Kanun değişiyor kafa değişmiyor
Abone olDevlet Kürtçe yayın yapıyor, ama Ankara Başsavcılığı, 'anadilde öğrenimi savunduğu için' Eğitim-Sen'in kapatılmasını talep etti
AB süreci için de yaşamsal önemi olan demokratikleşme
reformları, bu kez 200 bin üyeli Eğitim-Sen'in kapatılması için
dava açılması direnciyle karşılaştı. Ankara Başsavcılığı,
tüzüğündeki 'Bireylerin anadilde öğrenim görmesini savunur' ifadesi
nedeniyle Eğitim-Sen'in kapatılmasını istedi. Ankara Başsavcısı
Hüseyin Poyraz'ın, valiliğin istemi üzerine 10 Haziran'da
hazırladığı 'davaname'de, Eğitim-Sen'e açtığı kapatma istemini
şöyle gerekçelendirdi: "Anayasa'ya göre Türkiye devleti dili
Türkçedir. Türkçeden başka hiçbir dil Türk vatandaşlarına
anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Kamu Görevlileri
Sendika Kanunu'nda da 'sendikaların işleyişleri Anayasa'daki
Cumhuriyet' in nitelikleri ve demokratik esaslara aykırı olamaz'
denilir. Anayasa ve kanunlara rağmen davalı sendika, 'bireylerin
anadilinde öğrenim görmesi' ibaresini tüzüğünden çıkarmadığından,
sendikanın kapatılmasına karar verilmesi..." Büyük çelişki Dava
gerekçeleri, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü hedefleyen uyum
çalışmalarıyla ciddi çelişki olarak görüldü. Çünkü öncelikle anadil
yasakları, 4771 sayılı uyum yasasıyla kaldırılmıştı. Ardından
Kürtçe öğretim kurslarına izin verildi, devlet televizyonu TRT'den
Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde yayına başlandı. Şimdi valilik
ve başsavcılık bu adımları yok sayıp, anadil istemini suç gösterdi.
İki yıl önce Kürtçe öğrenim istemiyle dilekçe veren yüzlerce
üniversiteli hakkında davalar açılmıştı. Ancak kısa süre önce
kaldırılan ve özgürlükleri en fazla kısıtladığı için eleştirilen
DGM'ler, uyum yasasına dayanarak, 'Suç oluşmaz' diye sanıkları
beraat ettirmişti. Aynı dilekçeler nedeniyle okullardan atılan
öğrencilerle ilgili idare mahkemeleri de özgürlükçü yaklaşımla
yürütmeyi durdurma kararları verirken, uluslararası sözleşmelere de
gönderme yapmıştı. Davanın, Uluslararası Çalışma Örgütü
sözleşmeleriyle açıkça çatıştığına da dikkat çekiliyor. Savcılar
farklı görüşte Davayı tartışmalı yapan diğer önemli ayrıntı ise,
savcıların görüş ayrılığı. Çünkü anadilde öğrenim istemi nedeniyle
Eğitim-Sen'e daha önce de soruşturma açılmış, ancak Ankara Basın
Savcılığı 9 Temmuz 2002'de şu gerekçeyle takipsizlik vermişti:
"...Anadilinde öğrenim' konusunun hem kamuoyunda ve hem partiler
arasında yoğun şekilde tartışıldığı... bu şekilde tartışılan bir
konu için sendikaya kapatma davası açılması ve yöneticilerine ceza
istenmesi hukuka uygun düşmez. Sanıkların suç kastıyla hareket
ettiğini gösterecek yeterli-inandırıcı kanıt elde edilemediğinden,
olay ve sanıklar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına..." Söz
konusu davadaki bir büyük çelişkiyi de, aynı tüzüğün, 15 Ekim 2002
tarihinde Çalışma Bakanlığı'nca, "...tüzük değişikliği
bakanlığımızca incelenmiş olup, yasaya aykırı bir durum
görülmemiştir" ifadesiyle onaylanması oluşturdu. Eğitimciler ayakta
13 Temmuz'da ilk duruşması yapılacak dava, Eğitim-Sen'de örgütlü
200 bini aşkın eğitim emekçisini ayağa kaldırdı. Yönetim, davanın
derhal geri çekilmesi istemiyle 11'inde Ankara'da büyük protesto
hazırlığı başlattı. Sendika Genel Başkanı Alaaddin Dinçer şu
tepkiyi gösterdi: "Dava, estirilmeye çalışılan demokratikleşme
rüzgârının yalandan ibaret olduğunu göstermiştir. Uygulama hukuki
olmaktan çok siyasal niteliklidir." Kaynak : Radikal