Kalp krizi riski nasıl azaldı?
Abone olOrtaya çıkan yeni testler ve anjiyo yöntemi, kalp ve damar hastalıklarına yönelik erken tanı konulmasına ve kriz riskine karşı önlem alınmasına olanak sağlıyor.
Prof. Dr. Mustafa Demirtaş “kalp ve damar rahatsızlıklarına
yönelik testlerde yüzde 10-15 yanılma payı olabiliyor. Ancak,
anjiyo yöntemiyle yüzde 98 oranında doğru tanı koyabiliyoruz” dedi.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Demirtaş, son 30 yılda anjiyo
yönteminin uygulanmasında önemli ölçüde artış meydana geldiğini,
teknolojideki gelişmenin bu artışta önemli katkısı olduğunu
kaydetti. İletişim olanaklarının artmasının, hekimler arasında,
bilgi alışverişine, gelişmeleri takip etme ve uygulamaya olanak
sağladığının altını çizen Demirtaş, şöyle konuştu: “Değişen hayat
koşulları sonucunda doğuştan olmayan, (yaşama bağlı) kalp ve damar
hastalıklarında artış meydana geldi. Katkı maddesi içeren gıdalar,
spordan uzak yaşam, alkol ve sigara tüketimindeki artış, stres gibi
gündelik yaşamın parçası haline gelen etkenler özellikle kalp
krizini tetikliyor. Eskiden ani ölümlerde, (nazar değdi), (kaderi
böyleymiş) denilirdi. Oysa bugün, modern tıbbınolanaklarıyla kalp
ve damar hastalıklarının nedenlerini ve korunma yollarını
biliyoruz.” ANJİYOİLE % 98 ORANINDA DOĞRU TANI Son yıllarda anjiyo
uygulamalarındaki artışın, hekimlerin teşhiste şüphe bırakmama
isteği ile yakından ilgili olduğunun altını çizen Demirtaş, “Kalp
ve damar rahatsızlıklarına yönelik testlerde yüzde 10-15 yanılma
payı olabiliyor. Ancak, anjiyo yöntemiyle yüzde 98 oranında doğru
tanı koyabiliyoruz” dedi. Demirtaş, kılcal damarlara yönelik
testlerde anjiyonun da yeterli olmadığını, kesin sonuç alınması
için farklı testlerin de gündeme geldiğinin altını çizdi.
Hekimlerin ve sağlık kurumlarının anjiyo uygulamalarının suiistimal
edilmemesi yönünde otokontrol mekanizması oluşturmasının
gerekliliğine değinen Demirtaş, şöyle devam etti: “Bir hekimin,
anjiyo uygulamalarının yüzde 20’den fazlasında hastada herhangi bir
riske rastlanmıyorsa, bulguları doğru değerlendiremediğini
düşünürüz. Hekimlerimizin bu alandaki yenilikleri mutlaka yakından
takip etmeleri ve kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor. Her ne
kadar anjiyo ile doğru tanıya ulaşma oranı yüksekse de gereksiz
uygulamalardan kaçınmak zorundayız. Bunun için öncelikle bulguların
doğru değerlendirilmesi ve anjiyo kararının bundan sonra verilmesi
gerekmektedir.”