Kalp hastaları için Ramazan önerileri
Abone olKalp hastalarının oruç tutmaları hastalıklarında bir kötüleşmeye neden olur mu? Oruç tutarken nelere dikkat etmeleri gerekir? Hangi durumlarda doktora başvurulur?
Anadolu Sağlık Merkezi’nden Kardiyolog Dr.Gürsel Ateş, Ramazan
ayında kalp hastalarının dikkat etmesi gereken noktalarla ilgili
bilgi verdi. Kalp hastalıkları ülkemizde her geçen gün artış
göstererek gelişmiş ülkelerdeki gibi insanlarımızın bir numaralı
ölüm nedeni olmaya başlamıştır. 2010 yılından itibaren yaklaşık 250
000 yurttaşımız her yıl koroner kalp hastası tanısı alarak,
hayatlarını kalp hastası olarak devam ettirmek zorunda kalacaktır.
Gelişen tıbbi teknolojiler, hasta bakım ve tedavi hizmetleri
nedeniyle kalp hastası tanısı aldıktan sonra uzun yıllar bu
hastalık ile yaşamaya devam edeceklerdir. Doğal olarak da normal
hayat sırasında dini vecibelerini de yerine getirmeye
çalışacaklardır. Oruç tutmanın sağlıklı bireyler için birçok
faydası olduğu bilinmektedir. Fakat kalp ve dolaşım sistemine
etkileri yeterince bilinmemektedir. Bir çok araştırma oruç tutmanın
özellikle kolesterol seviyelerine etki ettiğini göstermiştir. Bu
yıl Anals of Nutrition ve Metabolism dergisinde yayınlanan
yazımızda oruç tutan bireylerin iyi kolesterol (HDL) oranlarının
yükseldiğini, total kolesterol ,trigliserid ve kötü kolesterol
(LDL) oranlarının değişmediğini, pıhtılaşma olaylarının anlamlı
olarak azaldığını, koroner arter hastalığı nedenleri arasında
olduğu düşünülen homosistein adlı amino asid miktarlarının oruç
tuttukları dönemde en düşük seviyeye gerilediği gösterdik. Yine bir
kaç yıl önce Ankara Numune Hastanesi acil servisine başvuran
hastaların sayısının Ramazan ayı öncesinde ve sonrasındaki
sayılardan farklı olmadığı gözlemlendi. Bu konuda benzer sonuçlar
diğer müslüman ülkelerden gelen sonuçlar ile uyum göstermekle
birlikte daha net sonuçlar çıkarmamızı sağlayacak büyük nüfus
inceleme ve takibi yapılan çalışmalar gerekmektedir. RAMAZAN
AYINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER Ramazan ayında oruç tutmak ile başlayan ve
dini vecibelerimizi yerine getirirken normal günlerdeki yaşam
tarzımıza göre birçok değişikliği uygulamaya başlarız. Bu
değişiklikler Ramazan ayının rastladığı aya göre değişip zorlaşıp
veya kolaylaşmaktadır. Kış mevsimine rastladığında hem oruç tutulan
süre daha kısa olmakta, hem de hava şartları nedeniyle sıvı
kayıpları en az düzeyde olmaktadır. Ramazan yaz aylarına rastladığı
dönemler hem oruç tutulan süre daha uzun sürmekte, hem de sıcaklık
nedeniyle terlemenin artması sonucu sıvı kayıpları artmaktadır. Bu
yıl orucumuzu tuttuğumuz dönem hem sıcaklık hem de günlük
yaşadığımız hayattaki yatma ve sabah kalkma zamana en yakın zamana
rastlamaktadır. Dolayısı ile uyku düzenimizde büyük değişikliklere
neden olmadığı için vücut saatimize göre çalışan bir çok hormon ve
benzeri salgılarımızın ritminde değişme çok az olmaktadır. Yaz
aylarında ise erken saatlerde sahura kalkılması ile uyku düzeninde
köklü değişiklikler gerçekleşmekte ve bu ritmde belirgin değişimler
olmaktadır. Vücudumuzun bu değişen düzene uyum sağlaması da üç
haftayı bulmaktadır. Bu da özellikle kalp hastalarının
tedavilerinde ince ayarlamalar yapılmasına ve ilaç alım saatlerinin
yeniden düzenlenmesini gerekmektedir. İlaç teknolojisindeki
ilerlemeler sayesinde artık birçok kalp ilacı günde tek doz veya
iki doz kullanabilmekteyiz; bu nedenle oruç tutmayı düşünen
hastalarımız mümkünse Ramazan başlamadan kendilerini takip eden
doktor ile görüşerek en uygun ilaç kullanım şemalarını
oluşturmaları büyük önem taşımaktadır. İlaç teknolojisindeki
gelişmelere rağmen özellikle ileri kalp yetersizliği yakınması olan
hastalarımızın tedavileri bazen iftar ve sahur arasına
sınırlanamamaktadır; bu grup hastalarımız doktorlarının önerileri
çerçevesinde hareket etmeli ve eğer doktoru müsade etmiyorsa oruç
tutmamaları gerekmektedir; çünkü bu gruptaki hastaların iyilik hali
ancak tedavilerini muntazam kullandıklarında sağlanabilmektedir ve
eğer denge bozulurise bunu tekrar sağlamak çok uzun ve zahmetli,
bazen de hastaneye yatışlarını gerektirecek düzeylere ulaşmaktadır.
RAMAZAN AYINDA BESLENME Ramazan ayında oruç tutan kişilerin,
Ramazan öncesi aldıkları kalori miktarları, oruç tuttukları dönemle
karşılaştıran çalışmaların sonucu genellikle oruç tutulan dönemde
daha az kalori tüketildiğini ortaya koymaktadır. Yine çalışmalar
Ramazan ayında oruç tutanların kilo kaybetmediklerini göstermiştir.
Bunun nedeni olarak fiziksel aktivitede bir azalma olduğu
gösterilmektedir. Fiziksel aktivitenin düşmesine rağmen HDL
kolesterolünün yükselmesinin en önemli nedeni ise uzun süren açlık
döneminde vücuda dağılmış olan kolesterolü karaciğere geri
taşınması ve kullanılması olduğu düşünülmektedir. Ramazan ayında
hastalarımızın yaptığı iki büyük beslenme hatası vardır: İftarda
tüketilen ağır ve aşırı yemeklerdir. Hastalarımız uzun süren açlık
sonrası iftar sofralarının zenginliği karşında birde dost ve
arkadaşlar eşliğinde yapılan iftarlar kişilerin normalden fazla
yemek yemelerine neden olmaktadır. Hepimizin bildiği gibi
yemeklerin sindirimi için yemeklerden hemen sonra kanımızın en az
5te biri mide ve bağırsaklarımıza aktarılmaktadır. Gün içinde uzun
dönem su içilmemesi nedeniyle kanımızın en yoğunlaştığı dönem iftar
öncesidir. Araştırmalara göre oruç tutan kişilerde sıvı eksikliği
olmadığı, gerekli olan sıvının iftardan sahura kadar olan bölümde
alındığını göstermektedir. Bununla birlikte kalp hastalarında bazı
problemler nedeniyle kişiler yeterli sıvı alamayabilmektedir. Bu
hem dolaşan kanın daha koyu olmasına, yeterli dolaşımı sağlamak
için kalbin daha hızlı çalışmasına, dolayısıyla kalbin daha çok
yorulmasına neden olabilmektedir. Az sıvı içilmesi aynı zamanda da
böbreklerin çalışmasını bozmakta; zehirli maddelerin kanımızdan
temizlenememesine neden olabilmektedir. Yine hastalarımızın yaptığı
en önemli hatalardan birisi de ağır iftar sonrası teravi namazı
için serin havalarda camiiye gitmektir. Teravi namazına gidecek
hastalarımızın özellikle iftar yemeklerini az miktarda yiyerek efor
sırasında kalbini az yormaları uygundur. Yemekleri bütün bir akşama
yayarak kalplerine düşecek iş yükünü azaltabilirler. İkinci büyük
beslenme hatası da sahur yapmamaktır. Bir çok kişi sabah erken
kalkmamak için oruçlarını sahura kalkmadan tutmaktadır. Bu tip
hareketler açlık periyodunun 20 saatte kadar uzamasına neden
olabilmekte; hem glukoz metobalizmasını hem de kalp fonksiyonlarını
negatif yönde etkilemektedir. Araştırmalar Ramazan ayında daha çok
tatlı ve kolesterolden zengin gıdaların tüketildiği bir dönem
olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kalp hastalarının Ramazan
boyunca daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Ramazan boyunca hem
sebze hem de meyve tüketimini arttırarak, tükettikleri lifli
gıdalar sayesinde açlık hissi daha azalacak, bunun yanında
kolesterol ve yağ oranlarında artış görülmemiş olacaktır. RAMAZAN
VE SİGARA TÜKETİMİ Ramazan bilinen en eski de-toksifikasyon
yöntemlerinin başında gelmektedir. Toksik maddelerden temizlenmek
olarak adlandıracağımız bu süreçte en önemli detoksifikasyon, alkol
kullanan kişilerin bir ay boyunca en azından alkol kullanmaya ara
vermiş olmasıdır. Bu sayede alkol kalp kası üzerindeki zararlı
etkileri bir nebze olsa da giderilmesini sağlanacaktır.
Hipertansiyon hastalarında kan basıncı kontrolünü
kolaylaştıracaktır. Ramazan ayının bir diğer faydası da sigara
kullanımı üzerine olmaktadır. Sigara içen kişiler oruç tuttuğu
dönemlerde günlük içitikleri sigara sayılarının düştüğü tespit
edilmiştir. Son yıllarda artmış olan sigaraya karşı savaşın etkisi
ile kişilerin Ramazan ayında sigarayı bırakma olasılıkları
artmaktadır. Bunun yanında oruç döneminde sigara içiminin ciddi
sakıncaları da vardır. Gün boyu sigara tüketmeyen kullanıcılar
iftar sonrası aşırı sigara tüketme eğilimine girebilmektedirler,
Gün içinde düşmüş olan nikotin ve diğer maddeler yoğun sigara içimi
ile kandaki yoğunlukları çok hızlı ve yüksek noktalara ulaşmakta bu
da tüm damar sisteminin dengesini bozarak kalp krizi ve felç
olaylarına yatkınlığı arttırmaktadır.