Şanlıurfa’nın sosyolojisi son derece özgün bir yapıya sahiptir.
Her ne kadar dışarıdan okuyanlar bu yapıyı ağırlıklı olarak
“feodalite-aşiret” ekseninde klişe bir takım kavramlarla analiz
etseler de işin esası görece daha farklıdır.
Bendeniz geleneksel yaşam biçimine kıymet veren ve bu dönemdeki
ilişkileri de önemseyen birisiyim. Elbette bugün artık o eski
dönemlerdeki ilişkileri yeniden canlandırmamız mümkün değil, onları
artık yaşatamayız. Buna da gerek olduğunu sanmıyorum. Ama bu
geleneksel ilişkilerin sahip olduğu ana fikirlerin veya temel
kaygıların bugün de devam ettirilmesini sağlayabiliriz.
Eskiden Şanlıurfa’da uzun kış gecelerinin sohbetine renk katan
gezici musikişinaslar vardı. “Duman”lar. Bunlar son derece temiz
giyinir, işlerini titizlikle yapar, dürüst ve iyi insanlardı.
Odalarda gençlere adap öğretirlerdi. Farsça konuşurlar, son derece
saygın bir şekilde sanatlarını icra ederlerdi. Şahsi kanaatim İran
yöresinin asilzadeleri olduğu yönündedir. Ait oldukları
topraklardan kovulmuş olmalarına rağmen özgün davranışlarını ve
duruşlarını koruyabilmişlerdi.
Dumanlar konakladıkları köy odalarında bir haftaya yakın
kalırlardı. Ev sahibi de onları aynı titizlikte ağırlardı.
Tabakalarına tütün doldurur, kahve malzemelerini, çaylarını önüne
koyar ve sofralarını da eksiksiz olarak önlerine sererdi. İkramda
kusur eden ev sahibi bunların diline düşerdi. Son derece önemli bir
kontrol sistemi gibi bir işlev görürlerdi. Hatta pek çok aile,
kızına damat, oğluna gelin bulmak için de bunların fikirlerine
başvururdu. Çünkü iyi gözlem yaparlardı ve hepsinden de önemlisi
doğruya doğru diyen tipten insanlardı.
Herkes onları memnun etmeye özel bir çaba gösterirdi. Onlar da
gerçekten kimin yapmacık kimin sahici bir cömertliğe sahip olduğunu
bilirlerdi. “Dumanlar” kaldıkları odada/evde kendilerine yapılan
ikramda herhangi bir eksiklik ya da bir kusur görürlerse bunu her
yere taşırlardı. Bundan dolayı da kimse onların diline düşmek
istemezdi. Hatta bazen insanlar, yakın dostları ile ilgili muhtemel
olabilecek olan kara propagandayı bunlardan satın alabilirdi.
Diyelim ki herhangi bir köy odasına gittiler ve ev sahibi onları
olması gerektiği gibi ağırlamadı, daha sonra gittikleri diğer bir
köy odasında merkeplerini veya atlarını kendilerine gerekli
ihtimamı göstermeyen o ağanın adı ile çağırırlardı. Bu durumu fark
eden ev sahibi eğer sözü edilen kişi ile iyi bir dost ise hemen
duruma vaziyet ederdi. Adamlarla pazarlık edip arkadaşı ile ilgili
fazla dedikodu yapmamasını özel rica ederdi. Onların bu aleyhte
konuşma haklarını belli bir ücret karşılığında satın alırdı.
Keşke bugün de böyle dostları olsa diyesi geliyor insanın…