Karadayı 28 Şubat’ı anlattı
Abone ol28 Şubat davasının 48. duruşmasında ifade veren dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, ”Şubat süreci bir darbe ...
28 Şubat davasının 48. duruşmasında ifade veren dönemin
Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, ”Şubat
süreci bir darbe süreci asla değildir. Ülke genelinde ciddi bir
gerginlik dönemi yaşanmıştır. Bunun temelinde ne vardır, neden bu
süreç oluşmuştur çok iyi değerlendirmek, sebep sonuç ilişkisine
bakmak gerekir” dedi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 28 Şubat davası
Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı avukatı
Erol Aras ile birlikte duruşma salonuna geldi. Sanık ve müşteki
yoklamasının ardından Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, “Rahatsız
olduğunuz da ya da oturmak istediğiniz zaman bize bildirin.
Gerekirse beyanınızı oturduğunuz yerden alırız. Yoksa biz
durumunuzun ne olduğunu bilemeyiz” dedi. Mahkeme Başkanı Köksal
daha sonra Karadayı’nın kimlik tespitini yaptı.
Başkan Tayyar Köksal, emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’ya
iddianameyi okuyup okumadığını sordu. Karadayı hastalığı sebebiyle
tam olarak okuyamadığını ama yeniden okunması talebinin olmadığını
söyledi. Bunun üzerine Başkan Köksal, iddianamenin önce
özetleneceğini suçlamaları hatırlatacağını daha sonra savunmaya
geçileceğini belirtti. İddianameden suçu ve suç tarihini okuyan
Köksal, Genelkurmay, MGK, Cumhurbaşkanlığı, Bakanlıklar ve Meclis
Darbeleri Araştırma Komisyonu tarafından gönderilen belgelerin,
Ergenekon ve Balyoz davalarınki belgelerin, ev aramaları sırasında
elde edilen belgeler ile şüpheli ve müdafilerin ifadelerinin delil
olarak konulduğunu bildirdi. Kürsüye gelen Karadayı savunmasına
başladı.
“28 ŞUBAT SÜRECİ BİR DARBE SÜRECİ ASLA DEĞİLDİR”
Olayları iyi anlamak için 28 Şubat’ı anlamak gerektiğini ifade eden
Karadayı, şunları dedi:
“28 Şubat süreci bir darbe süreci asla değildir. Ülke genelinde
ciddi bir gerginlik dönemi yaşanmıştır. Bunun temelinde ne vardır,
neden bu süreç oluşmuştur çok iyi değerlendirmek, sebep sonuç
ilişkisine bakmak gerekir. Olay iyi incelenmez ise hatalarla dolu
olacak, gerçek ortaya çıkmayacaktır. Anayasamızın belirttiği gibi
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, laik, sosyal
bir hukuk devletidir. Toplumun yasası bu esaslara dayanır. Bu
ilkelerin özellikle siyaset ve yönetim kademesinde uygulanması
temel olan esaslardır. 28 Şubat bu esaslara ters düşen
uygulamaların ortaya çıktığı tablodur. Huzursuzluktur. Anacak bunun
kaynağı silahlı kuvvetler olmamıştır. Ancak bazı çevreler bunu böle
yansıtmıştır. Bu iftiradır. Bu darbe söylemi saçmadır.”
“SÜRECİ BU SİYASİ GERGİNLİK BAŞLATMIŞTIR”
54. Hükümet koalisyon hükümeti olarak kurulduğunu belirten Karadayı
şunları söyledi:
“Kuruluşundan bir süre sonra biraz önce söylediğim temel
prensiplerin dışına kaymak suretiyle özellikle dini siyasete alet
ederek ciddi huzursuzluklar yaratmış, bazı çevreleri buna teşvik
etmiş, olumsuz tavır ve hareketlerle ciddi huzursuzluklar
yaratmıştır. Bu gelişmeler sürecin başlangıcı olmuştur. Süreci bu
siyasi gerginlik başlatmıştır. Kışkırtma siyasi boyuttadır.
Toplumda huzursuzluk yaratan bu hareketlerin bir kısmını
hatırlatalım. Erbakan kürsüye çıkıp ‘Şeriyat gelecek kanlı mı
olacak kansızn mı olacak’ demesi, Başbakanın lüks araçlarla takkeli
sarıklı şalvarlı tarikat mensuplarına verdiği iftar yemeği,
Erbakan’ın ülkemizin itibarını düşüren yurt dışı gezileri, cihat
çağrıları, toplu namaz gösterileri, ‘ Şeriat isteriz yaşasın
Hizbullah’ sözleri, Susurluk kazasının ortaya çıkardığı
karışıklıklar, Güneydoğu’da çıkmaya başlayan örgütler, örgüt
cinayetleri vardır.”
“ACABA ERBAKAN’IN DİLEKÇESİ KABUL EDİLSEYDİ VE TANSU ÇİLLER GÖREVİ
TESLİM ALSAYDI BUGÜN BU DAVA AÇILACAK MIYDI?”
Bugün ortaya konan bir iddianame ile ben bir numaralı sanık olarak
hükümeti yıkmak suçlaması gibi ağır ve haksız bir iftirayla muhatap
olduğunu vurgulayan Karadayı, şöyle devam etti:
“50 yılı aşkın meslek hayatımda ilk defa mahkemeye çıktım. Bu
suçlama hangi maddi delerle göre yapıldı anlamak mümkün değil.
Teşhis yanlış olursa tedavi doğru olur mu? İddianame iki temel
yanlış üzerine kurulmuş. O günlerde ortada cebir ve şiddetle
yıkılan hükümet yoktur. O günün gerçeklerine bakarsak istifa eden
Başbakan Erbakan’ın istifa mektubu dosyada. Orada istifa ettiğini
açıkça yazmaktadır. Hangi mantıkla iddianamede bu suçlama olur.
Acaba Erbakan’ın dilekçesi kabul edilseydi ve Tansu Çiller görevi
teslim alsaydı bugün bu dava açılacak mıydı? Ayrıca bu dava neden
Erbakan hayattayken açılmadı da uzun süre beklendi. Bu bekleyişin
sebebi ne? Şuna inanıyorum. Erbakan hayattayken açılsaydı Erbakan
taşıyacağı vicdani sorumluluk gereği TSK’nın karşısında
olmayacaktı. TSK’nın hiçbir rolünün olmadığını gayet iyi
biliyordu.”
“DİĞER DELİLERE HİÇ GİRMEDEN BU DAVANIN KAPATILMASI GEREKİR”
"Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel görevi, Mesut Yılmaz’a vermiş ve
yeni bir hükümet kurulmuştur. Gerçekler bu kadar açıkken acaba
bunların içinde benim rolüm ne oldu. Bunu anlamak mümkün değil.
Benim o dönemde idam cezası gerektiren bir eylem yapıp sonra
yönetime el koymayıp birinin başbakan olmasını göze almam akla
mantığa sığmaz . Diğer delilere hiç girmeden bu davanın kapatılması
gerekir. İkinci yanılgı BÇG ile ile ilgili ortaya konulan belgeler.
MGK toplantılarında istihbarat birimlerinin verdikleri bilgiler
çerçevesinde hükümetin koyduğu gündem maddeleri konuşulur. Herkes
fikrini söyler. Heyetin görüşleri maddeler hallinde MGK Genel
Sekreterine not ettirilir. Yani kimse toplantıdan önce hangi
kararların çıkacağını bilemez.”
54. hükümetle ilişkilerinde hiçbir problem olmadığını kaydeden
Karadayı, şunları ifade etti:
“Hükümetinde gerektiğinde Silahlı Kuvvetlere vermiş olduğu her
türlü desteği de inkar etmemiz mümkün değildir. Kişisel düzeyde de,
hiyerarşik yapı içindeki sağlıklı ilişkiler, her zaman aynen devam
etmiştir. Bunlara herkes şahittir, aksini kimse söyleyemez. Resmi
görevimin gerektirdiği kişiler dışında, iddianamede adı geçen ve
mağdur olarak ortaya çıkan hiç kimse ile de hatırladığım kadarıyla,
herhangi görüşmem bahis konusu değildir.”
İddianamenin omurgasını teşkil eden, cebir ve şiddet kullanarak
Hükümetin görevini yapmasına engel olan hiçbir icraatımızın
olmadığını söyleyen Karadayı, “Bunu asla ve asla kabul etmiyorum.
Böyle bir olaya şahit olanlar varsa gelip açıklasınlar. Çoğu bu gün
hayattalar” diye konuştu.
“BU DÖNEMDE ORTAYA ÇIKAN OLUMSUZ OLAYLARIN HİÇBİRİ SİLAHLI
KUVVETLERİMİZE YÜKLENEMEZ”
Karadayı, şöyle devam etti:
“Silahlı Kuvvetlerimiz, bu süreçte, hükümetin hangi görevine mani
olmuş, nerede ne şekilde bir cebir şiddet kullanmış veya teşebbüste
bulunmuştur, bunun kesinlikle açıklanması, ortaya konması
gerekir.Böyle bir iftiranın iddianameye konması, bu iddianameyi
çürüttüğü gibi, farklı hedeflere ve yorumlara da yönlendirir .
Bunları, yüce halkımız asla affetmeyeceği gibi, tarihe de bir hukuk
rezaleti olarak geçer. Bu dönemde ortaya çıkan olumsuz olayların
hiçbiri Silahlı Kuvvetlerimize yüklenemez, bunları ve sebeplerini
yukarıdaki bölümlerde kısmen açıkladım.”
Karadayı savunmasını şu cümleler ile son verdi:
“50 yıllık hizmet süremde, mesleğimle ilgili pek çok olaylara şahit
oldum, darbeler gördüm, sıkıntılar yaşadım. Ancak şuna inandım ki,
asker her zaman siyasetin dışında kalmalıdır, buna bütün gönlümce
inanıyorum.Görevim süresinde bu inanca kesinlikle bağlı kaldım.
Aksini düşünseydim veya bir ihtirasım olsaydı,Sayın
Cumhurbaşkanının, görevimi bir yıl daha uzatma teklifine olumlu
bakabilirdim, ama zamanı gelince, 30 Ağustos 1998 de Ordudan
ayrıldım. Ayrılırken, Cumhuriyet tarihinde ilk defa, Devlet Şeref
Madalyası ile taltif edilen kişi oldum.Bu madalyanın veriliş
sebebi, Sayın Cumhurbaşkanınca imzalı belgede açıklanmaktadır.Bunu,
hizmetlerimi daima yasalar çerçevesinde yaptığımın bir belgesi
olarak kabul ediyor ve onur duyuyorum.
Hayatın cilvesine bakınız ki, bugün 17 yıl sonra, gazete
kupürlerine dayanan garip bir hayali darbe iddianamesi karşısında,
burada savunma durumunda bulunmaktayım. Burada madalya konusunu ,
savunma kavramı içinde söylemek istediğimi belirtmek istiyorum.
Mahkemenin başladığı 2 Eylül tarihinden itibaren, burada bulunmayı
son derece arzu etmeme rağmen, ameliyat olmam ve ortaya çıkan
sıkıntılı hastalığım için, doktorların acil tedaviyi zaruri
görmeleri sebebiyle, maalesef duruşmalara sürekli katılmam mümkün
olamadı.Bu benim için de ayrıca bir üzüntüdür. Genelkurmay
Karargahındaki bütün arkadaşlarım yasalara uygun davranmışlardır,
bu haksızlığa uğrayan bütün silah arkadaşlarıma da geçmiş olsun
diyorum, onlar asla darbeci değildir.Adalet er geç tecelli
edecektir”.
Karadayı’nın savunmasının ardından mahkeme duruşmaya ara verdi.
Avukatının koluna girerek salondan çıkan Karadayı ögle yemegi için
adliyeden ayrıldı. 13.30’da devam edilecek duruşmada Karadayı’nın
çapraz sorgusu yapılacak.
(İHA)