Karaalioğlu'ndan TGC'ye sitem
Abone olMustafa Karaalioğlu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ni eleştirdi. Karaalioğlu'nun iki gerekçesi vardı. Bunlardan biri türban oldu!
Mustafa Karaalioğlu, başlıklı yazısında Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti'ni eleştirdi.
Şöhretini uzmanlık ve sorumluluk alanlarının dışında elde eden
kurumların hepsinde temel bir arıza var; mesleki yetersizlik.
Özellikle, laiklik ve rejim bekçiliği gibi yüksek hedeflere
odaklanan, dilediklerinde siyasal iktidarlara ve topluma karşı
direnç gösteren bu kurumların sevimsiz tarzları demokrasi üzerinde
de ağır bir yüktür. Gelişmenin, özgürleşmenin ve demokratikleşmenin
her türlüsüne meydan okuyan tavırları ile toplumun değişime en çok
kapalı olan alanını temsil ederler. Dahası, başka alanlardaki
potansiyelin de engelleyicisidirler.
Sözgelimi, bizlerin de bir parçası olduğu Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti, mesleki açıdan son derece başarısız ve yetersiz bir
kuruluştur. Özellikle son dönemde hiçbir mesleki varlık
gösteremeyerek, medyanın dördüncü kuvvet olma özelliğinin tam
tersine silik ve sıradan bir örgüte dönüşmüştür.
TGC, son olarak Türk Ceza Kanunu konusunda üyelerini
bilgilendirememiş, yasanın ortaya çıkartacağı mahzurları zamanında
göremeyerek, mesleki örgüt olma vasfını zaafa uğratmıştır. Şimdi,
iş işten geçtikten sonra kopartılan gürültü de TGC'nin işini
yapamadığını apaçık ortaya koyuyor. Hayati önemde bu konuyu atlayan
ve üyelerini bilgilendirmeyen, gerekli önlemi zamanında alamayan
TGC, başörtülü meslektaşlarımızın görevlerini yapmayı engellemede
ise öncü bir güce dönüşmüştür. Yani, sıra yasakları uygulamaya
geldiğinde, her zaman eleştirdiği devlet gibi davranmakta beis
görmemektedir.
Cemiyet, uyguladığı ve uygulanmasına destek verdiği başörtüsü
yasağının yeni TCK'da mevcut basını kısıtlayan maddelerden daha
vahim bir hukuksuzluk hali olduğunu ıskalamaktadır. Ya da Orhan
Erinç yönetiminin hukuktan anladığı böyle bir şeydir!..
Kim inanır böyle bir basın meslek örgütünün demokratlığına, hukuk
yanlılığına!...
Nitekim, itibar kaybı dramatik bir hal almıştır ki, TCK'ya karşı
yapılan gülünç protesto eylemlerine basın çalışanları bile itibar
etmemiştir. Kendi üyeleri tarafından ciddiye alınmayan bir
kuruluşun, basının haklarını hükümet karşısında koruyabilmesi
mümkün değildir.
Durumu en az TGC kadar içler acısı olan bir başka örgüt de
YÖK'tür.
Dünya bilim literatüründe Türkiye üniversitelerinin esamesi
okunmamaktadır. İlk100'lerde, hatta ilk 500'lerde adı geçen okul
yoktur. Türkiye, sporda, ticarette veya müzikte dünya
sıralamalarına girebilmekte ama bilimde yüz kızartıcı bir
sessizliğe mahkum olmaktadır. Amerika ve Avrupa'daki saygın
üniversitelerde görev yapan Türklerin tamamına yakını kariyerlerini
bu ülkelerdeki eğitime borçludurlar. Basamakları bu ülkede çıkıp da
o ülkelerin saygın üniversitelerinde kürsü sahibi olan isimler bir
elin parmaklarını geçmemektedir.
Özetle YÖK sistemi Türkiye'yi çağdaş bilimsel seviyeye taşıyamıyor,
yarışta geri bırakıyor. Ne akademiyanın önüne bir hedef
koyabiliyor, ne de kendi hedefini kendisi üreten sorumlu bilim
insanlarına gölge etmekten geri duruyor.
Eğer zerre kadar bilimsel sorumluluk duygusu kalmışsa gelmiş geçmiş
bütün YÖK yönetimlerinin, bu ülkeye kaybettirdikleri yıllardan ve
itibardan dolayı hiç olmazsa vicdanlarıyla yüzleşmeleri
lazımdır.
Bilimde olmayan, teknolojik yarışta görünmeyen, özgür düşünce söz
konusu olduğunda ses çıkaramayan YÖK de varlığını rejim bekçiliğine
adıyor! Gücünü, üzerine vazife olmayan bu alanda arıyor. Açıkçası,
alıyor da…
YÖK, sorumluluklarıyla yüzleşmek yerine varlığını, bu ülkedeki en
hassas alanın tartışmasına taraf olmakla koruyor. Başörtüsü
yasağını da bulunmaz bir nimet olarak kullanıyor. Üstelik TBMM
iradesini küçümsemek adına… YÖK Başkanı, Meclis'teki görüşmelerine
temsilci göndermediği öğrenci affını başörtüsüne indirgeyerek,
"başvurusunu başörtülü yapanlar bile kampüsten içeri giremez"
demektedir. Türkiye üniversiteleri, kapılarından içeri birilerini
sokmayacaksa başörtülü öğrencilere sıra bile gelmez.
O halde sorun nedir? Şudur…
Sorun başörtüsü değil, başörtüsü üzerinden demokrasiye meyden
okumaktır.
YAZI:Mustafa KARAALİOĞLU
YENİ ŞAFAK