Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Tuzsuz Deli Bekir'in hikayesini bilmeyen yoktur. Bir gün
mahallede bir cenaze olunca yıkayıp defnedecek adam bulamayınca el
eman diyerek Tuzsuz Deli Bekir'den yardım ister mahalleli.
"Yahu ben ne anlarım cenaze yıkamaktan, gömmekten"
dese de sözünü dinletemez. Gönülsüz bir halde cenazeyi yıkar ama
kefenlemeden önce kulağına eğilip birşeyler fısıldar.
Onun bu halini gören mahalleli şaşkındır. Cenazeyi gömdükten sonra
etrafında toplanıp, "Sen cenazenin kulağına ne
söyledin?" diye zorla konuştururlar.
Bakar ki kurtuluş yok, ne dediğini anlatır:
“Sen şimdi öbür dünyaya gideceksin. Orada sana dünya ne
haldedir diye sorarlarsa fazla açıklama yapmana gerek yok. Deli
Bekir imam olmuş dedin mi onlar gerisini anlar dedim”
cevabını verir.
Ben de size "Kamer Genç ve Tolga Çandar gibiler milletin
vekili olmuş" diyeyim, siz siyaset hayatının ne kadar
çamurlaştığını, ne kadar çukurlaştığını oradan anlayın.
Bu ağır sözleri neden mi söylüyorum?
Anlatayım...
Haftasonu bir televizyon kanalında tesadüfen izledim CHP'li Tolga
Candar'ı... Bir toplantıda konuşuyor, daha doğrusu hezeyanlar
içinde Başbakan'a hakaretler, küfürler ediyordu.
Gerekçesini ise şu sözlerle anlatıyordu:
"Haram olsun. Başbakan diyorlar ya şimdi. Gözleri kör olsun
inşallah. Yani inleye inleye gebersin inşallah. Bir Tümgeneralin
oğlu öldürülüyor, bir kere 'başın sağolsun' demiyor."
Hani olunur, olunur da bu kadar rezil, bu kedar kepaze olunmaz be
kardeşim!
Şunu önce söyleyeyim.
Buradaki bedduaların, hakaretlerin muhatabının kim olduğu benim
için zerre-i miskal önemli değil.
Turgut Özal'ın ölüm haberini aldıktan sonra galiz küfürler
sergileyenlere de aynı tepkiyi vermiştim.
Erbakan'a, "Pe..venk" diyen o ahlaksız paşayı da
aynı sözlerle lanetlemiştim.
2002 yılında Ecevit ekonomik darbeyle koltuktan indirilirken, Emin
Çölaşan, "Altına çişini ve büyük tuvaletini yapıyor. Artık
ülkeyi yönetemez" derken de aynı sözlerle isyan
etmiştim.
Şu anda siyaset dünyasında tırnağım kadar değer vermediğim
siyasetçiler var. Aynı şey onlar için de söylense, yine itiraz
ederdim.
Ben, sadece siyaset ahlakının bu denli çirkefleşmesine, bir görgü
kuralı eleştirilirken, edep ve ahlak kurallarının bu denli
çiğnenmesine itiraz ediyorum.
Bir hanenin yaşadığı ölüm acısını paylaşırken, başka bir haneye
ölüm ve acı dilemek, küfür ve hakaret etmek! Sadece beddua ederken
dini terimler kullanmak. Senenin her günü "Tanrı da
tanrı" diye gevelerken, Allah adını sadece beddua ederken
anmak!
Tolga Candar tam da bunu yapıyordu.
Karşısına dizilen zevat da bunları duyuyor ya. Nasıl ellerini
semaya açıp "amiiiin" diyor. Nasıl da yanık bir
edayla "İnşallah Allah'ım inşallahhhh" diyerek
inliyor.
Şahsın biri de o sahte duaların arasında, "Erdoğan o
paşanın külodu etmez" diyor. Tespitteki ilginçliğe,
teşhisteki derinliğe bakar mısınız? Bir insanın, bir külot
etmeyeceğini ancak o coğrafyada yaşayarak anlayabilirsiniz. Adam da
yaşadığı bölgenin rayiç bedelini belirliyor.
Ben o toplantıda beddua ayini yapanlara üzülerek bazı
hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.
Canlarım benim!
Bir defa dualarınızın ve beddualarınızın tutması için Gezi
eylemlerinde başgösteren müftünün karısının toplantıda olması şart
kardeşim!
Yayılmışsınız koltuklara, ayak ayak üstüne atmalar, sonra da
"Amiiin inşallah Allah'ım inşallah" demeler
falan!
Öyle dua mı edilir?
Ah şöyle bi "Duranadam" geleydi. Ahh şöyle
Allah'ın huzurunda ayakta saygıyla duraydı. Bak o zaman AK Parti
nasıl sapır sapır dökülüyordu. Bak o zaman Erdoğan sancıdan nasıl
da kıvranmaya başlıyordu!
Oldu mu ya? Nasıl kabul olsun bu beddua?
Vallahi ister inanın ister inanmayın!
Allah sadece beddua ederken adını doğru ananları pek dikkate
almıyor. Yok eğer yakardığınız Allah değil de Tanrı ise, durum çok
daha kötü!
O haftasonu, hele hele pazar günü edilen duaları kabul etmiyor.
Çünkü tatil.
Hem de resmi tatil!
Bence siz bir de haftaiçi deneyin!
KAMER GENÇ'E Bİ BİSKREM VERSEK SUSAR
MI!
Japonya'nın Ankara Büyükelçisi Yutaka Yokoi'nin ev sahipliğinde
büyükelçilik rezidansında düzenlenen resepsiyona Başbakan
Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan konuşurken Kamer Genç'in çıkardığı
rezilliği izlemişsinizdir.
Genç, Emine Erdoğan'a, "Sen hangi sıfatla
konuşuyorsun?" diyerek sataşıyordu. Haberi bir de internet
sitelerinden okuyayım dedim. Bazı kişiler, "Emine Erdoğan
hangi sıfatla konuşuyor. Bence bu bile diktatörlüğün
göstergesidir" diyerek Kamer Genç'e hak veriyordu.
Bilmeyenler için anlatayım.
29 ekimde Japonya'daki Türk Büyükelçiliğinde Japon başbakanının eşi
onur konuğuydu ve orada bir konuşma yaptı. Mütekabiliyet
çerçevesinde Japon büyükelçiliği de başbakanın eşini onur konuğu
olarak çağırdı. Devletler arası gelenek böyledir.
Gerçi bunu, "Tünel patlasa da insanlar içinde ölse de
iktidar devrilse" diyenlere anlatmak beyhude bir çaba ama,
ben yine de anlatmak istedim.
Neyse...
Pek çok insan gibi ben de Tunceli'yi kültürlü ve okumuş bilgelerin
diyarı olarak bilir ve inanırım.
Siyasi iradeye saygısızlık etmek istemem lakin artık şuna
inanıyorum.
Galiba Tunceli halkı Dersim'in bombalanmasının ahını, Kamer Genç'i
Meclis'e göndererek alıyor tüm Türkiye'den. Yoksa kürsüde
konuşurken bile iki kelimeyi bir araya getiremeyen, edebi
muaşeretten bu kadar yoksun, çiçek sulamaktan (!)
başka meziyeti olmayan, kendisini ziyarete gelen başörtülü genç
kızlara askıntı olup, "Kızlar yüzünüz dudaklarınız çok
güzel. Açılın güzelliğinizi sergileyin ki görelim" diyen
biri neden her dönem seçilip Meclis'e gönderilir ki?
Biri çıkıp da bana, "Allah bir insanın belasını bu dünyada
yavaş yavaş nasıl verir" diye sorarsa, tereddüt etmeden
Kamer Genç'i gösteririm.
Dikkat edin.
Adam hergün biraz daha azıtıyor. Her bir ayıbı, bir sonrakini
gölgede bırakıyor. Soyadının bir kerameti olduğuna inanmış olacak
ki, 80'ine merdiven dayadığının farkında değil. Tam ergen tripleri
atıyor.
"Emine Erdoğan neden ve hangi sıfatla konuşuyor?"
sorusunun cevabı verildiğine göre, bizim de şu soruyu kendisine
sorma hakkımız doğuyor.
"Kamo ağam, Genç paşam! Rahşan Ecevit tek başına genel af
ilan edip cezaevlerini boşaltırken, suçluları mazlumların üzerine
salarken, bunu hangi sıfatla yapıyordu? Daha da önemlisi sen o
zaman da çiçek sulamıyordunsa, nasıl tepki verdin? Bi biskrem
versem anlatır mısın?"
***
Doğrusunu isterseniz CHP yönetiminin bu adamları kınayacağını
sanmıyorum. Daha önce Gezi olaylarında çocukların eline
"Erdoğan'ın ölmüş annesine küfretme" karşılığında
rüşvet veren milletvekillerini görmüştük. Polislere, "Sizin
ananızı bilmem ne yaparım" diyen vekilleri de
görmüştük.
Şu Atatürk'ün partisinin içinde bulunduğu acınası duruma bakar
mısınız. Kamer Genç, Hüseyin Aygün, Tolga Candar, gibilerin küfür
ve hakaretleri de gündemde olmasa şu CHP'nin konuşulacak nesi
var?
Tam bir, "Bana vekillerini söyle, sana niye iktidar
olmadığını anlatayım" durumu....
Ha pardon unutuyordum yahu!
Bir de Kemal Kılıçdaroğlu'nun gafları vardı değil mi?
E ben boşuna mı diyorum "İmam hoplarsa cemaat
sıçrar" diye?