'Karakolu basacaktık'
Abone olGeçen yaz bugünlerde Londra'da yaşayan isyanlara katılan genç, yaşadıklarını BBC Türkçe'den Mahmut Hamsici'ye anlattı.
Geçen yaz Londra’nın kenar mahallerinde başlayıp daha sonra tüm İngiltere’ye yayılan isyanların üzerinden tam bir yıl geçti.
İsyanlara katılanlarla ilgili soruşturmalar, aramalar, tutuklamalar devam ededursun , yıldönümü nedeniyle İngiltere kamuoyunda isyanların nedenleriyle ilgili tartışmalar da yapılıyor.
İsyancı gençler güvenlik kaygısı nedeniyle basına konuşmaya pek
yanaşmıyor.
Diyar gibi gençler hariç…
İsyanlarla ilgili bizimle konuşmayı kabul eden Diyar, 23 yaşında Türkiye kökenli bir İngiliz vatandaşı.
Güvenlik nedeniyle gerçek isminin yazılmasını istemediğinden kendisinden bu isimle bahsediyor.
Ailesinin siyasi mülteci olarak Londra’ya gelmesinden sonra Hackney’de, kalabalık bir topluluğun yaşadığı bir işgal evinde doğan Diyar hâlâ bir Hackney sakini.
Üniversite eğitimi bu yıl başlayacak.
İş çıktıkça yaşlı insanların evlerine temizlik işine giderek harçlığını çıkarmaya çalışıyor.
İsyanların yaşandığı Hackney: Uyuşturucu, yoksulluk ve yeni orta sınıflar
Diyar’la görüşmek için buluştuğumuz Hackney geçen yaz isyanların en şiddetli yaşandığı Londra mahallelerinden biri.
İçinde doğup büyüdüğü mahalle nedeniyle hemen hemen tüm arkadaşlarının siyahlardan oluştuğunu söylüyor.
Diyar mahallesini, "Burası bir varoş. Uyuşturucu ticaretinin merkezi. Uyuşturucu Londra’ya buradan yayılıyor. Çetelerin de çok olduğu bir yer" diye tanımlıyor.
Bu durumunsa devlete rağmen değil devletin kontrolünde var olduğunu iddia ediyor.
Hayatının belli bir dönemde Türkiye’ye gidip geri döndüğünde çok farklı bulduğu yeni mahallesi için "tanıyamadım " ifadesini kullanıyor.
Ama ona göre yeni orta sınıfların akışına rağmen Hackney’in önemli bir bölümü hâlâ yoksul insanlardan oluşuyor.
Diyar hayatında hiçbir zaman Londra’da böylesine büyük bir eyleme, bir isyana rastlamamış.
O günlerde TV’lerden Mark Duggan adlı siyah gencin polis tarafından öldürüldüğünü öğrenmiş, Londra’nın başka bir yoksul mahallesi Tottenham’da ilk gün gerçekleşen eylemi de yine basından takip etmiş.
Diyar ve arkadaşları o gün mahalledeki arkadaşlarıyla kendi içlerinde yaptıkları muhabbetlerinde polise tepki göstermişler.
Blackberry'lerden yağan çağrılar
Polis, Diyar için koruyucu bir güvenlik yetkilisinden ziyade çekinilecek bir kavramı ifade ediyor.
“Polisler ırkçı. Bütün arkadaşlarım da böyle düşünür” diyor.
“Siyahlara mı ırkçı yaklaşıyorlar?”
“Asıl olarak siyahlar ama beyaz İngiliz olmayan herkes onların gözünde potansiyel suçlu” diyor.
Tottenham’daki yürüyüşten sonra blackberry’ler üzerinden ‘yarın akşam tekrar kuzey Londra’da toplanıyoruz’ mesajları gelmeye başlamış.
Diyar ve arkadaşları bunun üzerine çağrının yapıldığı yere gitmeye kara vermişler.
İsyana gidenlerle dolu kuzey treni
O günü şöyle anlatıyor: ”Blackberry’lerle sürekli mesaj geldi. Burada mahalledeki arkadaşlarla toplandık. 15-20 kişi buradan grup halinde Edmonton taraflarına gittik. Tren kuzeye giden gençlerle doluydu. Ben hayatımda hiç böyle bir şey görmedim. Herkes birbirinin oraya gittiğini anlamıştı.”
Diyar, Edmonton Green’e ulaştıktan sonra karşılaştığı ve manzarayı şöyle tarif ediyor: “Ana cadde üzerinde insanlar 10-15 kişilik gruplar halinde toplanmıştı. Herkes kendi grubuyla gelmiş. Bir grup gördüm, Müslüman çocuklar, beyaz uzun elbiseler var üstlerinde. Bir Kürt grup gördüm, yüzlerine puşi bağlamışlardı. Beyaz İngilizler de vardı. Öyle toplu bir buluşma yok. Enfield tarafına yürümeye başladık. Ama sadece yürüyoruz olay orada diye. Sonra dönen gruplar gördük. Dediler 'polis orayı tuttu'. Geri yürümeye başladık. Sonra Edmonton Green’de önce geçen bir polis arabasının camlarını indirdik. Sonra polisle çatışmalar başladı. Grup grup biz onları kovaladık, taş attık, onlar bizi kovaladı. Bir sürü dükkana yağma oldu. Ben ve bizim grup yağma yapmadık. Ben o gün gördüğüm gibi bir kaos görmedim. Saatlerce olaylar sürdü. Sonra bizim arkadaşlardan bazılarının ablaları arabayla bizi almaya gelecekti. Onları bir köşede beklemeye başladık. O sıra polis kamyonları geldi ve bizi çevirdiler. Polisle tartıştık. Hiçbir şey ispat edemedikleri için bizim tanıdıklar gelince bırakmak zorunda kaldılar. Olaylar neredeyse sabaha kadar sürdü. ”
Ertesi günse olaylar bu kez Londra’nın ve İngiltere’nin birçok yerine yayılmış, Hackney de olay mahallerinden biri olmuş.
'Karakolu basacaktık'
Diyar anlatıyor: “Ertesi gün erkenden blackberry’den mesajlar yağmaya başladı. Hadi şimdi Hackney’de toplanıyoruz diye. Bu kez gündüz buluşuldu. Öğlen 12’de ana caddede millet bir araya gelmeye başladı. Buranın mahallelerinin çeteleri normalde kanlı bıçaklıdır. O gün ilk kez o çetelerin birlikte orada hareket ettiğini gördüm. Birbirlerini vuran insanlar bunlar. Ama o gün orada toplandılar. Bütün gün çatıştık. Atlı polisler dağıttı ama yine toplandık. İnsanlar evlerinde sokağa yükse sesle müzik pompaladı. Sokak partisi havası vardı. Herkes içki içti. Anarşistler geldi bir ara. Bizim gençler onları içirdi. Anarşistler yerlerde süründü sonra. Karakolu basalım dedik. Sokak kameralarına poşetler geçirdiler. Ama karakolun orada yol kapalıydı, basılamadı.”
Diyar Hackney'de iki şeyin dikkatinin çektiğini belirtiyor: "Bu kez neredeyse hiç yağma olmadı. Bir de Türk ve Kürt gençlerden de çok katılım vardı."
Diyar ve arkadaşları isyanların son gününde de arkadaşlarıyla çıkıp mesaj gelen yerleri turlamış: "Akşam saatlerinde sokaklarda dolandık ama polis sayısını kat be kat artırmışlar. Polis bu kez kuş uçurtmadı."
'Solcular bu mahallere gelseydi yağmalar olmazdı'
Peki bir yılda bu mahallerdeki bu gençlerin hayatlarında neler değişti?
"Bu isyanları ortaya çıkaran nedenler devam ediyor ve hatta daha da derinleşiyor" diyor Diyar ve ekliyor: "Solcular burada örgütlenseydi bu yağmalar falan olmaz, daha politik tepkiler verildi. Ama burası Türkiye gibi değil. Solcular bu mahallere hiç gelmez. Hatta o isyanlar sırasında da gittiler Oxford Street'te eylem yaptılar. Yani yine olabilir. Ama olunca kesin yine yağma olur."
İsyanlarla ilgili soruşturmalar devam ediyor ve sürekli yeni cezalar geliyor.
'Cezalar kimseyi korkutmuyor'
Diyar hiçbir yağmaya karışmasa da isyanlara katıldığı için kendisinin de topun ucunda olabileceğini hatırlatıyor ama umursamadığını söylüyor: "Üzerinden tam bir yıl geçti. Benim komşum daha geçenlerde 18 ay hapis cezası yedi. Beni gördüğünde 'sen büyük ihtimalle aranıyorsun' dedi. Ona yağma yaptığı videoyu göstermişlerdir. Dükkandan çıktıktan sonra beni görüyor ve selam için yanıma geliyor. Onun için sana da ceza verirler. Valla umursamıyorum".
Son soru: Tüm bu cezalara rağmen benzer isyanların yaşanma ihtimali var mı?
Diyar gülümseyerek cevap veriyor: "Herkesin hayatı daha da zorlaşıyor. Bu cezaları da kimse öyle çok kafasına takmıyor. Bazıları gülüp geçiyor. Yine aynı şey olsa insanlar yine katılırlar, kesin."