Kalp hakkında bilinmesi gerekenler
Abone olDünyada kalp ölümlerinde birinci sıradayız. Kalp hakkında hemen herkesin bilmesi gereken konular var. İşte hayatı sorular ve uzmanından önemli cevaplar.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli halk sağlığı sorunu
kalp ve damar hastalıkları. Araştırmalar ani kalp krizinden en çok
erkeklerin hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. Sağlık Bakanlığı
tarafından yapılan açıklamaya göre ülkemizde yaklaşık 2 milyon
koroner kalp hastası bulunuyor ve bu hastaların yılda 130 bini
hayatını kaybediyor. Aşırı yağlı yemekler, fiziksel aktivitelerin
yetersizliği, yüksek tansiyon, sigara kullanımı, şişmanlık, diyabet
ve stres gibi kalbi tehdit eden risk faktörlerden en az ikisini
taşıyorsanız dikkatli olmanız gerekiyor. Bu yazı dizisinde isim
yapmış kalp uzmanları ani kalp ölümlerinin sebeplerini, korunma
yollarını, risk faktörlerini ve kalp hastalarına sağlıklı yaşam
konusunda önerilerde bulunacak.
Kalp sağlığımız millet olarak tehlikede. Genetik yapımızdan dolayı
dünyada kalp ölümlerinde birinci sırada olduğumuzu söyleyen
Memorial Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Bingür Sönmez, kendisine yönettiğimiz soruları cevapladı.
- Kalp ölümleri dünyada ve ülkemizde hızla artıyor bunun
sebebi nedir? Ölümlerin önüne geçilemiyor mu?
Dünya Sağlık Teşkilatı Kardiyoloji Derneği'nin yaptığı bir
araştırma kalp hastalıklarına bağlı ölümlerde Türkiye'nin birinci
sırada olduğunu gösteriyor. Yani dünyada kalpten ölüm en çok bizim
ülkemizde görülüyor. Bunun bir çok sebebi var. Her şeyden önemlisi
toplum olarak bu ölümlere genetik yapımız sebep oluyor. Vücutta iki
tür kolesterol bulunur ve bunlardan biri halk arasında 'hayırlı
kolesterol' olarak bilinen HDL. Bu kolesterol vücutumuz için
faydalı ancak genetik yapımızdan dolayı HDL'miz düşük. Normalde
40-45'in üstüne olması gerekiyor ama ne yazıkki toplum olarak biz
de 40'ın altında. Bunun karşılığında yine halk arasında 'lanetli
kolesterol' olarak bilinen LDL'miz ise normalin üstünde. Genetik
yapının dışında diğer risk faktörleri de ekleniyor. Eskiden
hastalarımız 'askerde sigaraya başladım' derdi, bugün ilkokulda
çocuklar sigara içiyor. Ayrıca spor yapmıyor, kötü besleniyoruz.
Bütün bunlar kalp ölümlerinin artmasına sebep oluyor.
- Sağlıklı kalbi olan da ani kalp krizi geçirir
mi?
Sağlıklı kalp, derken şöyle bir durum var: Kişi, kalbini daha önce
kontrol ettirmiş, normal; ama aradan bir iki gün geçmeden büyük bir
üzüntü ya da heyecan yaşamış veya kullandığı ilaç yüzünden ağır
kalp spazmı geçirmiş. Eğer bu kalp spazmı büyükse kalp krizine yol
açabilir ve kişiyi ölüme kadar götürebilir. Bize ağır enfaktüs
geçirmiş ama kalbe giden damarları sağlam hastalar geliyor. Ama bu
vakalar çok nadir yaşanıyor.
- Gençler arasında kalp ölümleri artıyor. Bunun sebebi
nedir?
Ekonomik kriz, sigara, yanlış beslenme, stres gibi unsarlar çok
etkili. Yapılan bir çalışma ülkemizde 50 yaşın altında kalp
hastalıklarından dolayı bypass geçirenlerin sayısının ülkede
yaşanan ekonomik krizle alakalı olarak değiştiğini ortaya koyuyor.
Yani genç işadamlarının kalp sağlığı ekonomik dengelerden fazla
etkileniyor. Ama asıl tehlike bundan sonra gelecek. Çünkü çocuklar
arasında hamburger çok fazla tüketiliyor ve hamburgerin yüzde 40'ı
iç yağ ve bu iç yağ aynı çikolata gibi bağımlılık yapıyor. Bu
beslenme şekli devam ederse 20 yıl sonra çok daha fazla genç kalp
krizinden ölecek. Çünkü hamburger sigara kadar kalbe zararlı.
- Kalp krizi nasıl belirti veriyor? Ne kadar süre önce
belirtiler başlar?
Bir kere hiç belirti vermeyebilir. İlk belirti bir kalp krizi
olabilir ve geçirilen krizle kişi hayatını kaybedebilir. Bunlara
'sessiz kalp hastaları' diyoruz ve diğer kalp hastaları içinde
yüzde 20'yi oluşturuyor. Kalp krizi boyuna, kola ve sırta göğüsten
vuran bir baskı ve yanmayla kendini gösterir ve bu belirtiyi alan
kişi mutlaka doktor kontrolünden geçmesi gerekir. Çünkü bu
belirtiler 'şu kadar süre önce başlar' diyemeyiz. Her an kriz
gelebilir.
- Her kalp sıkışması kalp ağrısı mıdır? Ağrıları nasıl
ayırabiliriz?
Her sıkışma kalp hastalığı olarak algılanmamalı. Mesela reflü
denilen bir mide hastalığı kalbi rahatsız eder, mide gazı kalbi
sıkıştırır. Yine adale ağrısı, sırt, omuz ve kemik ağrıları da kalp
ağrısı yapar. Ama öncelikle kalpteki her ağrıyı bu kalp hastalığı
mı diye kontrol ettirmek lazım gelir.
- Cep telefonları kalbe zararlı mı?
Kalp pili kullananlar için cep telefonu zarar verebilir, ama
sağlıklı bir kalp için cep telefonunun bir zararı yoktur.
- Çay kalbe faydalı mı?
Evet. Çay kalp sağlığı için önemli. Normalde çay antidoksan bir
özelliği olduğu için kalbi koruyor.
- Kalp krizi geçiren biri kriz anında ne
yapmalı?
Yanlız başınaysa önce panik yapmamalı; eğer kullandığı kalp ilacı
varsa onu içmeli; bir koltuğa uzanmalı ve ayaklarını yüksek bir
yere koymalı; 15 dakika sonra ağrı geçmediyse, dil altı ilacından
yeniden almalı. Eğer ağrı dinmiyorsa, bir ambülans çağırıp, dış
kapıyı açarak kanepeye uzanıp sakince beklemeli.
- Ailede kalp hastalığı hikayesi olanlar nasıl tedbir
almalı?
Kalp hastalığı için değiştirilen ve değiştirilmeyen faktörler
vardır. Aile, cinsiyet, yaş gibi faktörler değiştirilemez. Ama kişi
yeme alışkanlığını değiştirebilir, sigarayı bırakabilir. Özellikle
tansiyonu olanlar diyetlerine çok dikkat etmeli.
- Kalp hastalığı için en riskli olan dönem hangi
yaş?
Genç yaşta geçirilen enfaktüsler çok daha riskli. Ama ileri
yaşlarda da başka organ problemi olabiliyor. Mesela ileri yaşta
felç riski yüksek ve kalp adalesi daha zayıf. Ani ölüm gençler de
daha fazla. Kalp krizlerinin yoğun olduğu dönem 45-55 yaş arası. Bu
yaş döneminde çok dikkatli olmak gerekiyor. Ama tabii ülkemizde
artık 8 yaşında bile enfaktüs geçiren var!
- Büyük üzüntü kalbi hasta eder mi?
Kalbin en büyük düşmanı adrenalindir. Adrenalin korku, heyecan ve
üzüntü gibi durumlarda yükselir. Onun için adrenalin yükselmesine
sebep olan her şey kalbe zararlıdır. Adrenalin salgılanması kalbe
çok zararlı.
- Adrenalin kalp hastası olmayan insanlar için de zararlı
mı?
Sağlıklı insanların kalbini de adrenalin yorar. Adrenalin kalp
sağlığı için her durumda zararlı. Kalp sağlığı için faydalı olan
endorfindir. Endorfin keyif veren hormondur. Spor yapmak, yürümek
gibi insanı mutlu eden eylemler yükseltir.
- Peki aşk?
Aşk, insanı mutlu eden bir duygu olduğu için endorfini çalıştırır.
Yani aşk kalbe faydalıdır. ABD'li bilim adamları kalbin mutluluğu
için seksi önerir. Oysa bu doğru değil. Kalbe faydalı olan seks
değil sevmektir. Aşk, mutluluk hormonunu çalıştırdığı için kalbe
faydaladır. Yoksa haftada şu kadar seks yapmanın sanıldığı gibi
kalbe bir yararı yok, aşk yoksa seks de işe yaramaz.
- Erkekler niye daha çok kalp krizi geçiriyor?
Hormonal bir durum. Kadınların kalp damarlarını östrojen yani
dişilik hormonu korur. Ama tabii menopozdan sonra kalp krizi riski
kadınlarda da artıyor. Üstelik daha kötü bir şekilde damarlar
sertleşiyor. Bu yüzden kadınlar monopozu geciktirilmeli. Östrojen
hormonu kullanarak menopozu geciktirmek mümkün.
- Östrojenin zararlı olduğu söyleniyor?
Doğru ama ABD'de yapılan bir araştırma yılda 250 bin kadının
kalpten 25 bin kadının ise rahim kanserinden hayatını kaybettiğini
ortaya koymuş. Bu demektir ki kadınlar için kalp hastalıkları rahim
kanserinden daha tehlikeli.
- Kalp için Aspirin içilsin önerisi var. Ancak Aspirin'in
kadınlarda beyin kanamasına sebep olduğu da söyleniyor. Siz ne
tavsiye ediyorsunuz?
Yıllarca kalp hastalarımız için tartışılmayan tek ilacımız var, o
da Aspirin. Aspirin altın standarttır. Kalp hastalıklarında risk
grubunda olanlar 30 yaşından sonra, olmayanlar ise 40 yaşından
sonra her gün çocuk Aspirini içmeli. Ameliyat olan, felç olan,
enfaktüs geçiren hastalar ise büyük aspirin içmelidir. Her ilaçta
olduğu gibi Aspirin'in de yan etkisi vardır. Ama aspirin içince
beyin kanaması ya da mide kanaması geçirenlerin oranı kalp
krizinden ölenlerin yanında çok küçük.
- Kalp hastalarına yoga yaptırıyorsunuz. Yoga'nın faydası
nedir?
Kalbi koruyucu yoga çalışması başlattık. Bizim yaptığımız yoga
hafifletilmişi. Amaç kişiyi stresten uzaklaştırmak, rahatlatmak,
kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmak. Zaten 2-3 çalışmadan sonra
insanlarda yoga alışkanlık yapıyor, huyları değişiyor, daha
yumuşak, daha uyumlu insanlar haline geliyor. Hastahanemizde
ücretsiz olarak, kalp hastası olsun olmasın herkese haftada iki gün
yoga ve meditasyon kursu veriyoruz.Bunu biraz daha genişletmek
istiyoruz. Hastanemizde tamamlayıcı tıp departmanı oluşturmak
gayretindeyiz.
- Anlattıklarınızdan yola çıkarsak, namaz, çekilen tesbih
ve dua da kalbi rahatlatır diyebilir miyiz?
Tabii ki. Bunu ben değil Amerikalı bilim adamları söylüyor. Biz de
yoga dersi veren Amerikalı hocamızla görüştük, namaz kılmanın bir
meditasyon olduğunu söyledi. Tabii burada namaz kılarken kişinin
kendini gerçek manada kıldığı namaza vermesi lazım. Aynı şeyi dua
için de söyledi. Namaz kılmak, dua etmek kalp sağlığı için çok
önemli.
AMELİYATTAN SONRA HUY BİLE DEĞİŞİR
- Hangi hastaları ameliyata alıyorsunuz?
Her koroner damar hastasını ameliyat etmiyoruz. Öncelikle hasta bir
kardiyoloğa gidiyor ve burada efor testi yapılıyor, sonra hastaya
anjiyo yapılıyor. Bugün 40 yaşın üstündeki hastalar eğer uygunsa
efor testi bile yapmadan direkt koroner anjiyoya
gönderilebiliniyor. Kardiyolog şuna karar veriyor: 'bu hastaya ne
yapalım?' Hastaya ya ilaç tedavisi veriliyor ya kalbine stent
takılıyor ya da hasta ameliyata alınıyor. Ancak daha önce enfaktüs
geçirmiş hastaları ameliyat etmiyoruz. Ameliyatta tıkalı damarın
önüne köprü olarak yeni bir damar takıyoruz.
- Takılan yeni damarın tıkanma riski var mı?
Eskiden bacaktan alınan bir damar vardı, onu takıyorduk ve 5 yılın
sonunda bu damarın da yüzde 40'ı tıkanıyordu. 10 yılın sonunda ise
yüzde 60'ı tıkanıyordu. Kol damarının daha iyi sonuç verdiği tespit
edildi. Çünkü 5 yılın sonunda damarın yüzde 95'i açıkken 10 yılın
sonunda da yüzde 90'ı açık kalıyordu. Ama bugün meme damarı
hepsinden güzel sonuç veriyor. Çünkü meme damarı 10 yılın sonunda
yüzde 95-98 açık kalıyor. Kadınlarda, yaşlılarda diyabetik ve
akciğer sorunu olanlarda biraz sorunumuz var ama onlara da tek
damar kullanıyoruz.
- Hangi tür hastalarda ameliyatta kesin sonuç
alabiliyorsunuz? Yani risk daha düşük?
Enfaktüs geçirmemiş hastayı çok seviyoruz. Hastanın ameliyat
öncesinde bazı risk faktörleri olabiliyor, bunları diyabet, yüksek
tansiyon, yaşlılık, akciğer hastalığı, aşırı şişmanlık diye
sayabiliriz. Ama kalp ameliyatında ölüm riski çok düşüktür. Bypass
ameliyatta ölüm riski yüzde 2,5'tir ve bu çok düşük bir
risktir.
- Bypass geçiren hastalarınız dağa tırmanıyor, yüzüyor.
Riskli değil mi?
Onların hepsi birer şov aslında. Buradaki amaç, ameliyat geçiren
hastalara 'siz artık normal bir insan gibisiniz' mesajını vermek.
Çünkü ameliyattan sonra hastaların bir kısmı ciddi bir depresyon
geçiriyor. İnsanlar evinden çıkmıyor, 'ben artık yarım insan oldum'
ya da 'acaba bir daha ameliyat olur muyum?' gibi düşüncelerle ciddi
depresyona giriyor ve hayattan izole oluyorlar. İşte bu şovlar
hastalara moral ve motivasyon veriyor, onlara 'ameliyattan sonra
normal hayatınız devam ediyor' mesajını veriyoruz. Zaten bu şovları
yaparken özel hastalarımızı seçiyoruz. Özel güvenceler alıyoruz,
şov öncesi sıkı bir sağlık kontrolünden geçiriyoruz.
- Gerçekten, ameliyattan sonra hasta, sağlıklı bir bireyin
yaptığı her şeyi yapabilir mi?
Kesinlikle. Ama burada dikkati çekeceğimiz önemli bir husus var.
Mesela en son 74 yaşında bir hastamız 3 saat 45 dakika yüzdü. Ama
bu hastamız zaten yüzen ve gençliğinde Manş denizini yüzerek geçen
biri. Yani bu demek değildirki her bypasslı 3 saat 45 dakika
yüzebilir. Burada iddia ettiğimiz şey şu: insanlar bypas olduktan
sonra normal hayatına dönebilir. Ameliyat öncesinde ne yapıyorsa
ameliyat sonrasında da yapabilir.
- Ameliyattan sonra insanlar neden çok asabi
oluyor?
Bu tamamen psikolojik bir durum. Ameliyattan önce korkak, ürkek,
ölüm korkusuyla yaşayan bu kişiler ameliyattan sonra kendilerine
olan güvenleri geliyor. Daha uzun döneme yönelik plan ve projeler
yapmaya başlıyorlar. Ama daha önce hasta için durum farklıydı.
Mesela genç bir kalp hastasını düşün: karısı hasta olduğu için ona
çok kötü davranıyor ve hastalığnıdan dolayı ona kızıyor. Ortağı
onun hastalığını bildiği için onu suistimal ediyor. Ameliyattan
sonra kişi sağlığına kavuşunca, ilk işi eşinden, sonra ortağından
intikam almak oluyor. Yoksa, mesele huyun değişmesi değil, kendine
gelen güven ve güç.
Kaynak: