Kanserin şifresi çözüldü
Abone olNevşehir'de üç köyü inceleyen doktorlar, tıpta çığır açacak bir sonuca vardı Kanser, genetik yolla geçiyor
Nevşehir’de asbest yüzünden ölümün kol gezdiği üç köyü yıllarca
inceleyen doktorlar, tıpta çığır açacak bir sonuca vardı Kanser,
genetik yolla geçiyor
Nevşehir’e bağlı Karain, Tuzköy ve Eski Sarıhıdır köylerinde 50
yıldır yaşanan kanser vakaları tıp dünyasında çığır açacak bir
ayrıntıyı ortaya çıkardı
Türk ve Amerikan bilim adamlarının yaptığı çalışmaya göre, kanser
vakalarında genetiğin önemli bir faktör olduğu anlaşıldı
İlk kez 1970’de Hacettepe Üniversitesi bünyesinde Prof Dr İzzetin
Barış başkanlığında yapılan çalışmalar 2000’den itibaren Amerikalı
bilim adamlarının çalışmalara katılmasıyla farklı bir boyut
kazandı...
PROJE 3 AYAKLI
Aralarında Hacettepe Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Emri’nin yanı sıra Prof. Dr. Michele
Carbone, Prof. Dr. İzzetin Barış’ın da bulunduğu bilim adamları,
asbestle temasa bağlı kanser vakalarında, genetiğin de en az çevre
kadar önemli olduğunu ortaya çıkardı.
Doç. Dr. Salih Emri, projenin üç ayaklı olduğunu; birinci projede
asbestli maddelerden bulaşan kanser vakalarında genetiğin rolünü,
ikincisinde “SV40” ismi verilen bir virüsün yol açtığı kanser
çeşidinin araştırıldığını, üçüncü aşamada ise kansere yol açan
genetik faktörlerin ve diğer bileşenlerin incelendiğini
belirtti.
SOYAĞAÇLARI BULUNUYOR
Doç. Dr. Emri, yapılan araştırmalara yönelik şunları söyledi;
‘Karain, Tuzköy ve Eski Sarıhıdır Köyleri’nde yaşayanlardan alınan
kan ve taze doku örneklerini 2000 yılından bu yana inceliyoruz.
Arkadaşlarımızdan bir tanesi bu köyde yaşayanların DNA’larını açığa
çıkartıp, kansere yol açacak genetik yatkınlık olup olmadığını
araştırdı. Bu çok önemli bir olay. Çünkü, burada yaşayanların aile
soyağaçları ortaya çıkarılıyor ve ayrıştırılıyor.”
Evlerin hepsi kanserojenli
Nevşehir’de kanser yapan erionit adlı bir lifli madde var. Bu
erionitin özelliği kansere yol açan asbestten 300 ile 800 kat daha
fazla kanserojen madde içermesi. Ancak, yapılan ölçümlerde erionit
bu kadar kuvvetli bir kanserojen madde içermesine rağmen, bu
maddenin bulunduğu üç köyde yaşayan insanların yüzde 50’si kanser
vakalarından hayatlarını kaybettikleri belirtiliyor. İnsanlar
evlerini beyaz topraklı erinoit ile kaplamasına rağmen yüzde
50’sinin kanser olması şaşırtıcı bir durum.
Genetik olarak aktarıyor
Numuneler ABD’deki örneklerle karşılaştırıldı ve fark
bulunamadı
Doç. Dr. Salih Emri, ellerinde bulunun erionitli bulgular ile
ABD’de görülen benzer kanser vakalarını araştırdıklarında, sonucun
kanserde genetik faktörünün çok önemli olduğunu açıkladı. Emri
şöyle devam etti;
“Şimdiye kadar Kapadokya’da yapılan çalışmalar gösterdi ki, bu
kanser vakaları erinoit dediğimiz lifsel yapılı bir maddeyle
ilişkili. Ancak, bu lifli maddenin yol açtığı kanser vakalarının
herkeste görülmediğini tespit ettik. ‘Her evde erionit denen
kanserojen madde varsa neden herkeste kanser vakası yok?’ sorusunu
kendimize sorduk. Buradan hareketle ilk kez kristal yapısı bu
köyden alınmış olan erionit numunelerini ABD’deki örnekleriyle
karşılaştırdık. Türkiye’deki erinoit ile ABD’deki benzerleri
arasında bir fark bulunamadı. Biz de bu üç köydeki aile yapılarını
çıkardık. Araştırmalarda bu üç köyde de bazı ailelerde daha fazla
kanser vakasına rastlandığını gördük. Mesela kişinin ailesinde
kanser yok, bir eve gelin gidiyor, ama çocuğunda kanser vakası
ortaya çıkıyor. Buradan hareketle kanser vakalarının görülmesinde
genetiğin çok önemli bir faktörü olduğu sonucuna vardık. Yani
kanser genetik olarak aktarılabiliyor. Genetik olarak yatkın
kişiler, bölgeden şehir dışına çıksa dahi kanserin gelişebildiğini
gördük. Çalışmalarımızın amacı, hangi kişilerin genetik olarak
asbest- erionit gelişmesine daha duyarlığı olduğunu
gösterilmesiydi. Buradan çıkan sonuçlar bütün dünyaya örnek teşkil
edecek ve bütün dünya bu kanser gelişimine karşı önlem almaya
çalışacak. Türkiye’de yapılan çalışmalarla birlikte asbest-erionite
bağlı kanser gelişiminde genetik ve virüslerin doğrudan etkileşimi
var.”
Habar: A.Necdet Tunaç
Kaynak:bugün