Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener : 'Bir sona doğru yaklaşıyoruz'
Abone olİSTANBUL'da 5.8'lik depreminin ardından Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, bugün kameraların karşısına geçti. Özener'den gelen açıklamalar ne yazık ki yüreklere su serpmedi. Profesör Özener 'Ne zaman olacağını maalesef bilmiyoruz. Ama olacağını ve gitgide de o sona yaklaştığımızı söyleyebilirim" dedi.
İSTANBUL Depremine ilişkin en yetkili birim olan Kandilli
Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü'nden son dakika açıklamalar
geldi. Kandilli Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener son duruma ilişkin
açıklama yaptığı sırada bir anda salonlada "deprem alarmı' sireni
çaldı.
Canlı yayında deprem oldu
'Şu anda bir deprem oldu" diyen Özener, şunları söyledi:
-"Gördüğünüz gibi durmuyor. Başladığımızda yaklaşık 200 deprem
olmuştu. Duyulan ses deprem uyarısı. Sistem sesi aldıktan sonda
otomatikman çözüm yapıyor, sonrasında da arkadaşlarımız daha
sağlıklı çözüyor. İnternet sitemizde ilk değerden sonra yer alan
revize değerler var.'
Bir sona doğru yaklaşıyoruz
Özener İstanbulluları tedirgin eden depremle ilgili çok
çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Birçok bilim insanının 1999
depreminden sonra bir sonraki depremin Marmara Denizi'nde
gerçekleşeceği konusunda hemfikir olduğunu dile getiren Özener,
şunları söyledi:
-"Depremin kaç büyüklüğünde olacağı, ne zaman olacağı veya olmayacağı konularının halk önünde tartışılmaması gerektiğine inanıyorum. Vatandaş şunu bilecek; Marmara Denizi'nde tarihsel depremler var. 1509-1766 depremleri var. Ülkemiz dinamik. Bunu uydu teknolojisiyle, GPS ile takip ediyoruz.
Anadolu plakası ortalama her sene 2,5 santimetre batıya doğru kayıyor. Burada bir enerji birikiyor ve bu enerji bir gün dışarı çıkacak. Ne zaman çıkacağını bilmiyoruz ama bir sona doğru yaklaşıyoruz. Ama bu sonun ne zaman geleceğini bilmiyoruz.
-Dolayısıyla her zaman bugün deprem olacakmış gibi hazır olmamız lazım. Bu hazırlık konusunda herkesin üstüne düşen görevler var. Bilim insanları çok çalışıyorlar. Vatandaşlar kendi üzerilerine düşen önlemleri almak durumundalar. Burada en büyük görev karar vericilere düşüyor. Alınan önlemler var. Bu önlemlerin daha da artırılarak, kentsel dönüşüm çalışmalarının özellikle bir an önce tamamlanması lazım. Vatandaşımızın da 'Şu gün, şu saatte olacak' gibi konuları aslında gündemlerinden çıkartıp ama deprem gerçeğini bilerek yaşamalı daha faydalı. Aksi takdirde psikolojimiz çok çabuk bozulabiliyor.
Ne zaman olacağını maalesef bilmiyoruz. Ama olacağını ve gitgide de o sona yaklaştığımızı söyleyebilirim. Ama zaman vermemiz mümkün değil.
Keşke dakikasını zamanını bilsek
Haluk Özener, "Keşke o kadar kolay olsa. Keşke zamanını, dakikasını
bilsek de 150 yıllık bir kuruma gerek kalmasa. 7 gün 24 saat görev
yapan arkadaşlarımız var. aynı anda 8 kişi sabahlara kadar nöbet
tutuyor. Onlara gerek kalmayacak ama maalesef öyle bir şey değil
deprem bilimi. 7 gün 24 saat gözlem yapmanız, emek sarfetmenize
gerçek verilerle konuşmanız lazım." diye konuştu.
Dün olan deprem de tali fayın üzerinde. 26 Eylül'de olan 4.4'lük depremin ana fayın hemen üzerinde olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Beklenen Marmara depremi 7'in üzerinde olacak.
Özener'in açıklamalarından öne diğer noktalar şöyle:
"Son 38 yıldaki 4,5'tan büyük depremlerin sadece bu segmentin doğusunda ve batısında olduğu dikkatimizi çekiyor. Orta segment üzerinde deprem pek göremiyoruz. Son 4 günde olan depremlerin de bu orta segmentin yakınında, hemen üstünde, kuzeyinde olduğunu, kimi depremlerin de artçıların da ana segmente yaklaştığını görüyoruz. Bu fay hattı, orta segment, 1766 depreminin olduğu fay, 1766'da kırılan fay.
Son 4 günlük deprem aktivitelerine baktığımızda, 200'ün üzerinde deprem kaydettik.
Güneye doğru ilerliyor
- 5,7 ve onun artçısı olan 4,7 depremlerinin olduğu yer ana fayın
yaklaşık 6-7 kilometre kuzeyinde olan depremler. Bundan sonra olan
bazı depremlere, artçı şoklara baktığımız zaman bu şokların güneye
doğru, doğuya doğru ilerlediğini ve 4,4'lük şokun da ana fayın
üstünde olduğunu görebiliyoruz.
5.8'lik deprem tarihi fayda oldu
Birinci
4,7'lik deprem, 24 Eylül'deki depremin tam lokasyonunu verir ve
kırdığı yerden bahsedersek, bunu bir tarihi fay olarak
tanımlayabiliriz. Dün olan 5,7 büyüklüğündeki depremin de yine
tarihi fayın üzerinde olduğunu görebiliyoruz. Daha sonraki
artçılara baktığımızda 26 Eylül'de olan 4,4'lük depremin ana fayın
hemen üzerinde olduğunu görüyoruz, bir sonraki 4,3'lük deprem de bu
ikisinin arasında. Dolayısıyla bizim son 4 günlük
deprem-zaman-büyüklük ilişkisine baktığımız zaman 4,7'lik deprem
fayın kuzeyinde olan bir deprem. Ardından büyüklükleri 4,7'den 2'ye
kadar artçıları izlememiz mümkün. Daha sonra dün olan deprem 5,7,
bu da yine kuzeyde olan bir deprem. Ondan sonra olan 2 tane artçısı
var, bir tanesi ana fayda, diğeri de yine kuzeyde olan bir
deprem."
Depremin ne tarafa gittiği izleniyor
- "7
gün 24 saat 3 vardiya olarak görev
yapan Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü,
tüm Türkiye'de olan deprem aktivitesini, sismik aktiviteyi izliyor
ve bu depremlerin ne tarafa doğru hareket ettiğini de takip ediyor.
Herhangi ekstra bir durum olduğu zaman, örneğin ana faya
yaklaşması depremlerin bizde belki başka kuşkular da oluşturabilir.
Dolayısıyla depremlerin ana faya sirayet edip etmediğini çok net
olarak gözlemlememiz gerekiyor."
FAY HATTI MARMARA DENİZİ DİBİNDEN İZLENİYOR
Prof. Dr. Haluk Özener, 450 gözlem istasyonları olduğunu, sismoloji gözleminin yanı sıra derin kuyu, jeodezik, uydu aracılığıyla GPS gözlemleri yapıldığını belirterek, "Marmara'yı, deniz tabanının bin 200 metre derinliğine yerleştirdiğimiz deniz tabanı sismik istasyonlarıyla gözlemliyoruz. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 7 gün 24 saat gözlem yapan, son teknolojik imkanları kullanan, yetişmiş hem uzman personeliyle hem öğretim üyeleriyle eğitim, araştırma, uygulamanın aynı anda yapıldığı Türkiye'deki -büyük bir gururla söylüyorum- nadir, hatta tek olacak bir kurumdur." diye konuştu.
Deprem çalışması için bilimsel kaynak yok mu?
Bilimsel çalışmalara kaynak konusuna ilişkin olarak da Özener, Türkiye'de araştırmaya yeteri kadar kaynak bulunabildiğini, eğer çok iyi proje ve kurumsal olarak olarak yaklaşılıyorsa her zaman destek sağlanabildiğini söyledi.