Kapatılma davası gerekçesi
Abone olAnayasa Mahkemesi'nin, AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davaya ilişkin gerekçeli kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Anayasa Mahkemesi'nin, AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan
davaya ilişkin gerekçeli kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Mahkeme, AK Parti hakkındaki kapatma davası kararının esas
gerekçesini Hazine yardımının kısmen kesilmesi kararına
dayandırdı. AKP'nin kapatılması yönünde oy kullanan üyeler
ise muhalefet şerhi yazdı.
AK PARTİ DİĞERLERİNİN DEVAMI
770 sayfalı gerekçeli kararda Refah ve
Fazilet Partisi örnekleri verildi. AKP'nin de bu partilerin
devamı olduğuna dikkat çekildi.
Gerekçeli kararda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın türban ile
ilgili açıklamaları yer aldı. Yine Devlet Bakanı Mehmet Aydın,
Egemen Bağış'ın açıklamaları da yer alıyor.
HAZİNE YARDIMININ KESİLMESİ TEHLİKEYİ
ÖNLEYEMEZ
Gerekçede "AKP'nin eylemleri
anayasal düzenin meşruiyetini sorgulatabilir"
deniliyor.
Karşı oy gerekçesinde Şeriat düzenini getirme nitelemesinin
ölçüsüz bir yaklaşım olduğu belirtiliyor.
Kararda Hazine yardımından mahrumiyetin tehlikeyi
önleyemeyeceği belirtildi.
GÜLEN OKULARININ ZİYARETİ
Gerekçeli kararda Fethullah Gülen
okullarının ziyaret edilmesi de yer aldı.
"Üniversiteye girişteki katsayı sorununu konuşmak ve çözüm
önerileri getirmek laikliğe aykırı değildir" denilen gerekçeli
kararda AKP'nin şiddetle ilişkilendirilme gayretinin abesle iştigal
olduğu, yine AKP'yi “hoşgörüsüzlükle” itham etmenun ise
gülünç olduğu belirtildi.
"AK Parti hükümetlerinin dış politikası ile laiklik ilkesi arasında
bir ilişki kurulması yanlıştır" denilen kararda, AKP'nin iddia
makamına verdiği cevapların hukuki olduğu belirtildi.
AK PARTİ'NIN ILIMLI İSLAM PROJESİ YOKTUR
"AK Parti’nin ılımlı islam
projesi yoktur" denilen açıklamada anayasal sistemi din kurallarına
dayalı bir rejime dönüştürmek gibi bir amacı ve çalışmasının da
olmadığı kaydedildi.
Gerekçeli kararda AKP'nin tüzüğünde laikliğe aykırı bir ibarenın
saptanmadığı da ifade edildi.
Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararında, "Dinin ve dinsel
duyguların istismarı nedeniyle laikliğe aykırı görülen davalı parti
eylemlerinin toplumu devlete ve siyasete yabancılaştırması yoluyla
demokratik işleyişi engelleyebileceği ve anayasal düzenin
meşruiyetinin sorgulanmasına yol açabileceği inkar edilemez"
ifadesi kullanıldı.
TOPLUMSAL TALEPLERİ BARIŞÇI YOLLA ÇÖZME GİRİŞİMİ NEDENİYLE
PARTİ KAPATILAMAZ
Gerekçeli kararda, demokratik rejimin
tüm kurum ve kurallarıyla özümsendiği ülkelerde demokratik ilkelere
aykırı bir amaç taşımadığı ve şiddeti teşvik edip araç olarak
kullanmadığı veya demokrasiyi ve demokraside tanınan hak ve
özgürlükleri yok etmeyi amaçlayan bir siyasi partiye dönüşmediği
sürece siyasi partilerin kapatılmasına olur verilmediği
gözetildiğinde, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkma hedefini
esas alan Anayasa'da da siyasi partilerin salt düşünce
açıklamaları ile siyasi faaliyet özgürlüğünün doğası gereği
toplumsal talepleri barışçı yollarla ve hukuksal düzenlemelerle
karşılama çabaları nedeniyle partilerin kapatılmasının zorunlu
görülmesi Anayasa ile bağdaşmayacağı vurgulandı.
Özgürlükçü demokratik bir siyasal düzen öngören Anayasa'nın olası
hukuksal düzenleme ve idari işlemlerin yargısal denetiminin
koşullarını ve kurumlarını yaratmak suretiyle, hukuksal yollardan
kaynaklanabilecek tehditleri engellediği vurgulanan şöyle
denildi:
LAİKLİK TANIMI
"Anayasa'nın 2. maddesinde öngörülen
laik Cumhuriyet ilkesi, egemenliğin ulusa ait olduğu, ulusal irade
dışında herhangi bir dogmanın siyasal düzene yön vermesi olanağının
bulunmadığı, hukuk kurallarının dinsel buyruklar yerine demokratik
ulusal talepler esas alınarak aklın ve bilimin öncülüğünde kabul
edildiği, çoğunluk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya
dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, din ve
vicdan özgürlüğünün ayrımsız ve ön koşulsuz olarak herkese
tanındığı ve anayasada öngörülenin ötesinde herhangi bir
sınırlamaya tabi tutulmadığı, dinin kötüye kullanılmasının ve
sömürülmesinin yasaklandığı, devletin tüm işlem ve eylemlerinde
dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davrandığı bir
cumhuriyeti öngörmektedir."
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM)
birçok kararında ayrıntılı olarak açıklanan ve çağdaş
demokrasilerin ortak değeri olan laiklik ilkesi düşünsel
temellerini Rönesans, Reformasyon ve aydınlanma döneminden aldığı
belirtilen kararda, şöyle devam edildi:
"Laiklik, ulusal egemenliğe, demokrasiye, özgürlüğe ve bilime
dayanan siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın çağdaş
düzenleyicisidir. Bireye kişilik ve özgür düşünce olanaklarını
veren, bu yolla siyaset-din ve inanç ayrımını gerekli kılarak din
ve vicdan özgürlüğünü sağlayan ilkedir. Dinsel düşünce ve
değerlendirmelerin geçerli olduğu dine dayalı toplumlarda, siyasal
örgütlenme ve düzenlemeler dinsel niteliklidir. Laik düzende ise
din, siyasallaşmadan kurtarılır, yönetim aracı olmaktan çıkarılır,
gerçek, saygın yerinde tutularak kişilerin vicdanlarına bırakılır.
Dünya işlerinin laik hukukla, din işlerinin de kendi kurallarıyla
yürütülmesi, çağdaş demokrasilerin dayandığı temellerden
biridir.
Laikliğin bu işleviyle toplumsal ve siyasal barışı sağlayan ortak
bir değer olduğu açıktır. Bireylerin özgür vicdani tercihlerine
dayanan ve sosyal bir kurum olan dinler, siyasal yapıya egemen
olmaya başladıkları veya ulusal irade yerine siyasal yapının
hukuksal kurallarının meşruiyet temelini oluşturdukları anda
toplumsal ve siyasal barışın korunması olanaksızlaşır.
Hukuksal düzenlemelerin katılımcı demokratik süreçle ortaya çıkan
ulusal irade yerine dinsel buyruklara dayandırılması, birey
özgürlüğünü ve bu temelde yükselen demokratik işleyişi olanaksız
kılar. Siyasal yapıya egemen dogmalar öncelikle özgürlükleri
ortadan kaldırır. Bu nedenle çağdaş demokrasiler, mutlak hakikat
iddialarını reddeder, dogmalara karşı akılcılıkla durur, dünyayı
dünyanın bilgisiyle açıklayabilecek toplumsal ve düşünsel temelleri
yaratır, din ve devlet işlerini birbirinden ayırarak, dini
siyasallaşmaktan ve yönetim aracı olmaktan çıkarır."