Kan bağışında sınıfta kaldık
Abone olSağlık Bakanı Recep Akdağ'dan acı itiraf. Birçok kişinin kan bulamaması nedeniyle hayatını kaybettiğini söyleyen Akdağ, "Her 10 bin kişiden 15'i kan veriyor" dedi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'de birçok kişinin zamanında
kan temin edilememesi nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek,
"Türkiye'de maalesef, ortalama 10 bin kişiden sadece 15'i düzenli
kan veriyor" dedi. Akdağ yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'de
"gönüllü kan bağışçısı" oranının, gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça
düşük olduğunu vurgulayarak, herkesi bağışçısı olmaya davet etti.
Akdağ, 18-65 yaş arası ve önemli bir sağlık sorunu olmayan herkesin
kan bağışında bulunabileceğini bildirdi. Sağlık Bakanlığı'nca
sürekli kan vericiliğini geliştirecek çalışmalar yapıldığını dile
getiren Akdağ, "Temel hedefimiz, kan bağışı oranını Türkiye
nüfusunun en az yüzde 5'ine çıkarmaktır. Bağışlanan her kan hayat
kurtarır. Vatandaşlarımızın bu konuda çok duyarlı olması gerekiyor.
Kan bağışının önemini ve ne anlama geldiğini bir yakını için kan
arayan, bin bir zorlukla bulan veya bulamayan kişiler çok daha iyi
anlar" dedi. Vatandaşların kan merkezlerine başvurduklarında, kan
bağışı yapmaya uygun olup olmadıklarının yapılan muayeneyle
belirlendiğini ifade eden Bakan Akdağ, şu görüşleri kaydetti: "Kan
merkezlerimize başvuran vatandaşlarımızın hemoglobin ölçümleri
yapılmakta,sonuçları olumlu olan kişilerin kan verme işlemleri
başlatılmaktadır. Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek
istiyorum. Kan vermek için başvuran kişilerin kan merkezlerinde
doldurdukları 'kan bağışçısı bilgi formu' oldukça önemlidir.
Sorulan sorulara tutarlı, dikkatli ve doğru yanıtlar vermek
bağışlanan kanın ulaşacağı hastaların sağlığı açısından da çok
önemli sonuçlar doğurmaktadır. Bu formun ciddiyetle doldurulması
konusunda sağlık personelimize de önemli görevler düşüyor." Bağış
olarak alınan her kanın; anti-HIV (AIDS), Hepatit B ve C, frengi ve
kan grubu testlerinin yapıldığını vurgulayan Akdağ, kan alım
işlemlerinin "gerekli steril şartlara" titizlikle uyularak
gerçekleştirildiğini ve tek kullanımlık olan iğnelerin kan alım
işlemi sona erdikten sonra torbadan ayrılarak imha edildiğini
bildirdi. Türk toplumunda en nadir "AB Rh negatif" kan grubu
görüldüğüne dikkat çeken Akdağ, "Kan bağışından önce yapılan
muayenede kan düzeyi düşük (anemi) olduğu saptanan kişilerden kan
bağışı alınamaz. Kan seviyesi normal olan sağlıklı bireyler, kan
bağışı yapınca eksilen kan hücreleri kemik iliğinin çalışmasıyla
hızla yenilenir. Dolaşıma genç kan hücreleri verilir. Zaten vücutta
bu hücrelerin sürekli olarak yapımı ve yıkımı sürmektedir. Alınan
kan miktarı ise sağlığı olumsuz etkileyecek düzeyde olmadığı için
'kan eksikliği' riski gibi bir durum söz konusu olmaz"
açıklamasında bulundu. Kan nakillerinin, başta ameliyatlar olmak
üzere çeşitli yaralanmalara bağlı kan kayıpları, iç organların
çeşitli hastalıklara bağlı kanamaları, doğumlarda görülen
kanamalar, kan uyuşmazlığına bağlı bebeğin kanının değiştirilmesi
gibi durumlarda yapıldığını belirten Akdağ, hastalıklarının seyri
gereğince hayatı boyunca kan nakline ihtiyacı olan; talasemi,
hemofili ve bazı kanser hastaları için kanın hayati önem taşıdığını
kaydetti. Bağışlanan her kanın hasta ve yakınları için yaşatılan
bir umut olduğunu ifade eden Akdağ, bu umudun yaşatılmasında halkın
kan bağışı konusunda göstereceği duyarlılığın çok önemli olduğunu
sözlerine ekledi.