Kandil'de özgüven patlaması 15 Haziran'da ne oldu?
Abone olÇözüm süreci bitme noktasına geldi. Peki bu aşamaya nasıl gelindi. Kırılma noktaları neler oldu? Kandil neden sertleşti?
Çözüm sürecinin son kırılma noktası 15 Haziran 2015'te PYD'nin Tel Abyad'ı ele geçirmesi oldu. Özgüven patlaması yaşayan Kandil, bir ay sonra devrimci halk savaşı sürecini başlattı.
‘Çözüm süreci’nin âkıbetini sadece hükümetle PKK arasındaki görüşmelerin gidişatı belirlemiyor. Türkiye içindeki ve dışındaki pek çok faktör de ‘süreç’in kaderinde etkili. El Cezire Türk internet sitesi son birkaç yıldır hangi başka faktörler’in ‘süreç’i etkilediğini çarpıcı biçimde derledi.
ÇÖZÜM SÜRECİ 2009-2010
‘Çözüm süreci’ farklı aşamalarda kendisiyle doğrudan ilgisi olmayan faktörler tarafından akâmete uğratıldı.
2009-2010 yıllarında Türkiye’de içeride ve bölgede çok uygun bir siyasi konjonktür vardı. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ‘çok iyi şeyler olacak’ dedirten bir tablo vardı. Türkiye’nin Irak, İran ve Suriye ile ilişkileri mükemmel seviyedeydi. Kandil, bölgesel aktörlerin hiçbirinden destek alamaz durumdaydı.
KIRILMA NOKTASI: ARAP BAHARI
Çözüm süreci’nin yaşadığı ilk darbe böylece Arap Baharı kaynaklı oldu.
2011 yılının başında Arap Baharı’nın rüzgarları Suriye kıyılarına varınca iş değişmeye başladı.Türkiye - Suriye ilişkileri bilinen sebeplerden bozulmaya başlayınca, Kandil'in Şam ve onu destekleyen Tahran yönetimiyle yeniden işbirliği imkanı doğdu.
Arap Baharı, bu anlamda Kandil’e nefes borusu oldu, Kandil’in yalnızlaştırılması sona erdi. Kandil süreci bir bahaneyle durdurdu. 2012 yılı bütünüyle çatışmalarla geçti.
ÇÖZÜM SÜRECİ 2012-2013
2012 sonunda Öcalan’ın o sırada haftalardır devam eden açlık grevlerini durduran mesajıyla ‘süreç’ yeniden başladı. Görüşmeler 2013 Mart ayında Öcalan’ın Nevruz mesajıyla en ileri aşamasına vardı ve Öcalan artık PKK unsurlarının Türkiye topraklarının dışına çekilmesini talep etti. Kandil, bunu kabul etmek zorunda kaldı ve 2013 yılının Mayıs ortasında çekilmeye başladılar.
KIRILMA NOKTASI: GEZİ PARKI OLAYLARI
‘Süreç’e ikinci darbe işte bu sırada, Kürt sorunu ile görüşmelerle hiçbir ilgisi olmayan bir konu üzerinden vuruldu: Gezi Parkı olayları.
Abdullah Öcalan, olayların hükümetin devrilmesiyle sonuçlanabileceğini düşünerek, her ihtimale karşı örgütü diri tutma düşüncesiyle birkaç ay önce aldığı Türkiye topraklarından çıkma kararını durdurdu. Kandil’den çekilmenin durdurulmasını istedi.
KCK Yürütme Konseyi, 09 Eylül 2013 tarihinde ‘çekilmeyi durdurduk’ açıklaması yaptı.
ÇÖZÜM SÜRECİ 2013-2014
Gezi Parkı’ eylemlerinin hükümeti deviremeyeceği anlaşılınca bir süre sonra görüşmeler yeniden başladı. Hükümet 30 Eylül 2003’de bir demokratikleşme paketi açıkladı. İmralı’da HDP heyetiyle görüşmeler devam etti. 02 Temmuz 2014’de Öcalan HDP’lilere, “ en önemli realite sürecin yeni bir aşamaya gelmiş olmasıdır, taraflar süreci provoke edecek tutumlardan kaçınmalıdır” diyordu. Aynı günlerde hükümet Meclis’ten Müzakere Çerçeve Yasası’nı da çıkartmıştı, Öcalan bunun için hükümete teşekkür etti.
KIRILMA NOKTASI: KOBANİ
Herşey yolunda giderken ‘süreç’e yine kendisiyle doğrudan ilgili olmayan bir üçüncü darbe vuruldu: Kobani meselesi.
Bu darbe de yine Suriye coğrafyasından geliyordu: IŞİD Kobani’ye kuşatmaya başlamıştı. Kandil’in Rojava denilen saha üzerindeki hakimiyet çabaları Türkiye içindeki çözüm sürecini darbelemeye başladı. Kandil, ‘Türk devletinin Rojave ve Kobani üzerindeki politikalarının sürecin kaderini belirleyeceğini’ söylemeye başladı. Kandil’den Cemil Bayık 21 Eylül 2014 tarihinde “ Öcalan çözüm sürecinin devamına karar verebilir ama savaş başlatma yetkisi bizdedir, Eylül’de savaşı başlatabiliriz’ diye demeç verdi. Bir süre sonra başlattılar da. HDP’den 06 Ekim’de yapılan “ Kobane’de yaşanan katliam girişimine karşı 7’den 70’e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz’ açıklaması 53 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı.
ÇÖZÜM SÜRECİ 2014-2015
Süreç, bir süre sonra Akil İnsanlar Heyeti’nin yeniden devreye girmesiyle canlandırıldı. Görüşmeler bir süre sonra yeniden başladı. Süreç, 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’de bakanların HDP'liler ile birlikte kamuoyunun karşısına birlikte çıkıp izlenecek yol haritasına dair açıklamalar yapmaya kadar ilerledi. 21 Mart Nevruzu’nda Öcalan’ın yeni mektubu da yine bu olumlu atmosferin devam ettiğini gösteriyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümetin onay verdiği İzleme Kurulu’na itirazını dile getirildi. Ancak süreç bundan sonra da bir ileri bir geri adım atılarak da olsa üç ay boyunca devam etti.
KIRILMA NOKTASI: PYD'NİN TEL ABYAD'I ABD DESTEĞİYLE ELE GEÇİRMESİ
Süreç’in önüne, yine kendisiyle doğrudan ilgili olmayan engel bir kez daha Suriye sahasından geldi. IŞİD’in geriletilmesinden sonra Suriye-Türkiye sınırındaki kantonların birleştirilmesi çabaları hızlandı. Amerikan yönetimi, Türkiye’nin itirazına rağmen IŞİD’le mücadelede PKK/PYD/YPG unsurlarını kullanmaya başladı. Washington, PKK’yı ‘terör örgütü’ ilan etmişken onun Suriye’deki uzantısıyla iş tutmaya başlamıştı. Amerikalıların Erbil’de IŞİD’e karşı savaş için kurduğu ortak operasyon merkezinde PYD’nin bir irtibat görevlisi bile vardı.
Tel Abyad’ın IŞİD’in elinden çıkıp PYD’nin kontrolüne girmesi Kandil’de bir özgüven patlamasına yolaçtı.
Tel Abyad’ı 15 Haziran 2015’te ele geçiren PYD, böylece Türkiye-Suriye sınırındaki Cezire ve Kobani kantonlarını birleştirmiş oldu. Bu hamle Kandil’e büyük özgüven kazandırdı. Sıradaki hedefin batıdaki son kanton olan Afrin olduğu dair konuşmalar yapmaya başladılar. 21 Haziran günü KCK Yürütme Konseyi üyesi Bese Hozat , ‘kantonlar birleşecek’ diye konuşuyor. 15 Temmuz 2015’de ise , Özgür Gündem gazetesinde yazdığı yazıda, ‘ yeni süreç, devrimci halk savaşı sürecidir’ diyordu. 22 Temmuz günü de Ceylanpınar’da iki polis memuru evlerinde uyurken kafalarına kurşun sıkılarak öldürüldü, PKK bu saldırıyı birkaç saat sonra üstlendi. Türkiye de, buna karşılık olarak dört yıl aradan sonra aralarında Kandil Dağı’nın da bulunduğu PKK kamplarını bombalamaya başladı.