Baykal’dan
Bahçeli’ye tüm liderler sert ve kışkırtıcı söylemlerini bir
anlığına da olsa bir kenara koyup Ahmet Türk’e yapılan saldırıdan
duydukları üzüntüyü dile getirirlerken, en keskin ve en BDP karşıtı
milliyetçiler dahi halkı sağduyuya davet ederken, milliyetçilik
kariyeri sıfır olan kara, kapkara bir ses, geniş kesimlere hitap
eden bir gazetede, ‘’Yumruğunu ‘adaletin
tokmağı’ yerine koyup, Ahmet Türk’ün burnuna inen kişi, bu
ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu,’’ diyor ve
sağduyu çağrılarını aklı sıra tiye alıyor.
Lafı hiç dolandırmadan söyleyeyim: Bu söylem,
suça ve şiddete teşviktir. Hem de
alenen…
Ve bu cümleyi kurabilen bir şahsın otobüslere
molotof kokteyli atanlardan hiçbir farkı yoktur.
En nihayetinde herkes birilerinin duygularına
tercüman olduğu iddiasında. Kara ses bunu basın yoluyla
gerçekleştiriyor, diğerleri ise sokak şiddeti ile. Hepsi bir ve
aynı amaca hizmet ediyorlar.
Ve hepsi karanlık… Hepsi.
Esasında, sokaktaki şiddetin uygulayıcıları,
aynı cürmü sırtını büyük bir medya kuruluşuna dayararak
işleyenlerden daha dürüstler. Çünkü onlar, hiç olmazsa polis
tarafından yakalanma ve terörist diye içeri tıkılma riskini göze
alıyorlar. Kara ses ise son derece bilinçli bir laf cambazlığı ile
sanki doğru bir şey söylüyormuş havası yaratıyor.
Hiç kimse kusura bakmasın ama, sokak
teröristleri ile medya teröristleri arasında trilyonları götüren
nitelikli dolandırıcı ile adi hırsız arasındaki kadar bir fark
var.
Üstelik, insanları bu tür olaylar karşısında
sağduyulu ve sakin olmaya teşvik etmek yerine şiddete
yönlendirenler en az sokaktaki ve dağdaki teröristler
kadar tehlikeli.
Ayrıca, çok merak ediyorum, Ahmet Türk
ölseydi eğer, yine aynı minvalde laf söyleyebilecek miydi kara
ses?... Yoksa timsah gözyaşları mı dökecekti?…
Böylesine kötücül bir zihniyete
yakışansa, ‘’Hrant Dink’in öldürülmesi de pekçok kişinin
duygularına tercüman olmuştur,’’ demek ve sonra da tüm habis
duygulara tercüman olan diğer siyasi cinayetleri sıralamaktır
herhalde.