Karaoğlan Ecevit efsanesi
Abone olDarbe görüp hapse atıldı! Hiç kuşkusuz Sol'un en çok tartışılan lideri oldu. İşte Karaoğlan Ecevit efsanesi...
1925'te İstanbul'da doğdu. 1944 yılında İstanbul Amerikan
Koleji'ni bitirdi. 1944'te çalışma yaşamına girdikten sonra, işten
ayırabildiği zamanlarda Ankara Üniversitesi'nde İngiliz dil ve
edebiyatı, Londra Üniversitesi'nde Sanskrit, Bengalce, sanat tarihi
bölümlerine devam etti. 1957'de de ABD' de Harvard Üniversitesi'nde
sekiz ay incelemelerde bulundu.
1944'te Ankara'da Basın-Yayın Genel Müdürlüğü'ne İngilizce
çevirmeni olarak girdi. 1946-50 arasında Londra'da Türk Basın
Ateşeliği'nde çalıştı. 1950-60 arasında "Ulus" gazetesinde, ve
"Ulus"un kapatıldığı yıllarda "Yeni Ulus" ve "Halkçı"
gazetelerinde, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1954
sonu ile 1955 başlarında ABD"de, Kuzey Carolina'da yayınlanan
"Winston-Salem" gazetesinde konuk gazeteci olarak görev yaptı.
1965'de "Milliyet" gazetesinde günlük yazılar yazdı. 1950'lerde
"Forum" dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 1972'de aylık
"Özgür İnsan", 1981'de haftalık "Arayış", 1988'de aylık "Güvercin"
dergilerini çıkarttı.
1957-1980 arasında, önce Ankara, sonra Zonguldak'tan Cumhuriyet
Halk Partisi'nin Milletvekili oldu. 1960-61'de Kurucu Meclis
üyeliği yaptı. 1961-65 yılları arasında Çalışma Bakanlığı yaptı.
1966'da, CHP Genel Sekreterliğine getirildi. 1971'de Partisinin
askeri yönetimce oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı
çıkarak bu görevinden ayrıldı. 1972 Mayısında CHP Genel
Başkanlığına seçildi. 1974 yılında kurulan CHP-MSP koalisyonunun
başbakanı oldu. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleşti.
1977'de bir azınlık hükümeti kurdu fakat güvenoyu alamadı. 1978'de,
Partisinin TBMM'de çoğunluğu bulunmamakla beraber, bazı bağımsız
üyelerin ve küçük partilerin katkısıyla bir hükümet kurdu. Bu
Başbakanlık dönemi 21 ay sürdü. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden
sonra, askeri yönetime karşı çıkışları nedeniyle üç kez hapse
mahkum oldu.
Bülent Ecevit, yasaklı döneminde, eşi Rahşan Ecevit başkanlığında
kurulan Demokratik Sol Partinin kuruluşuna katkıda bulundu.
1987'deki halkoylamasıyla, siyasal haklarına yeniden kavuşunca, DSP
Genel Başkanlığına Bülent Ecevit seçildi. Kısa bir süre sonra
yapılan genel seçimlerde Partisi iyi sonuç alamayınca bu görevden
ayrıldı. Fakat 1989 başlarında, yerel yönetim seçimlerinin
yaklaştığı bir sırada Genel Başkanlık boşalınca toplanan Olağanüstü
Kurultay'da yeniden Genel Başkan seçildi. 1991 seçimlerinde de
Zonguldak'tan milletvekili seçildi. 28 Şubat sürecinden sonra
oluşan siyasal kaosta azınlık hükümeti kurma görevi verildi ve 70
milletvekili ile başbakan oldu. 18 Nisan 1999 yılında yapılan genel
seçimlerde partisini birinci parti yaparken, MHP ve ANAP ile ortak
hükümet kurdu ve bu hükümetin başbakanı oldu.
MÜDERRİS MUSTAFA EFENDİ’NİN TORUNU
28 Mayıs
1925 gününün ilk saatlerinde Beşiktaş’ın Valideçeşme semtindeki
Pembe Köşk’te Fahri-Nazlı Ecevit çiftinin dünyaya gelen erkek
çocuğuna Bülent ismi verildi. Babası Kastamonulu, annesi ise
İstanbulluydu. Ecevit soyadı, Kastamonu yöresindeki bir bucağın
isminden esinlenilerek alınmıştı. Hem anne babası hem de dedeleri
Osmanlı ve Cumhuriyet’in “seçkin” üyeleriydi. Baba Prof. Fahri
Ecevit Cumhuriyet’in ilk yüksek öğretim kadrosundan, sonraları
milletvekili; anne Nazlı Ecevit de sanatçı ve ressamdı. Dedesi ise
Osmanlı ulemasından müderris Mustafa Efendi’ydi. Diğer dedesi ise
Alay Kumandanı Mehmet Emin Bey’di. Babası Fahri Ecevit, Ankara
Hukuk Fakültesi adli tıp profesörüydü. Fahri Ecevit 1943’ten beri
CHP Kastamonu Milletvekili olarak Meclis’te görev yapıyordu. Ancak
1950 seçimlerinde yeniden seçilemedi. (13 Ocak 1999-Fuat
Akyol/Zaman)
“EDEBİYATÇI OLMAK İSTİYORUM”
Ecevit Robert
Kolej’in edebiyat kolundan mezundu. Annesi Nazlı Hanım, mimar ya da
mühendis olmasını isterken babası, edebiyat kolundan mezuniyeti
sebebiyle Ankara Hukuk Fakültesi’ne yazılmasını istedi. “Edebiyatçı
olmak istiyorum.” diyen genç Bülent’in bu görüşü etkili olmadı.
Ancak Hukuk Fakültesi’nde yalnızca üç ay dayanabildi. Israrın fayda
sağlamayacağını gören anne ve baba Ecevitler onu serbest
bıraktılar. Ecevit, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’ne tercüman olarak
girdi. Bu sırada Çetin Altan da Galatasaray Lisesi mezunu olması
sebebiyle Fransızca mütercim olarak aynı büroda görev yapıyordu.
Ertesi yıl Dil Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi bölümüne
kayıt yaptırdı ve ikinci sınıftan başladı. Ancak Dil Tarih ve
Coğrafya Fakültesi’ndeki öğrenimini de yarıda bıraktı. Bu sıralarda
Doğu mistisizmine ve Hint felsefesine büyük ilgi duyuyordu, en
büyük tutkusu da şiir yazmaktı. Doğu mistisizmi ile Batı
rasyonalizmi arasında bir bocalama devresi yaşıyordu. Klasik Batı
müziği dinleyen ve Türk halk müziğine hayranlık duyan Ecevit, Basın
Yayın Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği
Basın Ataşeliği’ne kâtip olarak gönderildi. (13 Ocak 1999-Fuat
Akyol/Zaman)
ULUS’TAN POLİTİKAYA
Bülent Ecevit, Londra
Üniversitesi’ne kaydını yaptırmıştı. Sanat tarihi ve Doğu
dillerinin Latincesi olarak kabul edilen Sanskritçe okuyacaktı.
Fakat üniversiteyi terk etmesi ve basın ataşeliği gibi geleceği
olmayan bir işte bulunması baba Ecevit’i tatmin etmiyordu. Bu
sebeple Bülent’i Türkiye’ye geri çağırdı. O sırada başbakan
yardımcısı olan Nihat Erim’e durumu anlattı. Bülent, Basın Yayın
Müdürlüğü’ndeki işine dönmek istemediği için Erim onu CHP’nin yayın
organı Ulus’a yerleştirdi. Böylece Ecevit’in gazetecilik yaşamı da
başlamış oldu. Aslında gazeteciliği onun CHP liderliği ve Türkiye
Cumhuriyeti başbakanlığına uzanan politika hayatının da başlangıcı
oldu. Çetin Altan’la birlikte Ulus gazetesinde mütercimlik ve
sekreter yardımcılığı görevini yürütüyorlardı.
Ecevit’i politikaya Ulus’ta çalışıyor olması itti. Yoksa o tarihe
kadar, politikacı bir babanın oğlu olmasına rağmen politikayla hiç
ilgilenmiyordu. Demokrat Parti’nin öncülüğünde Meclis, CHP’nin
mallarını Hazine’ye devredince Ulus gazetesi kapanmış, Nihat Erim
ve kadrosu Halkçı gazetesini çıkarmaya başlamıştı. Ecevit Halkçı
gazetesinde fıkra yazarıydı. Daha sonra Ulus gazetesi ismiyle
yeniden yayına başlayınca o da yeniden Ulus’un yazarı oldu. Ulus’ta
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ndan sonra iki numaralı yazardı. Demokrat
Parti’yi destekleyen Zafer’in başyazarı Bahadır Dülger’le bir ara
sert polemiklere girdi. Cüneyt Arcayürek ve Altan Öymen gibi
isimlerle birlikte çalışıyordu. Bir ara Rahşan Hanım’ın da
çalıştığı Ankara’daki Amerikan Haberler Merkezi’nin daveti ile dört
aylığına 1954 Ekim ayının başında ABD’ye gitti. Çağrı Amerikan
Basın Enstitüsü ve ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Eğitim
Mübadele Programı’ndan yapılmıştı. Bu davetin amacı gelişmekte olan
ülkelerde liderlik yeteneği olan ve iyi derecede dil bilen isimlere
Amerika’yı tanıtmaktı. İngiltere ve Amerika’dan sık sık davet alan
bir gazeteciydi. Milletvekili seçildiği 1957 seçimleri öncesinde de
Amerika’daydı. Batı dünyasını iyi tanımış olması ona politikanın
basamaklarını tırmanmasında yardımcı oldu. 27 Mayıs 1960 darbesinin
ardından 15 Ekim 1961’de yapılan genel seçimlerin sonucunda
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, hükümeti kurma görevini CHP lideri
İsmet İnönü’ye verdi. İnönü kabinesinin Çalışma Bakanı Bülent
Ecevit’ti. 32 yaşında milletvekili, 36 yaşında da bakan olmuştu.
1965’e kadar İnönü’nün kurduğu hükümetlerde bu görevini sürdürdü.
(13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
ORTANIN SOLU
İnönü-Ecevit Kavgası
1960’lı yılların sonuna doğru CHP’de işler iyice kızışmaya
başlamıştı. Ecevit’in öncülük ettiği muhalif grup ile partinin 30
küsur yıllık genel başkanı İsmet İnönü’nün öncülük ettiği
muhafazakarlar arasında ipler iyice gerilmeye başlamış, “ortanın
solu” kavramı üzerine tartışmalar hararetli bir şekilde sürüp
gitmişti. O dönemin önemli tanıklarında biri de namı diğer “en
vefalı ‘inönücü’” Necip Mirkelamoğlu’ydu. Ve o olayları şöyle
anlatıyor:
Ecevit, Atatürk'ü Marksist ideolojinin terminolojisi ile analiz
ederek, şu sonuçları çıkarıyordu. "Atatürk döneminde geniş halk
kitlelerinin yararına köklü değişiklikler
gerçekleştirilememiştir... Atatürk ekonomik milliyetçi değildir...
Atatürk'ün devrimciliği "biçimsel" halkçılığı "tepede bakan" bir
halk patronluğudur... Gerçek devrim, üretim ilişkilerini yeniden
düzenleyen ve ekonomik güce el değiştirten alt yapı devrimidir...
Ki Atatürk bunu yapamamıştır.” Genel sekreter bu minval üzerine
konuşurken, o zamanki en yakın arkadaşı ve başında bulunduğu
hizb'in ideoloğu Deniz Baykal da "Türk solunun her türlüsünün ve
tabii sosyal demokrasinin de Marksizm'e dayanmakta olduğunu" ifade
ediyordu. (Ulus Gazetesi 4 Şubat 1971)
Bu türdeki sol edebiyat parti içine sokaktaki aşırı solu celp ve
cezb etmiş bulunmaktaydı. Ve İnönü Atatürk'le beraber kurduğu
Partinin bu hallere düşmesinden son derece rahatsızdı. Bu
rahatsızlığını merhum Abdi İpekçi ile bir konuşmasında şu şikayet
sözleriyle anlatıyordu: "...Türlü baskılar altında kongreler
yapılıyor... Dev-Genç militanlarını partiye alıyorlar. İstedikleri
gibi ve maksatları için kullanıyorlar. Ne çeşit baskılar yapılıyor
aklın alacağı şeyler değil. Dev-Genç teşkilatı lağvolundu, harıl
harıl partiye kaydetmeye çalışıyorlar." (İnönü’den Anılar- Yeni
Asır/ Hazırlayan: Necip Mirkelamoğlu)
Bülent Ecevit'in siyasi hayatının önemli dönüm noktalarından biri
1965 yılına rast gelir. O yıl yapılan CHP kurultayında Kemal
Satır’ı yenen Ecevit genel sekreterlik koltuğuna oturdu. CHP’de
“ortanın solu” kavramı bu kurultaydan sonra ortaya atıldı. Ecevit
de “Ortanın Solu” çizgisinin arkasındaki isimlerden biriydi. Ancak
bazı çevrelerce CHP’yi aşırı sola çekmek hatta “komünizm”e
yaklaştırmakla suçlanıyordu. Partiye yeni kimlik arayışı iç
çalkantılara yol açtı. 1965 seçimlerinin Süleyman Demirel’in
başkanlığındaki Adalet Partisi’nin zaferiyle sonuçlanması da parti
içi bunalımı hızlandırdı. Ecevit, 1965 seçimlerinde Meclis’e
Zonguldak milletvekili olarak girdi. Turhan Feyzioğlu ve Kemal
Satır grubu partiden koptu. 43 milletvekili Güven Partisi’ni
kurdular. Bu Parti daha sonra Cumhuriyetçi Güven Partisi ismini
aldı. CHP’nin içinde bir sola kaymadan söz ediliyordu. Ecevit bu
konulardaki düşüncelerini 1966’da yazdığı “Ortanın Solu” ve 1968’de
yazdığı “Bu Düzen Değişmelidir” kitaplarında açıkladı. Bu dönemde
Türkiye bir çalkantı içindeydi. 1968 öğrenci olayları ve anarşi
Türkiye’yi yeni bir bunalıma sürüklüyordu. Ecevit, 12 Mart 1971
muhtırasına karşı çıkış yaparak CHP Genel Sekreterliği görevinden
ayrıldı.
CHP’deki aktif görevlerinden kopan Bülent Ecevit, ekibi ile
birlikte parti tabanında destek arayışına girdi. Partinin neredeyse
değişmez genel başkanı kimliğini kazanmış İsmet İnönü’ye karşı bir
harekette başarılı olmak için başka bir seçenek de bulunmuyordu.
Ecevit’in parti teşkilatına dönük çalışmaları kısa sürede sonuç
verdi. 1972’de toplanan CHP kongresinde Ecevit, İnönü’nün karşısına
parti lideri adayı olarak çıkma gibi bir tercih yerine parti
organlarına yönelik liste yarışına girdi. CHP'nin yeni lideri İşte
bu kongrede liste yarışını İnönü’nün desteklediği Kemal Satır grubu
değil Ecevit kanadı kazandı. Bunun üzerine İnönü, CHP genel
başkanlığı görevinden istifa etti. 14 Mayıs 1972’de olağanüstü
toplanan CHP kongresi Bülent Ecevit’i parti genel başkanlığına
getirdi. CHP lideri Ecevit, hükümetten çekilme kararı aldı. Bunun
üzerine İsmet İnönü, CHP üyeliğinden de istifa ettiğini açıkladı.
Böylece Ecevit 1938’den itibaren aralıksız 34 yıl CHP genel
başkanlığını yapan İsmet İnönü’yü siyaset kulvarından çıkarmış
oldu. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
BAŞBAKAN ECEVİT
CHP’nin Nihat Erim
hükümetinden çekildiğini açıklamasıyla ara dönem sonuçlanmadı. Yine
bir senatör olan Ferit Melen başkanlığında yeni bir hükümet
kuruldu. Ferit Melen hükümetini Naim Talu hükümeti izledi. Ara
rejimlerle geçen bu bunalımlı döneme 1973 seçimleri kısmen noktayı
koyabildi. Ecevit 14 Ekim 1973 seçimlerinde bir sol partinin
demokratik seçimler ortamında ilk kez birinci parti olarak
çıkmasını sağladı ve yüzde 33.39 oy aldı. CHP’nin bu düzeyde bir oy
oranına ulaşmasında o sırada Türkiye İşçi Partisi’nin kapatılmış
olmasının da etkisi oldu. Ancak CHP, seçimleri Adalet Partisi’nin
önünde tamamlamasına karşılık Meclis’te çoğunluğu alamamıştı.
Ecevit’in 26 Ocak 1974’te Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli
Selamet Partisi ile kurduğu koalisyon hükümeti 10 ay dayanabildi.
Bu koalisyon sırasında Kıbrıs Barış Harekatı yapıldı. Yüzde 41'lik
rekor 5 Haziran 1977 seçimleri de Ecevit liderliğindeki CHP’nin
birinciliğiyle sonuçlandı. CHP yüzde 41.4, Adalet Partisi ise yüzde
36.9 oy aldı. Bu oy oranı bir sol partinin demokratik bir seçimde
aldığı en büyük oy olarak siyaset tarihine geçti. Ancak bu sonuç da
tek başına bir Ecevit iktidarına elvermedi. CHP 213 milletvekili
çıkardı, tek başına bir Ecevit iktidarı için yalnızca üç
milletvekilliği eksikti. Türkiye bu tarihten sonra da hükümet
bunalımları yaşadı. (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)
GÜNES MOTEL OLAYI
Ecevit’in 15 Haziran 1977’de
kurduğu ve cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün onayladığı azınlık
hükümeti Meclis’ten güvenoyu alamadı. Bunun üzerine Demirel
başkanlığında 2. Milliyetçi Cephe hükümeti kuruldu. Adalet Partisi,
Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi yeniden bir
araya gelmişti. Ecevit, “Kumar borcu olmayan 11 milletvekili
arıyorum.” tarihî sözünü bu dönemde söyledi. İstanbul’daki Güneş
Motel’de görüştüğü Adalet Parti’li 11 milletvekiline de bakanlık
sözü vererek milliyetçi cephe hükümetini düşürme girişimlerini
başlattı. Bu hükümet düşünce 5 Ocak 1978’de en uzun süreli
başbakanlık yapacağı yeni hükümetini kurdu. (13 Ocak 1999-Fuat
Akyol/Zaman)
DEMOKRATİK SOL PARTİ
Yasaklı yıllar 12 Eylül müdahalesinin ardından Ecevit de Demirel
gibi 10 yıllık siyasi yasaklı bir politikacıydı. 1987’de Özal ile
Demirel arasında sert polemiklere yol açan referandumda siyasi
yasaklar kaldırılınca, 1985’te kurulan DSP’nin liderliğini Ecevit
devraldı. 1987 Kasım’ında yapılan milletvekili seçimlerinde
Demokratik Sol Parti barajı aşamayınca Ecevit politikayı bıraktı.
Ancak 1989’da yapılan DSP kongresinde yeniden partinin başına
geçti. 1991 seçimlerinde Demokratik Sol Parti hem barajı aştı hem
de Ecevit ve 6 arkadaşı Meclis’e girdi. 1991 seçimlerinden sonda
Demirel liderliğindeki Doğruyol Partisi ile Erdal İnönü
liderliğindeki SHP koalisyon hükümeti kurdu. Demirel ve İnönü
önemli bir projeye el atarak CHP ve Adalet Partisi’ni yeniden açıp,
Hazine’ye devredilen mal varlıklarını yeniden elde etmek için adım
attılar. Aydın Menderes’in, Demokrat Parti ve DYP’yi Adalet
Parti’sinin çatısı altında bir araya getirme girişimi başarısız
oldu, Demirel’in ağırlığını koymasıyla AP kendisini feshetti. Ancak
özellikle Deniz Baykal ve arkadaşlarının girişimleriyle CHP
kendisini feshetmedi ve yeniden siyaset kulvarına katıldı. Bu
hareket solda parçalanmaya neden oldu.
CHP ve DSP’yi buluşturma girişimlerine DSP lideri Ecevit, Baykal’la
uyuşmayan siyaset tarzı sebebiyle hep soğuk yaklaştı. Sonuçta 24
Aralık 1994 seçimlerinde Ecevit DSP’yi yeniden solun birinci
partisi olarak çıkardı. DSP yüzde 14’e varan oy oranıyla 75
milletvekili çıkarırken CHP yüzde 10’luk barajı kılpayı aşabildi.
1994 seçimlerinin ardından kurulan Anayol ve Refahyol
hükümetlerinden sonra ANAP ve DSP ortaklığında Anasol-D hükümeti
kurulunca Ecevit, Yılmaz başkanlığındaki hükümetin başbakan
yardımcısı oldu. Bu hükümetin Meclis’te düşürülmesinden sonra
başlayan hükümet arayışları, DYP ve ANAP destekli Ecevit azınlık
hükümeti ile noktalandı. Böylece Ecevit 19 yıl aradan sonra yeniden
başbakan oldu. Ve 18 Nisan 1998’de yapılan seçimlerle DSP’yi
birinci parti yaptı ve başbakan oldu... (13 Ocak 1999-Fuat
Akyol/Zaman)
Kaynak: Kim kimdir?