Kanser tedavisinde bilinmeyenler
Abone olProf. Dr. Fuat Güldoğuş, kanser hastalarının ağrı tedavisini ailesel ve çevresel birçok farklı faktörlerin güçleştirdiğini söyledi.<br/>Kans...
Prof. Dr. Fuat Güldoğuş, kanser hastalarının ağrı tedavisini
ailesel ve çevresel birçok farklı faktörlerin güçleştirdiğini
söyledi.
Kanser ağrısının, hastalığın yerine ve yayıldığı bölgeye göre
farklı şiddette ortaya çıktığını söyleyen Ondokuz Mayıs
Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Algoloji (Ağrı) Bilim
Dalı Başkanı Güldoğuş, “Ağrının şiddetinin fazla olması hastalığın
daha kötü olduğu anlamına gelmez. Ağrının şekli ve şiddeti,
hastalığın yerleştiği organa göre değişir. Ağrı tipi hastalığın
yumuşak doku, kemik, iç organlar ve sinir dokusuna yayılımı ile
değişik karakterlerde kendini gösterir. Kemik ağrısı kansere bağlı
ağrıların en sık karşılaşılan tipidir. Ağrı sıklıkla künt ve
hareketle artan karakterde olup, genellikle hastalığın olduğu
bölgededir. Kemik ağrısı, kalça eklemi ve bacak kemikleri gibi
vücut yükünü taşıyan bölgelere hastalık yayılımı olduğunda daha
şiddetli olarak kendini gösterir” dedi.
“AĞRININ DOĞRU DEĞERLENDİRİLMESİ ESAS”
Kanser ağrısının tedavisi için ağrının doğru değerlendirilmesi esas
olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Fuat Güldoğuş, “Ağrı nedeni yanında
ağrı tipinin saptanması uygun tedavi yöntemlerinin seçimi açısından
çok önemlidir. ‘Tedavide sadece ilaç tedavisi mi yoksa ilaç yanında
başka işlemlerde yapılacak mı’ sorusuna cevap bulmak için de ağrı
yeri ve tipinin doğru tanımlanması önemlidir. Doğru tanımlama için
hekimin deneyimi yanında, hastaya zaman ayrılarak sorgulanması,
muayenesi ve tetkiklerinin incelenmesi esastır” diye konuştu.
“BAZEN AĞRI TEDAVİSİ YETERSİZ GÖRÜLEBİLİR”
Kanser ağrı tedavisi için sadece ilaç kullanımının yetersiz
kalabileceğini ifade eden Prof. Dr. Güldoğuş, “Bunun önemli bir
nedeni bazı ağrıların morfin ve benzeri güçlü ağrı kesicilere bile
dirençli olmasıdır. Bu hastalarda ilaç tedavisine ek olarak
işlemsel tedavi yöntemleri eklenerek ağrı giderilebilir. Bazen ağrı
tedavisi yetersiz görülebilir. Kanser hastalarının ağrı tedavisini
ailesel ve çevresel birçok farklı faktör güçleştirebilmektedir”
şeklinde konuştu.
“TEDAVİ, ÜÇ BASAMAKLI ‘MERDİVEN TEDAVİSİ’ TEMEL ALINARAK
YAPILMALI”
Kanser ağrı tedavisinin Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından ayrıntılı
olarak belirlenen üç basamaklı ‘merdiven tedavisi’ temel alınarak
yapıldığını dile getiren Güldoğuş, şu bilgileri verdi: “Ağrı
kontrolünde ilk basamak hafif ağrı kesici ilaçların
kullanılmasıdır. İkinci ve üçüncü basamakta giderek kuvvetlenen
morfin ve benzeri ilaçlar kullanılır. Özellikle sinirlere komşu
yerlerde hastalığın yayılımı ile ağrı kesici ilaçların yetersiz
kalacağı şiddetli ağrılar ortaya çıkabilir. Bu tür inatçı
ağrılarda, sinire ilaç verilmesi, radyofrekans termokoagülasyon
cihazı ile sinirlerin ısıtılarak çalışmasının durdurulması ve
epidural/spinal kateter/port uygulamaları ile omirilik bölgesine
çeşitli cihazlar yerleştirilerek ağrının beyine gitmesini
engelleyen tedaviler değer kazanır. Ağrı tedavisinin amacı; ağrısız
uyku dönemi oluşturmak, istirahat halinde ve hareket halinde iken
ağrısız bir yaşam sağlayabilmektir.”
“TEDAVİ ERKEN BAŞLANMALI”
“Ağrı tedavisi ne zaman başlanmalı?” sorusuna açıklık getiren
Güldoğuş, şunları kaydetti: “Cevap en erken dönemde olmalıdır.
Çünkü ağrı erken dönemde kontrol edilir ve izlenirse, hastaya
uygulanacak ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi gibi uygulamaların
yapacağı ağrılar da önlenmiş olacaktır. Sonuç olarak, kanser
nedeniyle tedavi gören hastaların ağrısı mutlaka tedavi edilmeli,
ağrı tedavisi sürekli ve yeterli olmalıdır. Yetersiz ağrı tedavisi,
hastada ağrı hafızası oluşturarak, sürekli ümitsiz ve kaygılı hale
getirmektedir.”
(İHA)