Yiyecek alışverişine gittiğinizde her zaman ihtiyacınız olanları alıp çıkanlardan mısınız yoksa hiç aklınızda olmadığı halde bir sürü torbayı doldurup eve gelenlerden mi? Eğer ikinci gruptaysanız üzülmeyin. Birçok insan sizinle aynı sorunu yaşıyor. Dahası bunun sebebi sizin aç gözlülüğünüz değil, süpermarketlerin sizi böyle davranmaya itecek şekilde bazı tekniklerle tasarlanmış olması. Peki nedir o teknikler? Sebze-meyve reyonunun yeri Sağlığınız için çok faydalı olan güzeller güzeli sebze ve meyveler, cüzdanınız için o kadar da faydalı olmayabilir. Neden mi? Çünkü markete girer girmez karşımıza çıkan sebze-meyve tezgâhlarının o rengarenk görüntüsü bizi daha fazla para harcamaya itiyor. Renkli sebze ve meyveleri gördüğümüzde bir anda neşeleniyor ve daha fazla para harcamaya eğilimli oluyoruz. Dahası sepetimizi önce sağlıklı malzemelerle doldurduğumuzda ilerleyen raflarda karşımıza çıkacak abur cuburlara elimizi uzatırken de kendimizi o kadar da kötü hissetmiyoruz. Labirent gibi karışık reyonlar Alışveriş listenizdekileri ararken marketin içinde dört dönüyorsanız yalnız değilsiniz. Özellikle ekmek, süt, yumurta gibi birçok insanın temel gıda maddeleri arasında yer alan ürünler birbirlerinden çok uzağa yerleştiriliyor ki siz ihtiyaçlarınıza ulaşmak için sağa sola bakınırken listenizle ilgisi olmayan şeyleri de görün. Dahası reyonların koridorlar şeklinde olması da dümdüz gidip alacağınızı almaktansa, aralarda dolaşmanıza sebep oluyor. Kaybolan zaman mevhumu Süpermarketlerde hiç saat ya da pencere olmadığını fark ettiniz mi? Dahası yılın hangi günü, günün hangi saati olduğundan bağımsız ışıklandırma da hep sabittir. Bu sayede saatin kaç olduğunu ya da kaç dakikadır içeride alışveriş yaptığınızı anlayamaz hale gelirsiniz. Çok dolaşmak da doğal olarak çok ve gereksiz alışveriş yapmak anlamına gelecektir. O nedenle alışverişteyken sık sık saatinize bakmayı ihmal etmeyin. Pahalı algınızın değişmesi Süpermarketlerde çok satılması hedeflenen pahalı ürünler, daha az satılması sorun olmayacak aşırı pahalı türdeşlerinin yanına konur. Böylece "Aa o kadar da kötü değilmiş" demeniz beklenir. Nitekim siz de tam olarak bunu der, normalde pahalı diye almaktan vazgeçeceğiniz bir şeyi alıp çıkmış oluverirsiniz. Kasanın yanında satılan abur cuburlar Bütün zararlı yiyeceklerin çağrılarına karşı çıkarak ihtiyaçlarınızı alıp kasaya kadar geldiniz. Yeni bir sınavla karşı karşıyasınız. O üç kere görüp başınızı çevirdiğiniz çikolata kasanın yanında duruyor ve nedense bu sefer direnemeyip alıyorsunuz. Bunun nedeni "ego tükenmesi" denen durum. Kendinizi kontrol etmek için kaynaklarınız zaten sınırlı ve zaman içinde de tükeniyorlar. Tam "Kasaya geldik oh artık rahatız" dediğinizde gafil avlanıyorsunuz. Dar kasa koridorları Sağından solundan mütemadiyen abur cuburlar çıkan kasa koridorlarının o kadar dar olmasının nedeni, aldığınız gereksiz şeyleri son anda bırakmak isterseniz koyacak yer bulamayıp mecburen satın almak zorunda kalmanızı hedefleyerek tasarlanmış olmaları. "Göz seviyesi" kuralı Süpermarketlerde, türdeş ürünlerden en pahalı olanı göz hizanıza ya da hemen altına yerleştirilir. En ucuz olan ürünler ise ya en altta ya da en üsttedir. Dolayısıyla onları görme ihtimaliniz pahalı ürünleri görme ihtimalinizden daha zayıftır. O nedenle alışveriş yaparken ilk gördüğünüzü almak yerine bütün rafı taramalısınız. Çocuklara yönelik uygulamalar Süpermarketler çocuklu müşterileri çok sever. Onlar için özel arabalar bile üretirler. Yeter ki huysuzlanmasınlar ve siz de içeride uzun uzun dolaşın. Üstelik sizin alacağınız ürünler göz seviyenizdeyken çocuğunuzun alması hedeflenen ürünler de alt kısımlara yerleştirilir ki çocuğunuz görüp isteyebilsin. Çok fazla seçenek İki ürünün fiyatlarını gramajlarını kıyaslayabilirsiniz ama ya karşınızda aynı üründen 12 tane birden varsa ne olacak? Bütün rasyonel seçimlerinizi bir kenara bırakıp duygusal tercihler yapmaya başlayacaksınız. Ambalajı en güzel olan, reklamı en neşeli olan ya da en yakınızdaki... Tadım büfeleri Her gittiğiniz markette illa size ızgarada pişmiş dilim sucuklar ya da küçük peynir küpleri ikram etmeye çalışan birileriyle karşılaşıyorsunuz değil mi? Uzak durun onlardan. Çünkü her ne kadar bedava tadım yapıyormuş gibi görünseniz de nihayetinde hiç aklınızda yokken 3 kangal sucuk, 4 kalıp peynir alıp çıkabilirsiniz. Çünkü size bir şey ikram eden birilerine hayır demekte zorlanır, iyiliğinin karşılığını vermek istersiniz. Güzel kokular Bir önceki maddede bahsettiğimiz sucukların kokusu bir yandan, unlu mamuller reyonunda fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusu bir yandan derken karnınızın acıkmaması imkânsız. İnsanların açken tok hallerine kıyasla daha fazla alışveriş yaptıklarını da bilim kanıtlamış zaten. Eh hazır buraya kadar gelmişken şu kuru pastalardan bir paket alsanız kötü mü olur? Evet, yine geldiniz oltaya. Yavaş tempolu müzikler Süpermarkette çalan bu sakin müzikler sayesinde her zaman yürüdüğünüzden daha yavaş yürüdüğünüzü fark ettiniz mi hiç? Çünkü o müzik sayesinde sakinleşiyor, acele etmiyor, o tempoda yürümeye başlıyorsunuz. En iyisi içeri girerken kulaklıklarınız takılı olsun. Sizin müziğiniz, sizin temponuz, sizin alışverişiniz... Kocaman alışveriş arabaları Alışveriş arabalarının tasarımının yıllardır aynı olduğunu ama boyutlarının günden güne büyüdüğünü biliyor muydunuz? Peki, bu büyük arabaların içine 3-5 parça ürünü koyup kasaya gitmeye utanıyorsunuz değil mi? Hiç değilse birkaç parça daha alıp "Sepet dolu görünsün" diye düşünüyorsanız, yapmayın, gelmeyin bu oyunlara. İndirim kartları İlk defa gittiğiniz bir süpermarket bile olsa size "Falanca kartınız var mıydı?" diye sorar kasiyerler. "Yok" dediğinizde de hemen ücretsiz kart çıkarmanıza yardımcı olmayı teklif eder, bu sayede bilmem ne kadar indirim kazanabileceğinizi söylerler. Güzel tabii ama bu kart sayesinde bütün satın aldıklarınızın kaydının tutulduğunu, karşınıza çıkan reklamların, indirimlerin sizin alma alışkanlıklarınıza göre şekillendirildiğini de unutmayın. "Bunu alan bunu da aldı" düzeni Bu sistem internetteki alışveriş siteleri tarafından icat edilmedi tabii ki, çok analog bir geçmişi var. Çok alakasız reyonlar olsalar bile, mısır gevreğinin yanına süt, kedi mamasının yanına tüy toplayıcı rulo koyduklarında size iyilik yaptıklarını düşünüyor olabilirsiniz. Ama gerçekten o süte ihtiyacınız var mıydı acaba? Renk oyunları Rafların ve etiketlerin renkli olması tabii ki dikkatinizi çekmek için ancak hangi rengin kullanıldığı da önemli. Örneğin kırmızı iştahınızı kabartıyor, aç hissetmenize neden oluyor. Sarı ise mutluluk ve dostluk hissetmenizi sağlıyor. Bunların ikisi bir araya geldiğinde de çok dostane bir ortamda çok kabarmış bir iştahla önünüze geleni almaya meyilli oluyorsunuz. Fiyat etiketleri Süpermarketlerdeki etiketlerinde hiç tam fiyat görüyor musunuz? Fiyatların sonu hep ya 99 kuruştur, ya 49 kuruş. Çünkü 4 lira 99 kuruşluk bir ürün aslında pratikte 5 lira olsa da beyniniz 4'ü algılamayı tercih eder. Dahası fiyat etiketlerinde para birimi de yazmaz. "Sadece 4.99!" Para birimi olmadan para harcadığınızı daha az hissedersiniz. Manevra zorluğu Yanlışlıkla bir koridora girdiğinizde arabanızı sağa sola çarpmadan rahatlıkla döndürüp çıkabiliyor musunuz? Muhtemelen hayır. Onun yerine koridorun sonuna kadar ilerleyip oradan devam etmek zorundasınız. Hem belki bu arada ihtiyacınız olduğunu fark etmediğiniz bir şeyleri de alabilirsiniz. Güzel olmaz mı?