Kaptanlar 'çiçek yasağı'nı deliyor!
Abone olİstanbul'da Anadolu ile Avrupa yakası arasında her gün yüzlerce yolcu taşıyorlar. Şehir hatları vapurlarında en az 10 yıldır kaptanlık yapıyorlar.
Koltukları kesen genç yolculardan şikayetçiler, ama en büyük
dertleri çiçeklerine yasak konması. Sunay Eralp Hatırlanacağı
üzere, yaklaşık 3 yıl önce şehir hatlarında bir kaza olmuştu.
Denizcilik İşletmeleri, vapurun kaptanını kusurlu buldu; çünkü
kaptan köşkünün önü çiçekle doluydu. O kaptan artık Denizcilik
İşletmeleri'nde çalışmıyor, ama tüm kaptan köşklerinden resmi bir
kararla kaldırılan çiçekler, hala tüm kaptanların 'acı'sı olmayı
sürdürüyor. Aslında, kendilerine göre pek çok formül geliştirmişler
çiçekleri kaldırmamak için... İlk başta kontroller nedeniyle
hepsini kaldırmış, sonra da zaman içinde bir bir geri getirmişler.
Denizcilik İşletmeleri'nden izin aldıktan sonra kaptan köşklerini
ziyaret etmeye başlıyoruz; ilk ziyaret ettiğimiz vapur,
Karaköy-Kadıköy arasında gidip gelen Hamdi Karahasan. Kaptanı ise
Yusuf Şerifoğlu. Şerifoğlu 50 yaşında ve 1993 yılından beri bu
vapurun kaptanı. Dokuz sene reislik yaptıktan sonra yükselmiş
kaptanlık mertebesine. Tanıştığımız birçok kaptan gibi o da
Karadenizli. Ara sıra zorunlu olarak yaptıkları Beykoz seferlerinde
minderleri kesen, yerlere izmarit atan gençlerden şikayet ediyor.
Görüntüyü kapatmamak şartıyla, çiçeklerin kaptan köşklerinin en
büyük süsleri ve rahatlama alanları olduğunu söylüyor. Çiçek
yasağına karşı geliştirdiği en büyük formül, köşkün hemen dışında
büyüttüğü asma. Lezzetli bir kara üzüm verdiğini ve asmayla
ilgilenmekten büyük keyif aldığını belirtiyor: "Kaptan köşkü nemli
ortamdır. Bu yüzden burada en güzel büyüyen şey, çiçek. Su
vermekten, ilgilenmekten çok büyük keyif alıyorum." Bu arada camın
hemen kenarındaki kuru çiçekleri görüp şaşırıyoruz. Cevap hazır;
"Gerçeği olmazsa sahtesi. Burası çiçeksiz olmaz" diyor, gülerek.
Yüksel Altınbaş Çiçeksiz işyeri olmaz. Kadıköy-Sirkeci hattında
çalışan İlker Karter'deyiz şimdi. Yüksel Altınbaş, köşkün hemen
yanında karşılıyor bizi. 52 yaşında ve 15 senedir kaptanlık
yapıyor. O da Yusuf Şerifoğlu gibi Beykoz yolcularından yaka
silkiyor. Camının önünde bir sürü menekşe dizili. Gözü gibi
bakıyor. Vitaminlerle beslediği çiçeklerini üç günde bir
suluyormuş. Yasakla ilgili olarak diyor ki, "Çiçek sevmeyen, insan
da sevmez. Biz her gün yüzlerce can taşıyoruz. Bu ılımlı halimizi
biraz da çiçeklere borçluyuz." Yani yasak ona da işlemiyor.
"Çiçeksiz işyeri olmaz. Burası da benim işyerim" diyor, üstüne basa
basa. Kadıköy-Sirkeci hattında çalışan bir başka vapura geçiyoruz.
İsmini duyunca hemen hatırlayacağınız, belki yüzlerce kere
bindiğiniz Fahri Korutürk'teyiz. Denizcilik İşletmeleri'nin en genç
kaptanlarından biriyle, Hasan Pekdemir'le görüşüyoruz. 39 yaşında
ve genç yaşına rağmen 17 yıldır kaptanlık yapıyor. Denizciliğin bir
tutku olduğunu, ama tatillerinde sadece ormana gittiğini anlatıyor.
Kaptanların çiçeklerine gözü gibi bakmalarının bir nedeninin de bu
olduğunu söylüyor: "Denizi ve denize ait olan her şeyi günbegün
yaşıyoruz. Bizim ihtiyacımız olan tek şey bitki. Ne olursa olsun,
yanı başımızda bir çiçek durması gerek gibi hissediyoruz" diye
açıklıyor durumu. Çiçeklerine günde bir kere su veriyor. "Çiçekler
insanın yaşamını kolaylaştıran sosyal varlıklardır" diyen bir başka
kaptansa Sunay Eralp. Kadıköy-Beşiktaş hattında Moda vapuruyla
çalışıyor 86 doğumlu vapurun 43 yaşındaki kaptanı. 1980'li
yıllardan bu yana denizlerde. Küçüklüğünden beri denizle iç içe
olduğunu anlatarak başlıyor sözlerine. Ümraniye'de oturuyor ve
çiçekler içinde, deniz gören bir evde yaşıyor. Deniz trafiği
fazlalaştıkça, genç yolcular koltukları parçaladıkça çiçeklerinin
sayısını artırmış günden güne. Onun ofisinde neredeyse tüm
vapurlardakinden daha fazla çiçek var. Eralp, bu kadar çok çiçeğe
ne kadar vakit ayırdığını söylemiyor, ama vapur her iskeleye
yanaştığında kaptanın ne işle meşgul olduğunu anlıyorsunuz. Bu
bitkilerin arasında neler mi var... Erik, asma, maydanoz, ayva,
sardunya, ebegümeci, gül, benjamin ve şeftali... Bu yazıyı, yine
Eralp'in sözleriyle bitirelim istedik: "Koyulan yasak çok anlamsız.
Ben dolapta gizlerim, yine bakarım bu çiçeğe. Evim gibi olmazsa
burası, çalışamam ki..." Kaynak : Tempo Yasemin YURTMAN