Kapatmaya en ilginç benzetme
Abone olAli Babacan, AK Parti hakkında açılan kapatma davasına çok ilginç benzetmede bulundu:
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, AK Parti hakkında
açılan kapatma davasıyla ilgili gelişmeleri "anakronizm vakası"na
benzeterek, "16. yüzyılı gösteren bir filmde arkadan bir uçağın
geçmesi ya da 8. yüzyılı gösteren bir filmde insanların saat
takması gibi" ifadesini kullandı.
Kanal 7'de yayınlanan Başkent Kulisi programında Mehmet Acet'in
sorularını yanıtlayan Babacan, AK Parti hakkında açılan kapatma
davasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Senegal'de geçen hafta düzenlenen İslam Konferansı Teşkilatı (İKT)
zirvesi sırasında gerek kendisi, gerek Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül'ün birçok ikili görüşme yaptığını aktaran Babacan, Türkiye'nin,
teşkilat içerisinde, demokrasisi gittikçe derinleşen, temel hak ve
özgürlükler konusunda hızla ilerleyen, reformları ilham kaynağı
olan, hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçek anlamda uygulandığı bir
ülke olarak örnek gösterilen ve herkesin gıptayla baktığı bir ülke
olduğunu belirtti. Babacan, Türkiye ile ilgili bu olumlu
değerlendirmelerden sonra böylesine bir gelişmenin herkesi çok
şaşırttığını ve üzdüğünü kaydetti.
Bir soru üzerine, zirvenin tam bitme saatlerinde davayla ilgili
haberin kendilerine ulaştığını, bu nedenle diğer ülkelerden konuyla
ilgili bir tepki almadığını anlatan Babacan, gelişmeleri "oldukça
enteresan" diye niteleyerek, bunun Türkiye'nin hem kendi içinde,
hem de dışarıda çok kritik dönemlerden geçtiği bir döneme denk
geldiğine dikkati çekti.
Dünya ekonomisinin onlarca yıldan bu yana görülen en büyük
çalkantının tam ortasında olduğuna ve küresel krizin daha ne kadar
süreceği ve yaygınlaşacağının henüz ölçülemediğine işaret eden
Babacan, içinde bulundukları bölgede de Irak, Lübnan,
İsrail-Filistin meselesi gibi birçok sorunun bulunduğunu, diğer
yandan ülke içinde de terör sorununun olduğunu ifade etti.
-"TÜRKİYE, TÜM KURUMLARIYLA TEK VÜCUT OLURSA ZORLUKLARI
AŞABİLİR"-
Bu bakımdan, Türkiye'nin kendi içerisinde en derli toplu olması
gereken bir zamanda olduklarını kaydeden Babacan, "Türkiye ancak
tüm kurumlarıyla, iktidarıyla, muhalefetiyle, yasamasıyla,
yürütmesi ve yargısıyla tek vücut olursa bu zorlukları
aşabilecektir. Aksi halde bu tartışmalar, bu tür olumsuz gelişmeler
Türkiye'yi son derece zayıflatacak, Türkiye'nin görünümünü son
derece bozacak gelişmelerdir" dedi.
Türkiye'nin siyasi istikrarının sadece Türkiye değil, tüm bölge
için önemli olduğuna, Türkiye'nin yaptıklarının sadece Türkiye
değil, çok geniş bir coğrafyada olumlu sonuçlar getirdiğine işaret
eden Babacan, "Böylesine önemli bir zamanda, Türkiye'nin böylesine
adeta liderlik rolü oynadığı bir dönemde kendi içindeki bu
gelişmeler son derece kaygılandırıcı" diye konuştu.
Babacan, davanın açılma tarihinin özel olarak seçilmiş olması
ihtimaline ilişkin bir soruyu, "Cuma günü piyasalar kapandıktan
sonra böyle bir şeyin açıklanması, tabii acaba dedik, az çok
bununla ilgili bir zaman hesabı yapılıyor mu? Bunu bir miktar belki
değerlendirdik, ama genel anlamda neden şu anda böyle bir şey
yapılıyor, eğer özenle seçilmişse tabii bizim için çok daha vahim
bir durum. Ama ona doğrusu çok ihtimal vermiyorum" diye
yanıtladı.
Bu gelişmelerin Türkiye'nin güven ve istikrarıyla çok ilişkili
olduğunu, güven ve istikrar olmazsa kalkınmanın da mümkün
olmadığını belirten Babacan, bunun da ancak iyi işleyen bir
demokrasiyle mümkün olduğunu söyledi.
-"YENİ BİR SINAVLA KARŞI KARŞIYAYIZ"-
Babacan, sözlerine şöyle devam etti: "Geçen yıl zaten çok önemli
bir demokrasi testinden geçtik. 2007 yılı Türkiye için önemli bir
sınav yılıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın seçilmesiyle gerçekleşen o
dönem, Türk demokrasisi için çok önemli bir sınavdır. Bu dönemde de
yeni bir sınavla karşı karşıyayız, ama ben inanıyorum ki Türkiye bu
sınavı başarıyla verecektir. Çünkü Türkiye artık bir açık
toplumdur. Açık toplumlarda, açık demokrasilerde hatalara yer
yoktur. Her şey göz önünde oluyor. Türk milleti dünyadaki en
iyisini de görüyor, en yanlışını, en kötüsünü de görüyor.
Üstelik partimizle ilgili alınan böylesine bir başvuru kararı şu
açıdan da enteresan:
Sayın Başbakanımız partinin ilk kurulduğu yıllarda sık sık
vurguladı, 'Bu partiyi halk kurdu, biz sadece tabelasını astık'
dedi. Burada çok derin bir anlam vardır. Bu, tabandan gelen bir
harekettir. Bir bakıma milletin tercihleri sonucunda bu parti
oluşmuştur, iktidar, iş başına gelmiştir. Biz bunu partimizi
kurulmadan önce yaptığımız pek çok ankette görüyorduk. Ve sürekli
olarak da her ay düzenli birkaç anket yapılarak bunlar devamlı
ölçülüyor. Biz halkımızın iradesinin tersine asla bir şey
yapmıyoruz, yaptığımız her şey hak ve özgürlükler adına. Biz
Türkiye'de yaşayan tek bir insanın hakkını, özgürlüğünü de korumak
zorundayız, Türkiye'de yaşayan geniş kitlelerin de haklarını,
özgürlüklerini savunmak zorundayız. Temel hak ve özgürlüklere
bakışımız tamamen çoğulculuk perspektifinde."
-"PARTİ KAPATMANIN MODERN HUKUKTA YERİ YOK"-
Genel anlamda parti kapatma kavramının aslında toplu bir
cezalandırma olduğunu belirten Babacan, bunun artık modern hukukta
yerinin olmadığını söyledi. Babacan, bu gelişmelerin Türkiye'nin
siyasi ve ekonomik istikrarında herhangi bir sarsıntıya yol
açmamasını ümit ettiğini belirtti.
"Hele biraz işler karışsın da, sonra toparlanır" deme lükslerinin
olmadığını ifade eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onun için biz parti ve hükümet olarak aynı şevkle, aynı azimle
çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu işler sanki hiç yokmuş gibi
günlük tempomuz, günlük çalışmamız aynen devam edecek. Bu konuda
kimsenin en ufak bir endişesi olmasın. Bu işin sorumluluğu bizde.
Eli taşın altında olan biziz. Biz laf değil, iş üretiyoruz.
Ürettiğimiz işle de, hem kendi halkımızın refahını yükseltirken,
kendi halkımıza daha demokratik, daha özgür ortam sağlarken, hem de
bölgemizde ve çok geniş coğrafyada önemli bir değişimin öncüsü
oluyoruz. Biz bu kadar ağır bir sorumluluğun altındayken, kendi iç
meselelerimizle enerji tüketecek kadar lükse sahip değiliz. Tabii
ki bu görüşülecektir, tartışılacaktır, bu bir hukuk sürecidir.
Hukuk da herkesin saygı göstermesi gereken bir kurumdur.
Dolayısıyla bir yandan bunlar devam edecek, ama bir yandan da bizim
çalışma azmimiz kırılmadan hizmete devam edeceğiz."
Bu alanda bir reform planı olup olmadığının sorulması üzerine
Babacan, kapsamlı bir anayasa değişikliği çalışmalarının söz konusu
olduğuna dikkati çekerek, bu fikirlerin de baştan beri
görüşüldüğünü, ancak bunun zamanlaması konusunda şu anda bir şey
söylemesinin doğru olmadığını kaydetti.
Babacan, gelişmelerin hükümet ve parti içinde değerlendirileceğini,
bundan sonra nelerin yapılacağı, nasıl bir çizgi izleneceği
konusundaki açıklamaların, iç istişarelerin ardından ayrıca
yapılabileceğini söyledi.
Halka karşı sorumlu olduklarını, yetkiyi kendilerine halkın
verdiğini vurgulayan Babacan, yaptıkları ölçümlerin neticesinde,
son 6 ayda yaptıklarının halktan yüzde 50'nin de çok üstünde destek
bulduğunu tespit ettiklerini anlattı.
-"HALKIN İRADESİNİ GÖZ ARDI EDEN HİÇBİR ADIM ATILAMAZ"-
"Bu kadar açık bir toplum, açık bir demokrasi haline gelen
Türkiye'de halkın iradesini göz ardı eden hiçbir adımın
atılamayacağının" altını çizen Babacan, "Tabii şu son gelişme de
enteresandır: Bir yandan halkın iradesini temsil eden bir parti söz
konusu, öte yandan da Türk milleti adına yetki kullanan bir yargı
söz konusu. İkisini karşı karşıya getirmek Türkiye için iyi bir şey
değil" diye konuştu.
Amaçlarının Türkiye'nin "birinci sınıf" demokrasi olması,
ölçütlerinin de Kopenhag siyasi kriterleri olduğunu vurgulayan
Babacan, "Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün kurumları bizim
kurumlarımızdır. Hepsinin amacı, emeli birdir. Türkiye'deki
insanların daha mutlu, daha müreffeh yaşam sürmeleridir herkesin
istediği" dedi.
Konunun ekonomiyle de çok yakından ilgisi bulunduğunu anlatan
Babacan, Türkiye'nin her yıl sadece bir milyar dolar civarında
doğrudan sermaye çekerken, 2005 yılında 10 milyar dolar, 2006'da 20
milyar, geçen yıl da 22 milyar dolar cezbettiğini belirtti.
Doğrudan sermayenin Türkiye'ye siyasi istikrar olduğu için
geldiğini, siyasi istikrar olmayan ülkeye yoğun sermaye akışının
mümkün olmadığını ifade eden Babacan, "Doğrudan sermaye demek
Türkiye'nin 10 yıl, 20 yıl sonrasına yatırım yapmak demektir.
Türkiye'deki demokrasi sağlam olacak ki, bu yatırımcılar
kendilerini güvende hissetsinler. Her gün bir başka sürprizle
uyanan, her gün bir başka istikrarsızlık kaynağı olabilecek
gelişmeler yaşayan bir ülkede kuşkusuz ekonomiyle ilgili sıkıntılar
da anında baş gösterir" diye konuştu.
Türk halkının sağduyusunun çok güçlü olduğunu, kritik zamanlarda
doğru tercihlerde bulunduğunu belirten Babacan, "Türkiye artık yeni
bir ortamda. Böylesine bir reform süreci yaşamış bir ülkede bu tür
gelişmelerin yaşanması doğru değil. Bir tabir vardır, anakronizm
diye. Yani zamanlama hatası. Farklı olayların bir arada yaşanması,
ama olayların bir tanesinin çok sırıtması. O günün şartlarında
bunun olmaması gerektiği. Diyelim ki 16. yüzyılı gösteren bir
filmde arkadan bir uçağın geçmesi ya da 8. yüzyılı anlatan bir
filmde insanların saat takması gibi. Bu tür olayları aslında bir
anakronizm vakası olarak değerlendiriyorum" diye konuştu.
Gelişmelerin, dünyanın görmek istediği Türkiye tablosuyla
uyuşmadığını kaydeden Babacan, "Umarız halkın sağduyusu galip
gelecek ve bu zorlukları aşacaktır" dedi.
-"AVRUPALILAR ŞAŞKINLIK İÇİNDE"-
Gerek yurt içinden, gerek yurt dışından gelen tepkilerde öncelikle
ciddi bir "şaşırma", arkasında da "kaygı ve üzüntü"nün ve Türkiye
ile ilgili "endişe" ifadelerinin söz konusu olduğunu belirten
Babacan, dün akşamdan itibaren çok yoğun bir telefon trafiği içine
girdiğini anlattı.
Babacan, telefon görüşmelerinde görüştüğü Avrupalıların tepkisini
şöyle anlattı:
"Öncelikle ne olduğunu anlamaya çalışma söz konusu.
'Gördüklerimize, duyduklarımıza biz inanamıyoruz, sizden duymak
istiyoruz, nedir gelişmeler, böyle bir şey Türkiye'de olabilir
mi?'... Biraz da bunun açıkçası şaşkınlığıyla görüşmelerimiz oldu.
Biz tabii anlattık, Türkiye demokrasisinin artık güçlü bir
demokrasi olduğu, değişim sürecinde bazı istenmeyen gelişmelerin
olabileceği, ama hükümetimiz ve partimizin hem moralinin, hem
iradesinin sağlam olduğu, Türkiye'yi çok daha iyi bir demokrasi
için verdiğimiz mücadelenin devam edeceği konusunda beyanlarda
bulunduk.
Tabii olan biteni Avrupa şablonlarına koydukları zaman, hiçbir yere
sığmıyor. Kopenhag siyasi kriterlerine tamamen uygun olmayan bir
açılım. Hele hele bunun daha ileri aşamalarında, umarız olmaz,
olabilecek gelişmeler Türkiye'nin AB müzakerelerini etkileyecektir.
Kopenhag siyasi kriterlerine uymama eğilimi gösteren bir gelişme
olduğu zaman müzakerelerin devamı dahi riske girebilir benim
anladığım, tamamen bir askıya alma bile söz konusu olabilir. Umarız
bunlar gerçekleşmez."
ANAKRONİZM NEDİR?
Fransızca anakronizm (anachronisme) sözü, "tarihe aykırılık, çağa
uymama" anlamlarında dilimizde kullanılmaktadır.
Meydana geliş tarihi kesin olarak bilinen bir olayı yaşadığı zaman
belli olan bir kişiyi, değişik bir tarihte gerçekleşmiş ya da
yaşamış gibi gösterme. Örneğin Nasrettin Hoca’nın Timur ile ilgili
fıkraları gibi. Anakronizm bilgi eksikliğinden kaynaklanabilir ya
da bir amaç için bilinçli olarak yapılabilir.