiğim her yerde de insanlar beni böyle seviyor"diye
konuştu.
“KARATEDEN ÇOK BÜYÜK FELSEFE ALDIM”
Aynı zamanda siyah kuşak karateci olan Bedirhan Gökçe, karateden
büyük felsefe aldığını ve siyah kuşak aldığı için pişman olmadığını
söyleyen ‘Şiirlere Ruh katan adam’ sözlerini şöyle bitirdi:
"Dövüş sporu yapıyor olman senin kavgacı bir tavrının olduğunu
göstermez. Ben futbolu hiç sevmedim halende sevmem. Ben bu dövüş
tavrını beğeniyordum. Bizim çocukluğumuzun yılları birazda zorlu
yıllardı. Ayakta kalabilmen adına bu mücadeleyi vermen lazımdı. Biz
’Bruce Lee’lerin, ’ Muhammed Ali’ döneminin çocuklarıyız. O dönem
böyle olması gerekiyordu ve iyi ki de yapmışım. Karateden de çok
büyük felsefe aldım. Mehmet Çelik hocamın ellerinden öperim bize
bir hayat felsefesi verdi ve bu kararımdan dolayı hiç pişmanlık
duymadım."
(İHA)