Kanser tedavisinde yeni dönem!
Abone olAkıllı bir moleküle bağlanan kemoterapi ilacı direkt kanser hücresinin içine gidiyor ve onu öldürüyor.
ABD ’nin San Antonio kentinde düzenlenen Meme Kanseri
Konferansı’nda hastalıkla savaşta umut veren yeni çalışmalar masaya
yatırıldı. Kanserle uğraşan çok sayıda bilim insanının bir araya
geldiği konferansın katılımcılarından İstanbul Bilim Üniversitesi
Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Demir, kanser
tedavisindeki son gelişmeleri ntvmsnbc’ye anlattı.
Özelde, her 8 kadından birinde görülen meme kanseri, genelde ise
diğer kanser türleriyle mücadelede umut ve heyecan verici
çalışmalar yapıldığını vurgulayan Prof. Gökhan Demir, en önemli
yeniliklerden birinin hücre içi kemoterapi imkanı veren T-DM1
yöntemi olduğunu söyledi. Yani Emtansine denilen hedefe yönelik bir
molekül.
Yöntem, Trastuzumab etken maddeli bir monoklonal antikora kemoterapi ilacının da bağlanmış formu. Mekanizma son derece net: Monoklonal antikor, yani biyolojik tedavi ajanı gidip meme tümörüne bağlanıyor, ucuna takılı kemoterapi ilacı da kanserin içine giriyor ve kanser hücresini orada etkisiz hale getiriyor.
"HÜCRE İÇİ KEMOTERAPİ DEVRİ BAŞLAYACAK"
Amerika’da geçtiğimiz Haziran ayında onay alan ve yakında piyasaya çıkması beklenen T-DM1 şimdilik sadece HER 2 pozitif gruptaki (HER 2, kanser hücresinin üzerinde bulunan ve büyümesini tetikleyen bir molekül) meme kanseri hastalarına uygulanıyor ancak Prof. Demir’e göre T-DM1 kanser tedavisinde yeni bir devrin başlangıcı: “Kanser tedavisinde standartlar değişecek. Hücre içi kemoterapi dönemi başlayacak. Kemoterapinin tamamen tarihe karışacağını söylemek zor ama hücre içi kemoterapi apayrı bir teknolojik gelişme. Bu şimdilik Trastuzumaba bir molekül bağlanarak yapıldı. Oysaki yüzeyindeki antijenlerini bildiğimiz çok sayıda tümör var. Bir süre sonra o tümörlere de farklı moleküller bağlanacak ve birçok kanser türünde hücre içi kemoterapi devrine geçilecek. T-DM1, lenfoma, akciğer, mide ve kalınbağırsak kanserlerinde de kullanılacak. Çünkü yöntem HER 2 reseptörü pozitif olan her hastada kullanılabilir.”
“UYGULAMA ŞEKLİ DE DEVRİM NİTELİĞİNDE”
Prof. Demir, T-DM1 molekülünün tek başına daha etkin tedavi ve daha
uzun sağ kalım şansı sağladığı görüşünde. Molekülün, uygulama şekli
olarak da devrim niteliği taşıdığını belirten Demir, “Biz
bugüne kadar kemoterapiyi damardan veriyorduk. İlaç bütün vücudu
dolaşsın ve kanser hücresini bulsun istiyorduk. Şimdi bu tümörün
üzerindeki reseptöre bağlı kemoterapi ilacı tek bir molekülle
gidiyor ve kanserin içine girerek onu öldürüyor. Tek başına hormon
tedavisine veya hormon artı kemoterapiye oranla daha etkin olduğu
çalışmalarla gösterildi” ifadesini kullandı.
ÖNÜMÜZDEKİ YIL PİYASAYA ÇIKACAK
T-DM1, Türkiye’de şu anda sadece klinik çalışmalarda kullanılıyor.
Mide kanseri hastalar üzerinde yapılan bir çalışmanın da yöneticisi
olan Prof. Gökhan Demir, ilacın kullanıldığı hasta profilinin
şimdilik geniş olmadığını vurguladı, “Sadece bir seri
kemoterapi almış hastalarda tercih ediliyor. Yani uzun süre
kemoterapi almış olanlarda değil, kısa süreli tedavi görmüş veya
ilk metastazı olanlarda kullanılıyor” dedi.
T-DM1’in klasik kemoterapiye oranla saç dökülmesi, mide bulantısı, aşırı halsizlik gibi yan etkileri yok denecek kadar az. Yöntemin önümüzdeki yıl içerisinde Türkiye’de de piyasaya çıkacağını söyleyen Demir T-DM1’i, “önemli silahlarımızdan biri olacak” şeklinde değerlendirdi.
Meme kanserinde etkili olan yöntemlerden biri de hormon tedavileri. Bu tedaviler, özellikle kemik ve yumuşak doku metastazları olan ileri evre hastaların en güçlü silahları. Ancak bu tedavilere karşı da bir süre sonra direnç gelişiyor. Konferansta açıklanan bir diğer çalışma sonucu ise tam da bu noktadaki hastalar açısından tünelin ucundaki ışık niteliğinde.
“TEDAVİYE DİRENÇ GELİŞİNCE DENİZİMİZ
KURUYOR”
“Hormon ilaçları bir süre sonra direnç kazanarak etkisini
kaybedince bizim de denizimiz kuruyordu, yani yapacak başka birşey
kalmıyordu ve kemoterapiye dönmek zorunda kalıyorduk”
diyen Prof. Demir, bu çalışmayla ilgili olarak şunları aktardı:
“Bu konferansta gösterildi ki hormonal tedaviye direnç
geliştiren hastalarda ağızdan kullanılan ve etken maddesi
Everolimus olan bir akıllı molekül, tedaviye eklendiği zaman direnç
kırılıyor ve hasta tekrar tedavi alır hale geliyor. Böylece biz de
o kuruyan denize bir derinlik katmış oluyoruz. Hap olarak alınan
molekülün hormonal tedaviyle birleştirilmesiyle tedavinin etkinliği
arttı ve biz de bu gruptaki hastalarda bir adım daha ileri gitmiş
olduk.”
MEME KANSERİNDE KEMOTERAPİSİZ DÖNEME DOĞRU
Konferansta meme kanseri tedavisinde Pertuzumab ve Trastuzumab
etken maddeli moleküllerin birlikte kullanımıyla ilgili yüz
güldürücü bir gelişme daha açıklandı. HER 2 reseptörünü ameliyat
öncesi bu iki molekülle bloke etmenin daha başarılı sonuç verdiği
belirtildi. Prof. Demir’e göre tüm bu gelişmeler, meme kanserinde
kemoterapisiz dönemin ayak sesleri: “Bazı hastalarda
kemoterapi görmeden sadece Pertuzumab ve Trastuzumab moleküllerinin
birlikte kullanılmıyla tümörün küçüldüğü gözlendi. Yani meme
kanserinde kemoterapisiz tedavi dönemine giden yol açısından çok
önemli bir noktadayız. Meme kanseri tedavisi sil baştan
değişebilir. Yan etkileri çok daha az olan yöntemler üzerinde
önemli çalışmalar var.”
TÜMÖRLERİN GENETİK HARİTALARI ÇIKARILDI
Meme kanserinin gen haritasındaki gelişmeler ise yeni ve daha etkin
tedavi yöntemlerinin habercisi olması bakımından çok anlamlı. Prof.
Dr. Gökhan Demir, geçtiğimiz günlerde Nature dergisinde de
yayınlanan bu genetik çalışmaları, “Biliyorsunuz insan gen
haritası çıkarıldı. Gen haritasıyla tümörlerin farkı araştırıldı ve
tümörlerin genetik haritalandırılmaları yapılmaya başlandı. Meme
kanserinde de böyle bir genetik haritalandırma yapıldı ve San
Antonio’da bundan da söz edildi. Meme kanserinin bilmediğimiz
farklı genetik moleküler özelliklerini görmeye başladık. Genetik
profilin çıkarılmasıyla yepyeni genetik hedefler belirdi. Bu da
klinik çalışma ve yeni ilaçların geliştirilmesi açısından çok
önemli” sözleriyle değerlendirdi.