Karadeniz'de 350 bin Rum yoktu
Abone olErmeni soykırımı iddialarının ardından ortaya atılan 350 bin Rumun Doğu Karadeniz'de soykırıma uğradığı ididialarına akademik çevrelerden cevap geldi.
Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
Enstitüsü Araştırma Görevlisi Salim Gökçen, ''Karadeniz'de hiçbir
zaman Rum nüfusu 350 bine ulaşmamıştır. Bölgede yaşayan Rumların
büyük bölümünün göç ettiği tarihi kaynaklarda yer alıyor'' dedi.
Gökçen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Rumların soykırım
iddialarının tarihi hiçbir kaynağa dayanmadığını ve hayal mahsulü
olduğunu belirterek, ''Mütareke döneminde Doğu Karadeniz
Bölgesi'nde 250-260 bin civarında Rum yaşamaktaydı. Ünlü tarihçi
Justin Mc. Carthy'e göre bu rakam 260 bin 313'tür. Dolayısıyla 350
bin Rum'un yaşamadığı bir bölgede 350 bin kişinin soykırıma
uğradığını iddia etmek hayal ürünü olmaktan ileriye gitmemektedir''
diye konuştu. Mübadele yoluyla Yunanistan'a giden Rumların
sayısının 1928 Yunanistan Nüfus Sayımı istatistiklerine göre 182
bin 169 olduğunu belirten Gökçen, bu rakama 1928'e kadar ölenlerin
sayısı da eklendiğinde miktarın 200 bin civarına yükseldiğini ifade
etti. 1922-1928 yılları arasında ABD, Kanada ve Avustralya gibi
ülkelere birçok Rum'un göç ettiğini belirten Gökçen, ''Bölgedeki
yaklaşık 260 bin Rum'un büyük bölümü Yunanistan ve diğer ülkelere
göç etmiştir'' diye konuştu. Bütün bu iddiaların yanında Türklerin
kaybının hiç hesaba katılmadığını belirten Gökçen, binlerce Türkün
Pontuslu çeteler tarafından katledildiğini söyledi. 24 Nisan
1830'da Osmanlı Devleti'nden koparak, bağımsız bir devlet haline
gelen Yunanlıların, tatmin edilemeyen Ege ve Anadolu'ya yönelik
arzu ve isteklerini her fırsatta özellikle de Osmanlı Devleti'nin
en sıkışık zamanlarında gündeme getirmeyi ve biraz da bu sıkışık
anı kollamayı kendisine ulusal görev saydığına savunan Gökçen,
şunları söyledi: ''Yunanistan bugün de Türkiye Cumhuriyeti
devletine yönelik gündeme getirmeye çalıştığı asılsız iddialarla
geçmişten gelen alışkanlığını sürdürmektedir. Rumlar ve Yunanlılar
1821 Mora İsyanı'ndan başlayarak Balkanlarda, Anadolu'da ve
Kıbrıs'ta binlerce Türk'ü katletmişlerdir. Bütün bunlara rağmen
baskın bir politika takip etmeye çalışan Yunanistan sanki
Anadolu'ya işgal maksadı ile gelen ve amacına ulaşmak için önüne ne
çıkarsa yakıp yıkan, öldüren kendisi değilmiş gibi bugün asılsız
soykırım iddiasıyla karşımıza çıkmaktadır.'' -PONTOS ÇETECİLERİ-
Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusların Trabzon'u işgal etmeleri ve
Rumları silahlandırmalarıyla Pontusçuluk faaliyetlerinin çetecilik
yapmak suretiyle ivme kazandığını anlatan Gökçen, bu faaliyetlerin
gerçekleştirilmesinde dini kuruluş ve din adamlarının rolünün başta
geldiğini söyledi. Mondros Mütarekesi ile birlikte Rumların,
bölgedeki faaliyetlerini daha da artırdıklarını, Yunanistan ve
İtilaf Devletleri'nin kışkırtmaları ve yardımları ile
faaliyetlerini hızlandırdıklarını kaydeden Gökçen, şöyle devam
etti: ''Rumlar, bir yandan diplomatik girişimlerde bulunurlarken
diğer yandan da bölgede nüfus üstünlüğü kurmak amacıyla dışardan
göçmen getirmeye çalışmışlar ve çetecilik faaliyetlerine
yönelmişlerdir. Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, mütareke döneminde,
yoğun şekilde çetecilik faaliyeti gösteren Pontus çetelerinin
sayısı 25 bin civarındaydı. Samsun ve dolaylarında yoğunlaşan bu
çetelerin, Yunanistan'ın milli kuvvetleri arkadan vurma stratejisi
içinde, Yunanistan ordusu ile koordineli şekilde hareket ettikleri
görülmektedir.'' Mütareke döneminde, Pontus çeteleri ile savaşacak
yeteri kadar kuvvet bulunmadığından bu çetelerin üzerine gerektiği
kadar gidilemediğini kaydeden Gökçen, şöyle devam etti: ''Mustafa
Kemal Paşa 24 Nisan 1920'de TBMM'nde yaptığı konuşmada, Pontus
meselesini çözmekle görevli kuvvetlerin büyük bir komuta altında
birleştirilmesi gereğini vurgulaması üzerine, Pontusçuluk
faaliyetlerini köklü şekilde halletmek amacıyla 9 Aralık 1920'de
Merkez Ordusu kurulmuştur. Komutanlığına da Nurettin Paşa tayin
edilmiştir. 1923 yılının ilk aylarına kadar sürdürülen mücadele
neticesinde Pontus çetelerinin isyanı tamamen bastırılmıştır. Bu
olaylar sırasında Pontus çeteleri tarafından bin 814 Türk
öldürülmüş, 3 bin 713 ev yakılmış, 1 bin 800 civarında gasp ve
soygun olayı gerçekleştirilmiştir. Buna karşılık bu mücadele
sırasında bin 118 Rum çeteci öldürülmüştür.'' -SOYKIRIM İDDİASI OY
AVCILIĞI- 1993 Ağustos ayında ''Sümelalı Meryem Ana Vakfı''nın
düzenlediği toplantıda, o tarihteki Yunanistan Başbakanı
Mitsotakis'in ''Anadolu'daki Helenizmin bu bölgedeki köklerinden
kopmasından 70 yıl sonra, milletimizin tarihinde bir daha böyle bir
trajedi yaşamaması için dua etmeliyiz. Dedelerimiz, Pontus
topraklarına dönüş hayalini size miras bırakarak öldüler. Bu mirası
kalbinizin içinde koruyun. Pontus'u ve kökeninizi asla unutmayın.
Kaybedilmiş vatanın anası, Helen ırkının en güzel idealleri ile
bağdaşmıştır...'' şeklinde konuştuğunu hatırlatan Gökçen, bu ve
buna benzer görüşlerin birçok Yunanistanlı parlamenter tarafından
sürekli gündeme getirildiğini ve Yunanistan halkının duygularının
istismar edildiğini ve oy avcılığında malzeme olarak kullanıldığını
ifade etti. Yunanistan'ın, Pontus dernekleri vasıtasıyla turizm
mevsimlerinde Doğu Karadeniz Bölgesi'ne ''Unutulmayan Kaybolan
Vatanlara Gezi'' adı altında periyodik geziler de düzenlediğini
savunan Gökçen, ''Yunanistan'ın Pontus konusundaki en çarpıcı
faaliyeti, bu amaçla kurdurduğu derneklerdir. Yurtiçi ve dışında
toplam 200 civarında Pontus derneği kurdurmuştur. Bu derneklerin,
koordineli şekilde çalışmalarını sağlamak amacıyla da federasyon
oluşturdukları dikkat çekmektedir'' dedi.