Kalın'dan Papa'ya soykırım tepkisi!
Abone olCumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "soykırım" iddialarıyla ilgili sözlerin Türkiye için yok hükmünde olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalıh, Papa'nın 1915
olaylarıyla ilgili olarak kullandığı "soykırım" ifadesinin hiçbir
tarihi, siyasi ve hukuki dayanağı olmadığını söyledi. Bu konuda
herhangi bir mahkeme "soykırım" kararının bulunmadığını da anlatan
Kalın, Papa'nın açıklamalarını ise tam bir talihsizlik olarak
nitelendirdi.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın 24 TV'de Yaşar Taşkın Koç'un konuğu oldu. İbrahim Kalın, Papa'nın 1915 olaylarıyla ilgili "soykırım" ifadesini kullanmasıyla ilgili yaptığı değerlendirmede bu tabirin kesinlikle hiçbir tarihi, siyasi ve hukuki dayanağı olmadığını belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın 24 TV'de Yaşar Taşkın Koç'un konuğu oldu. İbrahim Kalın, Papa'nın 1915 olaylarıyla ilgili "soykırım" ifadesini kullanmasıyla ilgili yaptığı değerlendirmede bu tabirin kesinlikle hiçbir tarihi, siyasi ve hukuki dayanağı olmadığını belirtti.
Bir olaya "soykırım" denilebilmesi için uluslararası
mahkemelerden soykırım kararı çıkması, mahkemelerin bunu "soykırım"
olarak isimlendirmesi gerektiğini kaydeden Kalın, 1915 olayları
hakkında hiçbir mahkemeden çıkmış bir "soykırım" kararı olmadığını
ifade etti.
"PAPA'NIN AÇIKLAMALARI TALİHSİZLİK"
"PAPA'NIN AÇIKLAMALARI TALİHSİZLİK"
Dini bir lider ve devlet başkanı sıfatıyla Papa'nın, hiçbir
dayanak olmaksızın böyle bir açıklama yapmasının tam bir
talihsizlik olduğunu söyleyen İbrahim Kalın, "aynı Bosna'da ve
Ruanda'da olduğu gibi uluslararası mahkemeler tarafından "bu bir
soykırımdır" diye tanınmış olması gerekir. Halbuki Ermeni
meselesiyle ilgili dünyada hiçbir mahkemenin verdiği böyle bir
karar yok. 1915 tehcir ve tenkil kararıyla ilgili hiçbir mahkemenin
böyle bir hükmü söz konusu değil. Burada hukuki açıdan da bir hata
yapıyor Papa. Adeta hukuki bir hüküm varmış gibi "soykırım"
ifadesiyle atıfta bulunuyor.
Ama bence bir başka hata yapıyor. Daha da büyük bir hata.
Uluslararası mahkemelerin "soykırım" olarak tanımladığı Ruanda ve
Bosna'ya ise "büyük katliamların, insan kayıplarının olduğu
olaylar" diye atıfta bulunuyor. Yani "soykırım" olarak
tanımlanana o kelimeyle atıfta bulunmazken, hukuki açıdan hiçbir
şekilde ispatı mümkün olmayan bir konuya "soykırım" gibi atıfta
bulunuyor" ifadelerini kullandı. İbrahim Kalın şöyle konuştu:
"SOYKIRIM LOBİSİNİN ETKİSİNDE KALMIŞ"
Kişisel olarak bu konuda ne kadar bilgisi, ne kadar derinliği
var ondan da çok emin değilim. Muhtemelen kendisinin önüne konulan
bir metinden hareketle bunu yaptı. Tabi orada ayini Ermeni
patriğiyle ve bazı Ermeni din adamlarıyla daha sonra Ermenistan
Cumhurbaşkanı ve diğer yetkililerle yapmış olması da soykırım
lobisinin etkisinde kaldığını gösteriyor.
PAPA "GENELLİKLE" İFADESİNİ NEREDEN
ÇIKARDI?
Öncelikle, şunun altını çizmemiz lazım. Papa tarihi açıdan son
derece yanlış bir açıklama yaptı. Tarihi olarak bugün,
"genellikle 20. yüzyılın ilk soykırımı kabul edilen" şeklinde bir
ifadesi var. Bu bir kere bilimsel olarak doğru değil. Tarihçiler
arasında da, soykırım olduğunu iddia edenlerin sayısı çok
sınırlıdır ve bunlar genelde Ermeni tarihçilerdir. Başka tarihçiler
de vardır fakat genel olarak, dünyanın saygın, önde gelen
tarihçileri, 1. Dünya Savaşı tarihçileri, Osmanlı tarihçileri,
birçok batılı tarihçi böyle bir soykırım olmadığını ifade
ediyorlar.
Dolayısıyla tarihi açıdan "genellikle soykırım kabul edilen"
ifadesinde "genellikle"yi nereden çıkarttıkları belli değil.
MAHKEME KARARI OLAN RUANDA VE BOSNA'YA DA "SOYKIRIM"
DİYEMİYOR
Ama bence bir başka hata yapıyor. Daha da büyük bir hata.
Uluslararası mahkemelerin "soykırım" olarak tanımladığı Ruanda ve
Bosna'ya ise "büyük katliamların, insan kayıplarının olduğu
olaylar" diye atıfta bulunuyor. Yani "soykırım" olarak tanımlanana
o kelimeyle atıfta bulunmazken, hukuki açıdan hiçbir şekilde ispatı
mümkün olmayan bir konuya "soykırım" gibi atıfta bulunuyor.
HOLOKOST KELİMESİNİ BİLE KULLANMIYOR
Diğer enteresan şey de, herhalde bu toplu katliamlar, soykırım
vesaire anlamında insanlığın en büyük yüz karası olan Holokost
olayına da ismen hiç atıfta bulunmuyor. "Nazi dönemi, Naziler"
diyor ama "Holokost" kelimesini orada hiç kullanmıyor. Bu da çok
enteresan.
24 NİSAN KARARI DURUP DURURKEN Mİ
ALINDI?
Türkler durup dururken, 800 yıl beraber yaşadıkları
Ermenileri, en güçlü oldukları dönemde bile kıllarına bile zarar
gelmeyecek şekilde bir arada yaşamışken, durup dururken ne oldu da
24 Nisan'da böyle bir karar alındı?
Burada savaşın şartlarına bakmak gerekir. Burada, Ermeni
komitacılarının o dönemde Ruslarla ve başka ülkelerle yaptıkları
ittifaklara bakmak gerekir. İsyan hareketlerinin neler olduğuna
bakmak gerekir. Bunların hiçbirisi yokmuş gibi davranıp sadece bir
"soykırım" söylentisi ya da efsanesi üzerinden Türkiye'yi mahkum
etmek kabul edilebilir bir şey değil.
GEÇEN YIL SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ VİCDANİ BİR DİL
KULLANDI
Geçen sene Cumhurbaşkanımız, Başbakan sıfatıyla 23 Nisan'da,
1915 olaylarıyla ilgili bir açıklama yaptı. Ve o kadar dengeli bir
açıklamaydı ki o, herkesin ezberini bozdu. Soykırım lobisine kulak
verenlerin de ezberlerini bozdu, başkalarının ezberlerini de bozdu.
Çünkü orada "Osmanlı tebası olan Türkler, Kürtler, Ermeniler,
Müslümanlar, Hristiyanlar... Savaşta hayatını kaybetmiş herkesin
hatırası bizim için azizdir" dendi. Çok özenli, vicdani bir dil
kullanıldı. Ve bu tür propagandist söylemlerin ötesinde tarihin
tartışmalı konuları içerisinde gömülü kalmaktansa, bir gelecek
vizyonu çizmek isteyen bir perspektifle yazıldı o metin.
TÜRKİYE'NİN UZATTIĞI EL HAVADA KALDI
Ve Türkiye bir el uzattı. Ama Türkiye'nin uzattığı o el havada
kaldı. Ermeni tarafı bu eli tekrar havada bıraktı. "Tekrar" diyorum
çünkü, bununla ilgili ilk teşebbüs aslında 2005 yılında, Sayın
Cumhurbaşkanımız o zaman başbakanken yaptığı ortak tarih komisyonu
kurulması çağrısıydı. Niye Ermeniler buna olumlu cevap vermediler?
Neden korkuyorlar? Biz dedik ki, bütün arşivlerimizi açıyoruz.
Diğer ülkelerin arşivlerine de gidelim. İngiliz, Alman, Fransız,
Rus arşivlerine de gidelim. Arap arşivlerine gidelim. Bütün dünya
arşivlerini açalım, tarihçiler bir baksınlar, bilim adamları bunu
bir incelesinler. Ondan sonra hukuken soykırıma zemin teşkil
edebilecek bir durumun olup olmadığına hukukçular da bir baksınlar,
ondan sonra gelin hep beraber bir karar verelim. Ne olduğuna
ilişkin de, herkes kendi sorumluluğunu tekellüf etsin, buna göre de
bir hareket hattı belirleyelim. Niye bir cevap alamadık biz bundan?
Bakın üzerinden 10 yıl geçti.
Buna rağmen, bu redde rağmen 2009 senesinde yine
Başbakanımızın öncülüğünde protokoller imzalandı. Ermenistan'la
ilişkilerin normalleşmesi ve diplomatik ilişkilerin başlatılması
için. Ne oldu? O protokolleri kim ihlal etti? İki ay önceye kadar
Ermenistan Cumhurbaşkanı o protokolleri de Ermenistan meclisinden
geri çekti. Bu ne demektir? "Biz barış istemiyoruz. Biz Türkiye'yle
normalleşmek istemiyoruz. Türkiye'yle ilişkilerimizi geliştirmek
istemiyoruz" demektir.
KİM SÖYLERSE SÖYLESİN, TÜRKİYE İÇİN "YOK"
HÜKMÜNDEDİR
Bu kadar hadise yaşanırken hala Türkiye Cumhuriyeti'ni,
işlemedikleri bir suçtan dolayı mahkum etmek de kimsenin haddine
değildir. Bunu ister Papa söylesin, ister falan ülkenin
parlamentosu söylesin, ister falan siyasetçi söylesin... Bunlar
bizim için yok hükmündedir.
Ama bunlara rağmen, şunun altını ben ısrarla tekrar çizmek
istiyorum. Biz gerek kendi Ermeni vatandaşlarımızla, gerekse
dünyanın değişik yerlerindeki Ermenilerle, ister bunlar Osmanlı'dan
göç etmiş insanlar olsun, ister Ermenistan'daki, başka yerlerdeki
Ermeniler olsun, barış ve kardeşliğe dayalı bir geleceği inşa etmek
için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bakın şu son 10 yılda,
Türkiye'deki Ermeni vatandaşlarımızın sorunlarının nasıl
çözüldüğüne, onların toplum içinde nereden nereye geldiğine
baktığınız zaman herhalde Türkiye'nin bu konuda bakış açısı çok net
bir şekilde ortaya çıkıyor.
TÜRKİYE BU SÖYLEMİ HAKETMİYOR
Yani onların taşınmaz mülklerinin iadesinden, dini ve tarihi
yapılarının imar, tamir edilmesine kadar, en üst düzey yani
Cumhurbaşkanımızdan Başbakanımıza, bakanlarımıza kadar her düzeyde
yetkililerin Ermeni cemaati ve diğer gayri müslim cemaatlerle
buluşmasından, sorunlarını dinlemesine kadar, Ermenilerle Türklerin
birbirleriyle artık açık yüreklilikle birçok konuyu konuşabiliyor
olmasına kadar bütün bunlara baktığınızda herhalde Türkiye böyle
bir soykırım efsanesini, söylemini hak eden bir ülke değil.
Geçmişte olduğu gibi, siyaseten de bu son derece yanlış bir okuma.
Bugüne ve geleceğe dönük hiçbir vizyonu, perspektifi olmayan,
sadece suçlayan, sadece tarihin bir noktasına takılıp kalmış,
bağnaz, son derece kapalı bir bakış açısını yansıtıyor."